- Kategori
- Özel Günler
Bugün İki Dakika Gözlerinizi Kapayın.

Alıntı
Engelliler sözcüğünü engellenenler diye tanımlasak, daha iyi olur. Öncelikle “engel” sözcüğünü irdeleyecek olursak kelime anlamı “mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handicap, barikat, düzenek, korkuluk:” diye ifade edilebilen; Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, olarak açıklayabiliriz. Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep; öteki/ötekiler tarafından oluşturulan faktörler olduğuna göre engelli diye ifade ettiğimiz kişilerin kendi ihtiyaçlarını karşılayamamasının nedeni demek ki; engel oluşturanlardan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Okuduğum bir kitapta, niçin düşene güleriz sorusunun yanıtını nihayet bulmuş, düşene gülmenin içte yatan sebebinin “ego” kaynaklı, “iyi ki düşen biz değiliz” duygusunun yansıması olduğunu öğrenmiştim. Oldum olası, İnsan ilişkilerindeki benmerkezcilik bana hiç insani gelmemiştir. Anlayamadığım bir şey daha vardır ki o da insanların rahatsızlıklarına gülebilen insanların, normal yaşam süreçlerinde gülmeye küs olmaları!!! Kişilerin eksik olarak düşünüldüğü, görüldüğü, gözlemlendiği yönlerinden ilham! Alınarak (çolak Ahmet, topal Mehmet, kör Ayşe, deli Hüseyin) gibi lakaplarla adlandırılma davranışlarını da benmerkezcilik olarak algılıyor ve yine insani bulmadığımı belirtmek istiyorum. Ayırt edilebilecek bir özelliği olmayan kişiler ismi ile anılırken, niçin görsel farklılıkları olanlar ısrarla lakaplar takılarak adlandırılıyor? *** Bu gün iki dakika gözlerimi kapadım hayal gücümü toplamaya çalıştım. Maalesef bizim ülkemiz için bu konuda hayal kurmakta hiç zorlanmadan kurgular beynime üşüşmeye başladı. Ülke çoğunluğunun sözde gözü görüyor, kulağı duyuyor, burnu koku alıyor, iki eli, iki kolunda, iki kolu bedeninde, ayakları bacaklarında, bacakları gövdesinde, herkesin tüm azaları yerli yerinde. Sabah olmuş ve günün telaşı pencerelerden içeriye sızmış, yatağı olanlar yataktan kalkmış, banyosu olanlar banyoya girmiş suyu olanlar çeşmesini açmış, giysisi olanlar giyinmiş, mutfağı olanlar mutfağa yönelmiş, yiyeceği olanlar yemişti. İşi olanlar işine gitmek için dışarı çıkınca, parası olanlar otobüse, dolmuşa, daha çok parası olanlar arabalarına binmiş yola çıkmışlardı. Yola çıkabilen engelsiz engelliler birçok engeli aşmış yola koyulmuşlardı. Yollar da bir dolu engelle doluydu. Her gün olduğu gibi engeller vardı. Kalabalık trafik, gülümsemeyi kasalarına doldurmuş kişiler, bozuk yollar, ağzı açık lağım çukurları, su borusu döşemek için kazılmış yollar... Bununla birlikte hayal gücümde ki engeller daha farklıydı. Her yolun çukurları şimdiye kadar gördüğünüz çukurların en büyüğünden daha büyük, Tümsekler en büyük timsahtan daha kocaman tüm şehirlerin tüm yollarında engel oluşturmuşlardı. Başımı sağa çevirince binlerce engelsiz arabaların, engellerden engellendiklerini ve her birinin harap olmuş hallerini, başımı diğer tarafa çevirdiğimde ise onca engeli aşmış, hatta para engelini bile hiç takmadan yola koyulmuş yayalarsa tümsek çıkmaktan perişan durumda kalmış ve hiç kimse yapması gerekenleri yerine getirememiş, ulaşması gereken yere ulaşamamışlardı. Herkes birden bağırıyor feryat ediyorlardı. Kimse yoluna devam edemiyor. Geri de dönemiyordu. Hâlbuki bütün azalarıda tamamdı. Onlar engellenenlerdi. Sizde gözlerinizi iki dakika kapatın. Ve engelsiz engellilere engel oluşturun. Bakalım engellenmek nasılmış… Bu gün ENGELLENENLER Günü.