Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Buruk bir mektup aşkı

Liseyi bitirip , üniversiteyi kazandığım yıldı. Okula kayıt yaptırırken konuştuğum arkadaşlar kendilerinin üniversiteye hazırlanırken yararlandıkları “Üniversiteye Hazırlık Kitaplarından”bahsettiler . Hatta bu kitapların yayın evleri bu arkadaşların kazandıklarını , kitapların arka sayfalarında yayınlarlarmış.

Bu fikir bana ilginç gelmişti ; ben de bu yayın evlerinden birisine bir mektup yazıp onların hazırlık kitaplarıyla hazırlanıp üniversiteyi kazandığımı yazıp gönderdim. Yayın evi de bunu fırsat bilip benim mektubu bir broşür halinde bastırıp bütün liselere göndermiş bundan benim haberim aylar sonra Denizli Öğretmen Lisesinde okuyan bir kız arkadaşın mektubu ile haberdar oldum.

Broşürden bahsediyor ve böyle bir gerçeklilik olup-olmadığını merak ediyordu işte bizim mektuplaşmamız böyle başlamış oldu. Hemen -hemen her gün biri birimize yazmaya başlamıştık. Ve her mektup diğerinden daha uzun olmaya başlamış , mektuplarımızın 20-30 sayfalık olduğu zamanlar bile olmaya başlamıştı. Artık biri birimizin en ince detayına kadar yaşamımızı , yediğimiz –içtiğimiz şeyleri dahi bilir olmuştuk. Daha biri birimizi görmeden o kadar birbirimizi tanır hale gelmiştik ki hangi olay karşısında nasıl davranır onu dahi bilir olduk. Ruhumuz da biri birine yakınlaşmaya hatta birbirimize tanımadan aşık olmaya başlamıştık. Bu arada ben Ankara’da okuyorum diye o da üniversite sınavında bütün tercihlerini Ankara’daki okullara yapmıştı. Tesadüf bu ya o yıl Hacettepe ‘yi kazanmıştı. İşin aksi yanı bense Orta Doğu Teknikten ayrılıp Tıpa geçmek için sınava girmiştim. O Ankara’ya gelirken ben Erzurum Tıpa gittim. Ancak yazışmamız yine devam etti. Bizim Mektup aşkımız devam ediyordu ancak hala biri birimizi görmemiştik. Nedense Fotoğraf dahi göndermemiş mektuptaki yazdıklarımızla her ikimizin kafasında oluşan birer resim vardı.

Aradan geçen koca 4 yılda dahi biri birimizi görmek için bir fırsat bile yaratamamıştık. Mektuplaşmaya başladığımızın beşinci yılıydı yani onun okulunun son yılında benim Ankara’da başka bir işim vardı o nedenle Ankara’ya gittim. Ancak kendisine haber vermedim hatta ona bir sürpriz yaparım diye düşünmüştüm. Büyük bir heyecanla otobüsten iner inmez direkt Hacettepe kız öğrenci yurduna gittim, arkadaşımı anons ettirdim. Tam onu bekliyordum ki birden aklıma ya gelen kişi benim hayal ettiğim gibi biri değilse , o zaman benim bu dört yıldır kurduğum hayallerim tümüyle yıkılıp gidecek diye düşünerek oradan hızla ayrıldım. Yani dört yıllık “Mektup Aşkımı” yine görmeden çıkıp gittim.

Günler sonra bu yaptığımı kendisine yazdığımda hayli kızmıştı , ancak bizim mektuplaşmamız devam etti. Ta ki 12 Eylül darbesi olup da ben içeri alınmama kadar. Artık yazışmamız kesilmiş hatta onun ne olduğu konusunda bilgi almam dahi olası olmayınca yaşam devam ediyordu. Aradan tamı tamına 20 yıl geçmişti . Bir gece evimin telefonu çaldı. Açıp baktığımda telefondaki şahıs “Denizliden aradığını bir yakınının benim oturduğum semtte oturduğunu yaşlı ve hasta olduğunu bir doktora ihtiyaçlarının olduğunu ve bu telefonu da bilinmeyen numaralar servisinden aldığını “söylediler. Arayan bayan , bana hastanın ev adresinin ve telefonunu verdiler . Telefonu kapatmadan bana” nereli olduğumu” sordu. Tabii bu soru karşısında şaşırmıştım. Niçin böyle bir soru sorma gereği duymuştular, diye düşünürken kendisi bu isim ve soy ismin tanıdık olabileceğini söyledi. Ben de memleketimim söyledim . Telefondaki bayan birden çığlık atarak sevindi . Şaşırmıştım, kendisini tanıtınca bu kadar ilginç bir tesadüf olabilir benim eski “Mektup Aşkım” olmasın mı.

O akşamdan sonra artık mektup yazmalarının yerinin telefon konuşmaları almıştı. Hemen her gün biri birimizi arar olmuştuk . Ancak yaşamımızda değişen şeyler vardı. Ben evlenmiştim iki kız çocuğum olmuştu. O da evlenmiş bir oğlu vardı ve o eşinden ayrılmıştı. Doğaldır ki bu telefon trafiği benim eşimi rahatsız etmeye başlayınca kendisine durumu anlattım. E şim arkadaşlığımızı anlayışla karşıladı ancak elbette dostane olmak kaydıyla. Zaten eski duygular çoktan değişmişti.

Bu telefon trafiği de ortalama 5 yıl devam etti. Onun oğlu İstanbul’da bir fakülte kazanmıştı ve buraya geleceklerdi. Bu vesileyle de 30 yıl önceden beri yazıştığımız hanfendiyle ilk defa görüşecektik. O gün çok farklı bir gündü liseli bir genç gibi nedense çok heyecanlıydım. Onları almaya gittim. Oğluyla birlikte ilk kez karşılaşacaktık. Kadıköy’de bir yerde onlar beni bekliyorlardı. Ben kapıdan içeri girdim içeride yalnız ikisi vardı ; arkadaşım ben içeri girince “O sensin değil mi? ” diye seslendi . Ben daha bir şey demeye fırsat bulamadan oğlu “Anne bu adam doktordan çok TÜCCARA benziyor” demez mi . Eh artık benim yerimde olsanız siz ne yapardıysanız bende öyle yaptım. . . . !!? ?

 
Toplam blog
: 45
: 1344
Kayıt tarihi
: 04.11.06
 
 

Düşünmeyi ve yazmayı çok severim. Yaşama ilişkin çelişkileri görmekte ısrarlıyımdır. Muhalif olmaya ..