Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Büyü ve büyücülük

Büyü ve büyücülük
 

görsel net.ten.


İnsanlık tarihi kadar eskiye dayanır büyü ve büyücülük. Egosu şişiklerin isteklerine ulaşmak için önceleri biraz gayret sarf ederler, oldurmaya çalışırlar,  olmayınca hileli yollara başvururlar o da olmadı son çare "büyü"  gelir akıllarına.

Tekâmül etmiş insan,  akıl dışı  bir yöntem olan büyüyü  kabul etmez,  olayları akışına bırakmanın en  doğru bir yol olduğuna inanır. İnançlarımıza göre  büyü yapmak ve yaptırmak büyük günahlardandır. Büyü ile kaderin tecellisi zorlanmaktadır.

İnsanlarımızın maddi ve manevi anlamda doyumsuz olduğu kesin.  Egonun  zirve yaptığı dayatmaların artık geçersiz olduğu durumlarda  maalesef büyüden medet umulur.

Büyü nelerle yapılır:

Araştırmalar sonucu, sabun ve domuz yağının büyücülükte kullanıldığını öğreniyoruz. Muska da bir başka çeşit büyü. 

Büyü ile yazı yazmak nereden aklıma geldi?

Akşam bir kaç yakınımla olan sohbette hayvanlardan açıldı konu. Malumunuz dedikoduyu sevmem, birilerinin yaptığı dedikoduları da dinlemem. Ama konu  küçük çocuklar veya sevimli hayvanlar ise :-))  Atların insan dostu oluşundan, eşek sütünün şifasından ve katırların gücünden vs...

Sonra yaşanmış bir at hikayesinin uzandığı büyü sahnesi...

Eşimin akrabası olan bir bey at meraklısı.  Elleriyle fındık fıstık ve kuru üzüm yedirir atına, sabah ve akşam üzeri tımarını yapar sonra  binerek  kısa mesafe bir tur atar döner evine.  Yalnız yaşayan adamın arkadaşı artık  at olmuştur. Hobi gibi bir uğraş, aşk derecesinde bir sevgi diye anlatıyorlar  O'nu ve atını...

Eşimin ifadesi:  "bir görsen, tüyleri ışıl ışıl,  hani kalçalarının üzerine  bir yumurta koysan, yere düşmez o denli besili ve aheste yürüyüşlü."

Kahvenin önünden geçerken  kahve müdavimleri oyunlarını bırakır, at ile sahibinin geçişini seyrederlermiş.

Derken, tahmin edeceğiniz gibi, kahve müdavimlerinden birisi  "bu güzel, herkesin hayranlık duyduğu at benim olmalı"  demiş ve  atı satın almak istemiş ama hiç satar mı sahibi!

İki kat fiyat da reddedilmiş beş kat fiyat da.

Kahvedekilere alay konusu olmuş  bu durum.  

Bir kaç gün sonra  yine aynı rotada aynı turu atacak  at ile sahibi lakin bir yere gelince at  çakılmış kalmış orada bir adım dahi atmıyor, zorlamış hayır, devam etmiyor at.  Israrlı zorlayışla  sahibini görmek ister, bakar, görür ve adımını atar ama attığı o adımla birlikte oraya yığılır kalır at  ve oracıkta ölür :-((

Kahvedekiler fırlarlar, yardıma koşmak için. Sahibi ağlar  atının başında. Diğerleri üzgündürler talip olan kişi bıyık altından gülümsemektedir.

Yol döşeme taşlarla kaplıdır. tamir gören bir yeri vardır o kısımda.  Merak ederler, eşelerler ve taşların altına yerleştirilmiş upuzun bir şerit ki üzeri arapça harflerle yazılmış ölüm büyüsü.

Tahmin etmişler kimin yaptığını, yakasına yapışıp hesap soracaklar ama adam toz olmuş ve bir daha da o  kahvehaneye uğramamış.

Zavallı hayvandan ne istersin bre vicdansız!!!

*****

Eğitim dönemime rastlayan  zamanda memleketimizde, bizim sokakta yaşanan bir başka büyü hikayesi:

Genç oğlan bizim komşu kızına aşık olmuş uzaktan uzağa.  Konuşmak falan da yok zaten  kasabamızda  ayıp karşılanırdı o zamanlar.  Şimdilerde çok değişti yaşam ve anlayış.

Oğlan tarafının durumu iyi, kız tarafı biraz yoksul ama kızımız güzel hani, beyaz, sapsarı uzun saçlar ve pembe yanaklar. Genç olunca ince yapılı, eh Allah yaratmış yani :-))

Görücü gelirler, kızı isterler oğlanlarına. Kızın babası "hayır" der,  akrabalarında beğendiği bir genç vardır kafasında. Baba  "hazıra denizin kumu yetmez" der ve çalışkan damat  düşünür kızına.

Yine bir red olayı, zengin kasıntı aile hazmedemez yoksul bir adamın kendilerini red etmesini ve  ünlü! bir büyücüye giderler.

Büyücünün cebini doldururlar yeşillerle...O zaman banknotlar yeşil değildi belki de. :-))

"Evinize gidin ve uyumayın" der büyücü.

Söylenileni yaparlar merakla bekleyerek...Kimse ne olacağını bilmemektedir.

Cebi doldurulmuş adam göreve başlar, önce avludaki ekmek pişirdikleri fırını yakar bir güzel ısıtır içini. Sonra ağıldan bir küçük oğlak yavrusunu başını okşar, bir şeyler okuduktan sonra bir hamlede oğlağı canlı canlı diri diri kızgın fırına atar ve kapağını kapatır.  Oğlak, bağıra bağıra debelene debelene sesi çıkmaz olur kısa bir süre sonra ve....:-((

Oğlak kızgın fırında yandıkça,

Yatağında uyumaya çalışan bizim komşu kızının da içine bir ateş düşer ki...

Su içse faydasız, uyuyamıyor, bir sağa bir sola...I-ıh, kalkıyor,  henüz uykuya dalmış olan ev halkını uyandırmadan bir kaç parça kıyafetini koyduğu bohçasını alıp  gecenin köründe  oğlanın kapısını çalıyor:

-Ben geldim...

Onlar da zaten uyumadan beklemedelermiş.

Büyü ile kurulmuş bir evlilik hikayesi, çocukluk döneminde oğlu, oğlumun arkadaşıydı da,

Zavallı oğlağın suçu neydi?

Yapana  da yaptırana da "Cennet yüzü haramdır" diye yaygın bir inanış vardır inançlı kesimde,

Kimseye zarar vermeden sade bir yaşam, huzur, sağlık ve mutluluk getirir.

Selam ve saygılarımla...

Yurdagül Alkan.

 

 

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 344
: 1671
Kayıt tarihi
: 09.04.09
 
 

Özel bir finans kuruluşundan emekliyim. Hayatın her aşamasını acısıyla tatlısıyla yaşamış biri ol..