Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '10

 
Kategori
Deneme
 

Bugün senin doğum günün

Bugün senin doğum günün
 

......


Sevgiliye Mektuplar /

................. Sanki yer yarıldı içine girdin, bense çaresiz, tükenmiş, bitmiştim ararken seni ve en acı en kötü günlerim yıllara yayılarak sürüyordu kaybolmuşluğunda… Yolu, çıkarı olmalıydı sana ulaşmamın, yitirirken hafızamı son kozlarını oynayan kumarbaz, alt kümeye düşmemek için son maçında canına dişine takan bir futbol takımının oyuncuları canhıraş mücadelelerinde yaşamla ölüm arasında ince çizgide nasıl hissederse çırpınırcasına... Öyle çırpınıyor, koşuyor, tökezleyip düşüyorum ve yeniden kalktığımda ayakta duracak, koşacak, konuşacak gücüm kalmıyor t-ü-k-e-n-i-y-o-r-u-m…

.......... ........Enerji toplamaya çalışırken takıldığı bütün aletlerde işlevini yitirip boşalmış dünyanın en küçük pil'i oluyorum, çöpe atılmaya gerek dahi duyulmayan, rastgele savrulan herhangi bir yere… Bilsem orada olduğunu, duymasam da hissetsem sadece, yere basarken birisi gelse ayak sesinin tamam diyeceğim, devam edeceğim esrik, savurgan, serseri, susmak onurları olan insan kütlelerinin içindeki yaşar gibi yaptığım yaşantısız soluklarıma… Gün içerisinde alacağım tek soluk yetecek okyanuslarca uzaklığa rağmen…

…………… Veriler topluyorum küçüklüğümden bugüne sakladığım, gençliğimde kupon biriktirip kuyruklarda rezilce bekleyerek aldığım ansiklopedilerden… Bu mevsimde susuz da kalsalar kır çiçeklerinin bu esarete birkaç gün dayanacağına, solmayacağına dair doneleri iliştiriyorum yitmek üzere olan belleğime… Ve hafta sonları yanından geçerken hep seninle ilişkilendirdiğim rengârenk çiçeklerin tezgâhta kalanlarının tamamını satın alarak kutunun içerisine ellerimle yerleştiriyorum, sana ulaştığında tek yaprağı dahi zarar görmeden ilk andaki görüntüsü ile ve açarken kokusunu içine çek diye… Orda yoksun biliyorum, nerdesin bilmiyorum ama sana ulaştıracaklar, haber verecekler biliyorum… Orada olmamanın haklı gerekçelerinin olduğunu aklıma asla getirmiyorum, getiremiyorum ki… Kaç gün geçti bilemiyorum, bildiğim sadece yokluğunda senin yerine teslim alınan koli… Ne kutlama şiirlerime yanıt, nede eline geçtiğinden emin olmadığım çiçeklerden bir haber alamıyor, gecenin sessizliğine hıçkırıklarımı ekleyip yorganı ilk kez başımın üzerine çekiyorum…

…………… Tahrip gücü en yüksek seviyede bombaların beynimi parçalayan uğultularıyla yataktan yere düşmek üzereyken uyanıyor, kara kışın ortasında terlerimi siliyorum gördüklerimin deli eden etkisini gözlerimin önüne seriyorum birer birer ve atlamadan kaybetmeden hiçbir kareyi… Biliyorsun ve biliyorum hep tersine çıkmaya yorumlanır rüyalar biz hariç ve gördüklerimiz gerçektir tersi doğrudur ütopik rüyalarımız. Yoksul insanlara yardım için dost olamayacak dostlarınla günlerdir koşturuyorsun kentinin sokaklarında, caddelerinde, tanıdığın tanımadığın işyerlerine girerek bir bilet bir bilettir diyerek ve şaşarak kendi direncine enerjine durmamacasına… Uzun, altın yeleli saçlarından sağanaklarla süzülen yağmur tanelerinin tenini, bedenini esir alacak olmasının umursuzluğunda, yüreğindeki insanlık onurunu dışa vurarak, anaç ve melek yüreğini sergileyerek… Sonrasını hatırlamasam da olur, o dinleti sonrası günlerdir bronşit esaretinde ve yine yardım istemeyen umarsız davranışlarına kimliğini ekleyip kıvranıyor, öksürüyor, öksürdükçe ciğerlerinin parçalanmışlığını sergiliyorsun rüyamda… Neden, niçin? Diye sormuyorum yanıtsızlığımda sevmediğin soruları sormam bilirsin… Bilirsin de bir haber vermezsin merakımda, bilirsin de ses, nefes vermezsin dünya başıma yıkılıyor sandığım ve hissettiğini bildiğim anlarda…

…………… Ağır geçeceğini tahmin ettiğim kış, Kasım vurgunundan bu yana bihaber geçti… Öyle ki kar ve buzlarla kaplı Tunceli yolculuğu bile şehir içindeki en kısa yol oldu sanki buz üzerinde dans ederken ve sabah kalktığımda yola çıkarmayacak kar kaplamışken yolları… Yabancısı değilken kar'lı yolların, ürkekliğini duymazken asla en çok Joanne Beaz şarkılarını özledim, kilitli duran bagajımda ve sensizliğimde… Yeni dünyanın gençliği, eskileri, kokanaları, sonradan görmeleri malzeme olmayı sevdikleri tele vole gecelerinde ve yeni soluk Layla’lar da kutlarken doğum günlerini, bekâretini verdiği geceyi doğum gününe denk düşüren, aşk koydukları adı kirleten, emek'ten üretimden yoksun ve onur yoksulu olduğu dünyaya gözleri kapalı insanların olduğu bu coğrafyada ağlamaktasın... Bir ben biliyorum ağladığını birde sen… Oysa cola bardağı eşliğinde bir dilim pasta, koca bir kutlama senin onurlu dünyanda… Tüm çirkinliklerine rağmen dünyanın havai fişek eşliğinde kutlamadır sana, aykırılığını kabullenmeseler de umarsızlığın direncin dingin yüreğinde…

…………… Paris'in gökyüzünü görünmez yapan ışıltılı gecelerinde adrenalleri yükselen âşıkların hissettiği romantizmden, Havana'da salsa yapan Kübalı kızların dansın büyüsünde kendilerinden geçerek dünyadan koparcasına yaptıkları ritim, Leonardo'nun Mona Lisa'sının ellerindeki ahengi birleştiriyor, büyütüyor, ışıtıyor, dünyanın en büyük tablosunu yapıyorum… Ve balonlarla süslüyor, pankartlar iliştiriyor, mumlar eşliğinde tütsüleri ateşleyip sana sunuyorum… İyi ki doğdun, iyi ki varsın diye… Yıllar önce doğuşuna sevinenlere yıllar sonra çok uzaklarda ama hemen senin yakınında bir deli adam ekleniyor, ne iyi etmişlerde annen-baban seni doğurmuşlar diye… İyi ki doğdun bir tanem… İyi ki varsın hayatımdan öte damarlarımda… Bugün senin doğum günün… Doğum Günün Kutlu Olsun…

/ Adana

 
Toplam blog
: 111
: 726
Kayıt tarihi
: 22.01.09
 
 

Adana doğumluyum halen bu kentteyim.. Marmara Üniversitesi İşletme mezunuyum. Deneme ve şiir yazıy..