Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '20

 
Kategori
İlişkiler
 

Bütün Kadınlar Maceraperesttir

Hemen şunu söyleyerek başlayayım yazıma: En umulmadık kadın bile macera arar.

Ondandır durduk yere kavga çıkarması. En beklemediğiniz hatun kişi, nerdeyse doğuştan getirdiği adrenalin bağımlılığının gönüllüsüdür. En huzurlu ilişkiyi, olmayacak süperlikteki birlikteliği sırf bu yüzden, macera eksikliği nedeniyle bırakır kadın. İsterseniz gidip konuşun. Hem de 40 yıllık evliler de kabulüm, 40 günlük yeni gelin de.  Yeterince samimiyseniz eğer, lütfen onlara şunu sorun: Erine güvensen, maceradan maceraya atılır mıydın? Ve ilave edin: Bu macera uzun sürsün ister miydin?

Kalıbımı basarım ki, soracağınız iki soruyu da tüm hanımlar evet diyerek yanıtlar. Hem de en yaldızlı olanından. Herkesle iddiaya girebilirim: Macera aramayan kadın yoktur. Aksini ispat eden, ne dilerse dilesin benden. Tekliflere açığım. Ama ben kazanırsam bahsi, istekte sınır tanımam. Ona göre haa!

 Kadınların macera tutkusunun öznel birçok sebebi olabilir elbette. İsterseniz birkaçını sıralayabilirim:

Beşikten evleneceği güne kadar değişen şiddet ve anlayışlarda da olsa; kontrol altında tutulan, baskı gören, hep namuslu, hep ağırbaşlı, temiz, tertipli, düzenli olmaya zorlanan kadın; eline geçen ilk fırsatta, önüne çıkan maceraya gözü kapalı dalacaktır. Hele de duygusal partneri yeterince güvenilir biriyse…

Yine, doğduğu günden, aileden başlayarak ve tüm yaşamı boyunca hayatının her alanında şahit olacağı kadın-erkek eşitsizliği, en uslu, en kontrollü, en hanım hanımcık kişiliği bile azar azar dolduruşa getirir için için. Eminim ki şu cümleyi içinden geçirmemiş herhangi bir kızımız yoktur: “Ne bu be! Hep onların dediği oluyor! Benim söz sıram ne zaman gelecek?” Bu haklı isyan, eninde sonunda macera meraklısı, heyecan avcısı, tehlike delisi yapar kadınları. Aksi mümkün değil.

Ataerkil toplum, erkek egemen anlayış öyle ya da böyle macera aramaya, isyan bayrağı çekmeye, özgürlüğünü ilan etmeye iter kadını. Hele de çalışıyorsa, yüksek gelirliyse ablam… Ya Tibet’in en kuytu köşelerini keşfe soyunur ya Himalaya tepelerinde varoluş nedenini arar. İsteyen şöyle bir göz atsın: Eğitimli, hali vakti yerinde gacıların vakit ilerleyip kendine güvenleri arttıkça neyin peşine düştüklerine: Ya gezginci olur dere tepe dolanır ya en koyu maneviyatçı kesilir: Budizm’den Taoculuğa, Paganizm’den Hristiyanlığa, Yahudilikten Müslümanlığa, tek tanrılı dinlere vurur kendini.

Ama illaki normal, sıradan insanların öyle hemen gerçekleştiremeyeceği, her istediğinde peşine düşemeyeceği şeyleri teker teker yapmanın yoluna koyulur kadın. Doğası onu buna iter. Bir nevi içgüdüsel dürtüdür bu. Belki de ilk insandan, taaa mağara döneminden miras kalan... Zaten ilk elmayı hem kendi yiyip hem de eşine yediren Hz. Havva, bu eylemiyle, tezimi bir kez daha doğrulamış oluyor.

Nihayetinde, Havva anamızdan günümüze, hangi kadın gelmişse yeryüzüne… Şu ya da bu şekilde kendi macerasını aramıştır, arayacaktır. İster günlük yaşama bakın, ister insanlık tarihine. İster Truva Savaşı’nın nedeni Helen’i inceleyin ister kapı komşunuzu. Sonunda şu gerçekle karşılaşacaksınız: En kıyıda köşede duranı, en aklı başında olanı da dahil, her kadın maceraperesttir. Hem de dibine kadar!

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..