Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Temmuz '09

 
Kategori
Özel Günler
 

Bugün benim doğum günüm.

Bugün benim doğum günüm.
 

Ben değil, biz olmalıyız...


Bugün aynı zamanda Lozan antlaşmasının da 86. yıl dönümü.

24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan bu antlaşma ile Türkiye Cumhuriyetinin bugünkü sınırlarını tüm dünyaya kabul ettirmiştik.

Bu vatan kolay kazanılmamıştı. İstiklal Savaşımızı on binlerce şehitler vererek kazanmıştık

Bu gün ise mayın temizleme bahanesi ile 49 yıllığına İsrail’e kiralanmak istenmişti iktidar tarafından. Şükür olsun ki CHP Anayasa Mahkemesi ‘ne müracaat etti ve yasalar durdurdu.

Hani ne derler; “bekâra karı boşamak kolaydır” değil mi? Eğer uğrunda can verilmediyse bazıları için toprak vermekte kolaydır işte.

*****

Ben bu tarihi antlaşmanın yapıldığı unutulmayacak günde doğmuşum. Ne mutlu bana. Ayrıca bu sayede istesem de doğum günümü unutamıyorum.

Yarım asrı devirmiş diğerinden yıllar almış yaşlı bir kadın olarak karşınızdayım. Üstelik nüfus kâğıdıma göre yaşlı değil çok yaşlı sayılırım. Ama ben, yaşıtım olan bazı hanımlar gibi değilim. Eve kapanıp, torunlarıyla torbalarıyla, komşu sohbet ve dedikodularıyla vakit geçirecek bir kadın hiç değilim. Elbette onların hepsinin yerleri ayrıdır ve zamanı vardır.

Geriye dönüp baktığımda mutluluktan çok mutsuzluklarla geçen onca yıl nasıl da gelip geçivermiş inanasım gelmiyor. Sanki bir rüya gibi, bazen de karabasan gibi. Hayatımın üzerinde hep kara bulutlar dolaşmış bir türlü güneşi görememişim.

Şimdi artık, baharları görmeden, yaşayamadan, hazana dönmüş ömrümle ne zaman o bilinmeyen meçhule gideceğim?

Düşünmek bile istemiyorum. Bu, Allahın takdiridir.

Düşündüğüm şey bunca yıl ailem için, memleketim için, insanlık için ne yapabildim?

Kendim için ne yapabildim?

Kendim, yani ben için!

Ben, ben olmadım ki hiçbir zaman.

Hep başkalarını düşündüm, hayata hep biz olarak baktım. Acılarımı içime gömdüm, bizlerin mutluluğu için uğraştım durdum.

Belki diyeceksiniz ki “ne kazandın?”

Size koca bir hiç dememi beklersiniz ama demeyeceğim.

Madde varlıkları bazen tıpkı insan ömrü gibi gelip geçicidir. Ben dostluklar kazandım, arkadaşlıklar kazandım. İşte bu dostluklar ve arkadaşlıklardır ki hayatıma anlam katan, bana yaşam gücü veren.

Bugün halen ayaktaysam ve belirli bir mücadelenin içerisindeysem hayata küsmediğim, bir midye gibi kabuğumun içine saklanmadığımdandır. Her şeye rağmen hayat devam ediyor çünkü.

Dostlukların menfaate dönüştüğü şu günlerde insanın gerçek dostlarının olması kadar insanı mutlu kılan çok az şey vardır inanın.

Hiç bitleyecekmiş gibi gelen aşklar gün olur bitebilir. İnsan hayatı monotonlaşır hatta başka heyecanlar peşinde koşmaya sürükleyebilir kişileri.

Neden, sadece sevginin alışkanlığa dönüşmesi ve artık karşıdaki kişiden eskisi gibi heyecan duymamak ve zevk almamak olabilir. Bu doğaldır.

İnsanoğlunun doğasında vardır.

Bunun için bir yazımda evli çiftlerin birbirlerine sürprizler yapmalarını, sevgilerini ilk günkü gibi canlı tutabilmek için hoş görülü olmalarının yanı sıra, dırdırcı olmamalarını kendisine hak tanıdığı özgürlüğü karşısındakine de tanımalarını tavsiye etmiştim.

(Bu yanlış anlaşılmasın. Eşlerden birisi dizi filmi izlemek isterken öbürü maç izlemeyi isteyebilir. Bunun ortasını bulmak gibi demek istedim.)

