- Kategori
- Gönüllülük
Burgazada da bir Ada'm (!)

Adalar şüphesiz İstanbul 'un en yaşanılabilir ve en haklı çıkıntıları. Su üzerinde varlıklarından en çok mutlu olunan toprak parçaları. Hele ki insanın cüretkarlığında son nokta ; yapay adacıklar / denizin içine içine adeta küfredercesine, suyu geriye ittirerek kurulan tahta iskelelerden sonra, bu güzel yerleri hayal etmek, yürürken yanlışlıkla yerde görülmeyerek basılan şeyleri bile tatlı kılıyor. Yorgo Güller durumu bakın nasıl özetlemiş ; '' Zaten Beyoğlu’nu içim kaldırmıyor artık. Dolaşacaksan İstiklal’de kirpi gibi dikenli elbise giymen lâzım. ''
Adada faytoncu bir abla olup direğine astığım teypteki İncesaz ı yavru ile dinlerken, acelesi olmayan en huzurlu fayton olmak var ölmeden.
Derken 3 gün önce bir köşe yazarı adalı birini tanıttı bana, gerçek bir ada insanını. Burgazadada ki Aya Yorgi Garibi Manastırı'nın zangocu* Yorgo Güller. Manastırı bir harabeden bugünkü kullanılır haline getirmiş bir gönüllü. Kendinden önceki zangoç ölünce yerine 4-5 ay kimseler gönderilmemiş İdare Heyeti Başkanı ile merkezde bakkalda karşılaştıklarında aralarında geçen konuşma şu şekilde olmuş;
B.P : ''Oğlum bu kiliseye bakacak kimseyi bulamadım''
Y.G : ''Bakarım ben baba''
Mobilya imalatçısı Yorgo baba, bir de dükkanı var, baba mesleği.14 nisan 2004 tarihinde tayin edildiğinden beri Burgaz'da kalan 4 Rum aileden biri. Kendilerine kelaynak sürüleri diyor.''O aileleri başbakanın dediği gibi 3 çocuklu sanmayın karı-koca Rumlar diyeyim'' diye de ekliyor. İlk zamanlar üç damperli kamyon dolusu pislik atmış buradan. Bir ibadet yerinin o halde olmasının verdiği üzüntü ile. O herkesi tanıdığı, sokakta selamlaştığı için seviyormuş adayı. Bir kızın peşinden sürüklenip gelmiş. 7 senedir yaz-kış Burgaz'da kalıyor. ''Burada toprak var, karım var, denizde balık var'' diyor. Denizde balık görünce şaşıracak mıyız sahiden bir gün ?
Kiliseyi gök ve denizin bir arada oluşunun temsili mavi beyaza boyamış. Hoparlörü bağlamış radyoya pazar günleri Yunan kanalından canlı ayini içeri veriyor, sanal ayin düzenliyor Yorgo baba. ''Allah Allah yeni icatlar..'' Y.G.: ''E ne yapayım bir papaz yollamıyorsunuz ! ''
Dindar mısınız sorusuna ise şöyle cevap veriyor. '' Bir insan bir şeyi çok isterse Tanrı dediğimiz güç O'nu duyar. Din anlayışım bu.''
Kilisede zangoçluk yapmayı kabul etmesinde iki husus etkili olmuş. Çocuklarının annesi olan eski eşi lenf kanseri olmuş. Boşanmalarına rağmen her gün manastıra gelmiş ve içtenlikle dua etmiş. Kurtulmuş. Diyeceksiniz ki kurtulacağı varmış ama Yorgo baba bu manastırın gücüne inanmış elini uzatmış. Burgaz'da manastırında, sokaklarında selamlaştığı dostları ile en önemlisi de Mutlu.
Söyleşiyi yapan köşe yazarına haberi okuduktan sonra bir mail attım ve rotayı öğrendim. Bu yaz mutlaka, yolumu yoluna düşüreceğim. O'nu tanıyacağım günü merakla bekliyorum... Kilise ile sohbetlerini de...
Burgaz'a merakla...
*zangoç : kiliselerde can calmak, ortaligi temiz tutmak, kapilari acip kapatmak, eriyen mumlari atmak, toz almak gibi islere bakan, ve genellikle kilisede yatip kalkan görevlilere verilen Ermenice isim.