Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ağustos '07

 
Kategori
Sosyoloji
 

Bütün kapılar kapalı

Bütün kapılar kapalı
 

Arsız bir ölüm bu yaşadıklarımız. Yakışmıyor hiçbir şey ütopyalarımızın en dip kırıntılarına bile. Nereye yol alıyoruz, yaşadıklarımız bir başka toplumun hikayesi mi, çürümüş yanlarımızdan yaptığımız oyuncaklar mı vitrinleri süsleyen?...

Küçücük çocukların bedenlerine acıkmış insanlarla (insan sıfatı bu kadar ucuzlaşmış olamaz) aynı havayı soluyoruz. Gencecik kızlar, kapkara bir geleceğin yaklaşmasıyla sarıldıkları başka bedenlerden kapkara gelecekten kurtulmak mı istiyorlar töre denen aşağılık kavramlarla. Arsız bedenlerle yol alıp, arsız ölümlere giden kısacık ömürler. Bilerek mi kurtulmak istiyorlar bu hayattan? Her karanlık bedene yumulan hayatların, sonuçta ölüm olmasını bilmeleri. Bu bir intihar, kaçış yok suratımıza çarpıyor. Gencecik kızlar intihar ediyor, öykümüzle birlikte.

Her yaşa, her sosyal statüye, her siyasal söyleme uygun dizilerle kopuyoruz dünyanın gerisinden. Dizilerde ki akılsızlığın akılı retoriğimiz olmuş. Birileri aptallığımızdan paralar kazanıyor, bütünümüz akılsızlaşarak akıllanıyoruz.

Hepimiz ne çok seviyoruz bu ülkeyi. Severek, sevecek bir şey bırakmamanın eşiğine getirerek. Bilmediğimiz dillerden şarkılar dinliyoruz, yanı başımızda kendi dillerini konuşanları susturmanın çabasını güdüyoruz.

Tek bir kelimeye –laiklik- bütün siyasal hayatımızı sığdırıyoruz: laik miyiz değil miyiz… bu kadar sığlıktan muhteşem patlamalar bekliyoruz. Hep seçiyoruz birbirinin kopyalarını, sonra dizimizi dövüyoruz. Ama bir sonrakin de serüven aynen devam ediyor. Dizimizi bile dövmemiz sahici değil. Bizim seçtiklerimiz bize benziyor, biz kimiz peki? Kendimizle hesaplaştığımızda kim olduğumuzu bileceğiz tabi ki, yukarıda ki satırlar yardımcı olsun.

Yol da bir gün bitecek. Çırılçıplak kaldığımız da, her şey çok geride kalacak. Çıplaklığımıza yeni bir kılıf buluruz elbet. Ya geride bıraktıklarımız, ömürlerimiz… Ütopyalardan bahsetmeyeceğim, neyin hayalini kurabiliriz ki bu sığ bakışlarımızla. Sylvia Plath, Aragon, Kavafis’mi okuduk? Polanski, Gavras, Angelopulos’un filmlerini mi izledik? Erasmus, Ali Şeraiti, Marks, Smith’in felsefe dünyalarına mı daldık? Yeni ülkeler gördük belki, ama neyini görmek istedik, gittiğimiz yeni yerin müzelerine, kütüphanelerine, tarihi yerlerine mi uğradık?

Evet baylar ve bayanlar, el birliği ile bu ülkeyi aysberge vurduk. En çok ahlak diyen en büyük ahlaksızları hiçbir şey rahatsız etmez. Ama en çok ahlak demeyen ama en erdemli insanları hala bir şeyler rahatsız etmiyor mu?...

Bir toplum, toptan çürüyor, çocukları cinsel obje olarak gören aşağılık insanlar üretiyoruz, gencecik kızlar intihar ediyor, herkesin bir dizisi var, laiklikten başka bildiğimiz bir literatür kalmadı, hep aynı adamları seçmeye devam ediyoruz, bizim gibi olmayanı, konuşmayanı susturmaya çalışıyoruz….

Söyleyin umut var mı?...

 
Toplam blog
: 67
: 1679
Kayıt tarihi
: 11.08.07
 
 

Adıyaman'da doğdu. ilk ve ortaöğrenimimi yatılı bölge okullarında okudu. İzmir 9 Eylül İktisat Fa..