Neyse, ben yaş günüme döneyim, konuyu da fazla dağıtmayayım.

Doğum günü denilen günü sevmediğimi geçen yılki yazımda bu sayfalarda yazmıştım. Gençlik yıllarında güzel ve hoş gelse de yaş kırkı geçtikten sonra öyle olmuyor işte. Kendinizi ne kadar genç enerjik hissetseniz de her geçen yılın sizi biraz daha yıprattığını, düşünür üzülürsünüz.

Yaşlanmak sadece nüfus kâğıdı ile olmuyor. İnsanlar bazı çok genç yaşlarda da kendilerini daha yaşlı hissedebiliyorlar. Hele ekmek savaşının içine girmişler ve de sırtlarında yükümlülükleri varsa. Öyle değil mi?

Her yaşın kendine göre güzelliği vardır deseler de bu söz insanın kendisini kandırmasıdır bence.(Buna ben de dâhilim)


Gençlik yılları gibisi var mıdır? Başında kavak yelleri eser, her çiçekten bal almak istercesine.

Bana büyüklerimin, gençliğinin kıymetini bil dedikleri çağları hatırlıyorum da (Ne demek istediklerini o zamanlar anlayamıyordum)şaşkınlıkla bakardım onlara. Oysaki ben çabuk büyümek isterdim hep. Doğum günlerini sevmezdim çünkü annem ve babam yanımda yoklardı.

Şımarıklık nedir hayatımda bilmedim. Bir baba ve anne sıcaklığını her zaman özledim. Zira onlarla sadece düşlerimde bir arada olabiliyordum.

Yıllar geçti, ben değişmedim ve de kader denilen yazgımda değişmedi.

Bugüne normal günlerden birisi gözüyle bakarken sabahleyin telefonuma gelen mesaj sesiyle uyandım. Sonra mesaj sesleri hiç susmadı. Türksel ve bankalardan kutlama mesajları geliyordu boyuna. Bu arada telefon ile parti arkadaşlarım arıyorlardı. Tabi çok mutlu kılıyordu bunlar beni. Kahvaltımı yaptıktan sonra bilgisayarımı açtım.

O da ne? Posta kutuma onlarca Facebook tan kutlama mesajları gelmişti hem de demet demet çiçeklerle. Oysa ben kimseye söylememiştim ki!

Değerli arkadaşlar, inanın çoğunun yüzünü görmediğim ama aynı yolun yolcusu olduğum için yazıştığım canlardan gelmişti bu mesajlar. Mutluluğumu anlatamam sizlere.

Ne büyük bir sürprizdi bu benim için bilemezsiniz. Hepsine buradan teşekkür ederim. Sağ olsunlar.

Demek ki beni düşünen bu günümde yalnız bırakmayan gerçek dostluklar kurabilmişim.

İşte anlatmak istediğim bu. Eğer dost olabilirsek saygı ve sevgi varsa aramızda bizi kimse yıkamaz. Dileğim bu dostluk ve anlayışın yeryüzünde yayılmasıdır. O zaman inanın ne savaşlar olur ne de katliamlar.

Yaşımdan korkmuyorum, sıkılmıyorum. Tabir caizse aslanlar gibi hak peşinde koşuyorum ayaklarım beni taşıdığı sürece de koşacağım.

İşçinin, memurun, emeklinin haklarını alana dek.

Atatürk’ün bize bırakmış olduğu çağdaş Türkiye’ye tekrar dönebilmek için.

Cumhuriyetimiz ve onun değerlerini korumak için .

Sessiz topluma ses verebilmek için koşacağım.

Benden daha yaşlıların, hastaların, tutukluların sesi olmak için koşacağım.

Düzeni değiştirmek isteyenlerden hesap sormak için koşacağım.

Vatanımın bir karış toprağı için gerekirse can verene dek koşacağım.

İçim kıpır kıpır vatan, millet aşkı ile doluyken ve ben henüz ayaktayken varsın geçiversin yıllar.

Ne önemi var?

Hepinize sağlıklı sevgi dolu günler dileklerim ve saygılarımla.

 
Toplam blog
: 375
: 801
Kayıt tarihi
: 30.04.08
 
 

İstanbul Kadıköy doğumluyum. Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önya..