- Kategori
- Gündelik Yaşam
Bunu Yazan Tosun

Halka İnme Çalışmaları no:1
Beni bilenler bilir de bilmeyenler için dipnot babında bilgiler düşmemin hiçbir sakıncası da yok. Endamıma, resmime, cismime, şeklime, titrime (titreme değildir, titr dediğimiz şey bu), fikrime, zikrime, halime, ahvalime bakarak peşin fikir sahibi olanlar olabileceği gibi; sui-zanda bulunmayı sevmeyen, hüsn-ü zan sevdalısı gönüller de olabilir.
En kötü ihtimali düşünerek en olumsuz özellikleri baz alarak tarihe not düşmekte fayda var. Tabi başlıktaki ibareyle koordineli düşünüldüğünde benim bu “tarihe not düşmek gerekir” lafım başka manalara da çekilmeye müsait bir duruma geliyor :)
Evvela ikinci başlıktan başlamak isterim. Varsın başlıktaki ibare başka şeyleri akıllara getiredursun. Onun da ömrü üç beş satır nasıl olsa :)
Açıkça söylemem gerekirse şu dünyada bulunduğum süre içerisinde pek önemli olmayan birkaç husus dışında hırslarım olmadı. Ne makam, ne mevki ne de para. Buna kadın, gösteriş, şöhret de ilave edebilirsiniz. Önemli olmadığını söylediğim birkaç husus ise genellikle oyunlarla ilgilidir.
Bir dönemler bazı bilgisayar oyunlarına dadanmışlığım oldu. İlkin Football Manager oyunu sevdalısı oldum. “Sevda” giderek “karasevda”ya dönüştü. Bir süre sonra “imkansız aşk” kıvamına geldi. Arada delebileceğim dağlar da yoktu ancak oyun beni öylesine müptela haline getirdi ki neredeyse geceleri 3-5 saatlik uyku ile idare eder oldum.
Sonraki bir dönemde de internetten online olarak oynanan Travian adlı oyuna dadandım. Birkaç arkadaşım ile birlikte uzunca bir süre köy geliştirmeye, yetiştirdiğim askerler ile komşu köyleri yağmalamaya çalışıyordum. Online oynandığı için ve diğer oyuncular da canlı insanlar olduğundan “uykusuz geceler sendromu” devam ediyordu.
İşte yukarıda söylediğim şu an için önemli olmadığını varsaydığım hırslarım bu oyunlarla ilgiliydi. Tabi şimdi bir psikolog çıkar yahut bir psikiyatr bunları okur da; sizde bilmem ne döneminden kalma kişilik obstrüksiyonunun yol açtığı ergenlik dönemi şapşallaşma sürecinin uzun sürme problemi nedeniyle peyda olan zorttirik kişilik bozukluğu var derse bir şey diyemem.
Psikiyatri ya da psikoloji ile ilgili detaylı bilgim yoktur. Hayatımdaki az sayıdaki hırslar da yukarıda adı geçen oyunlarla ilgili olmuştur. Bundan sonraki dönemde de bu dünyaya ait hırslarımın olmasını da istemem. Hırs adı verdiğimiz “isteme” ve “sahip olma” içgüdüsünün patolojik boyutu olan bu durum hayat kalitesini bozan bir unsurdur. Bence. İşin psikolojik kısmını bilemem. Bu konudan ayrı bir makale de yazılabilir icabında.
Lafı nereye getireceğimi bilemediniz. Ben de bilemedim. Daha doğrusu kafamda geçenleri henüz yazıya dökebilmiş değilim. Kısaca tekrarlamakta fayda var sanırım. Hayatımda öyle belli başlı hırslarım olmadı. Olmasını da istemem. Mesleğim çocukluğumda belirlenmiş bir hedef idi. Öğrenciliğimde bu motivasyonla genellikle hep başarılı oldum.
Yarışmayı sevmediğim için hiçbir zaman derece yapmaya oynamadım. Lisede ve üniversitede derece yapmak gibi bir hedefim yoktu. Ama derece yaptım. Derece yaptığımı okulun bitmesine kısa bir süre kala öğrendim. Bunu çılgınlar gibi kutlama gereksinimi duymadım. Sadece şükrettim. Ve tabi sevdiklerime sarıldım. Mutluluktan ağladım. Sanırım bu kadarı da normaldir. Az önceki psikolog arkadaşlar buna bir kulp takarlarsa üzülürüm :)
Ancak gerek bulunduğum konum, gerek yazıdaki üslubum kimilerince ukalalık olarak değerlendirilmiş; benim kendini beğenmiş şapşalın biri olduğum izlenimi doğmuş olabilir. Bir nevi megalomanlık. Aslında yazarların megaloman olmasında sakınca yoktur. Bu da ayrı bir yazı konusu belki. Ama kısaca belirtmek gerekirse megaloman bir yazardan zarar gelmez. Ancak ben yazar değilim. Şimdilik titrimde böyle bir bilgi yok :)
Yazar olmadığıma göre megalomanlık ben de eğreti durabilir. İşte hasbelkader, yanlışlıkla, istemeyerek, kasıt olmaksızın böyle bir durum anlaşıldıysa bunu düzeltmeye çalışmam doğal bir çabadır. Başarılı olurum ya da olamam. O bilinmez. En azından çaba göstermeliyim.
İşte bu alt yapıya dayanarak halka inme çalışmaları başlattım. İlkin “halka inme” deyimi farklı algılanabiliyor. Bu esasında günümüzün problemi. Daha da doğrusu politikacıların oluşturduğu olumsuz bir sendromun yansıması. Halka inmek diye bir deyimi ortaya çıkaranlar onlar. Halktan uzaklaşmanın göstergesi de diyebiliriz, kendini beğenmişliğin başka bir yüzü de… O da ayrı bir yazı konusu olur.
Meramıma geleceğim lakin yazı uzadı. Şimdilik nokta koymakta fayda var. Bir daha ki sefere halka inme çalışmalarındaki planlarımdan, uygulamalarımdan, örneklerimden ve anılarımdan bahsederim. Tabi araya laf girmezse…
Ha unutmadan başlıktaki ibarenin ne anlama geldiğini merak eden, daha doğrusu fesat düşünceleriyle benim bu başlıkla başka şeyleri kastettiğimi düşünenler varsa ayıp ederler. Hiç öyle bir amacım yoktur, bugüne değin hiçbir duvara ayıp şeyler yazmışlığım da. Konuyu başlığa bağlayıp bir şeyler anlatacaktım, lafı oraya getiremeden bana ayrılan yer bitti. Kısmetse bir sonraki yazıda... :)
Sevgi, hürmet ve muhabbetle..
Murat HACIOĞLU