- Kategori
- Öykü
Büyüklere masallar serisi 4- Kesinlikle emin olabilir misin?
Tavşanlar aleminin başkanı Rodford Wodbery, o günkü komite toplantısı öncesinde çok heyecanlıydı. Ailesi ile ilgili güzel bir haberi komitedeki dostları ile paylaşacaktı. Rodford, uzun zamandır hep bu anı bekliyordu. Evet, Sevgili eşi Grate, hamileydi. Artık gerçek bir aile olabileceklerdi. Rodford komite açılış konusmasını yaptıktan sonra bu güzel haberi dostları ile paylaştı. Herkes bu habere çok sevindi. Komite üyeleri teker teker Rodford’u tebrik ettiler. Tüm tavşan kulonu için çok iyi bir haberdi bu. Gittikçe daha da genişliyorlardı artık. Sevgili Grate’nın ilk doğumu olacaktı. Bayan tavşanlar yılda 6-7 kez hamile kalabiliyor ve her defasında 6-8 yavru sahibi olabiliyorlardı. Grate’nin kaç yavrusu olacağı merak konusuydu. Heyecanlı an sonunda geldi ve Grate 8 minik yavru doğurdu. Son gelen yavru hariç tüm yavrular pamuk gibi bembeyaz ve iriydi. Hepsi gelecek vadediyorlardı. Son gelen yavrunun tüyleri sarı, kahverengi, beyaz, siyah renkli olmasına rağmen diğerlerine göre daha çelimsizdi.
Weber ismini verdiği bu çelimsiz tavşan yavrusu ile daha fazla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu Grate. Weber diğer kardeşlerine göre daha küçük olmasına rağmen annesinin öğrettiklerini daha çabuk kavrayıp uygulamaya geçiyordu. Yüzünde gülümseme hiç eksik olmazdı. Küçük Weber, annesinin uyarılarına rağmen devamlı kavuğun dışına çıkar, hayvan dostları ile sohbet ederek gününü geçirirdi. Günlerden bir gün Grate, Weber’e her sabah yaptığı gibi kavuğun dışına çıktığında dikkat etmesi gerekenleri hatırlatıyordu. Weber, annesinin anlattıklarını dikkatle dinliyor gibi gözükse de aklı başka yerdeydi. Dışarıda onu bekleyen yeni süprizleri hayal ediyordu. Bir müddet sonra annesinin sesi kesildi. Weber annesinin uyarılarının sonlandığı anlayarak zıplayarak kavuktan dışarı fırladı. Dışarıda hava çok güzeldi. Etrafta rengarenk kelebekler, küçük renkli böcekler ve bir sürü kuş uçuşuyordu.“Ne güzel bir gün“ diye geçirdi içinden. Patika yolda hizla zıplayarak ilerlemeye başladı. Weber arada bir parenda atıyor çevresindekilerin tersten görünüşüne bakıp kendi kendine gülüyordu. Birden birşeye çarptığını farketti. Toparlanıp arkasına baktığında kahverengimsi renkte değişik şekilli bir taş dikkatini çekti. Öne doğru zıplayıp ilerlerken nasıl olur da, bu taşı farketmediğini düşündü. Taşa doğru yaklaştığında taş birden hareket etmeye başladı. “Ooooo ne oluyoruz sen ne biçim taşsın?” diye bağırdı. Taşın ön tarafından gözleri ve ağzı olan yeşil bir baş çıkıverdi. -“ Ben kaplumbağa Otto’yum” Herhalde sende beni diğerleri gibi taşa benzettin” Biz de sizin aileniz gibi buralarda yaşıyoruz. Biz evimizi yanımızda taşırız.”
Weber bu tuhaf yaratığa bakar ve onunla oynamak eğlenceli olabilir diye düşünür ve; - “Seninle koşalım mı ileride çok güzel bir yer biliyorum orada oyun oynarız ne dersin ? “ diye sorar. - “Dostum ben senin gibi hızlı koşamam benimle oynamak senin gibi birisi için sıkıcı olabilir.“ der Otto. Weber, - “Delisin dostum seni çok sevdim. Hadi gel oynayalım. Senden sıkılacağımdan kesinlikle emin olabilir misin? “ - “ Hayır tabii ki emin olamam Sen tavşansın, yürümek yerine zıplarsın ben ise yürürüm, senin hızına yetişemeyeceğimden devamlı beni beklemek zorunda kalacaksın ve sonunda canın sıkılacak” der Otto. - “Hadi dostum benim senden sıkılabileceğimden kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar Weber. - “Tabii ki Hayır ama beni devamlı beklemek zorunda kalabilirsin” der Otto. - “Deli olma seni devamlı beklemek zorunda kalacağımdan kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar Weber. Otto, sonunda Weber’in garip soruları karşısında pes eder ve okey tamam hadi gidelim der. Birlikte konuşarak yemyeşil bir vadiye gelirler. Vadinin kenarında ağaçların olduğu bölümde şırıl şırıl akan şelaleyi farkderler ve oraya doğru yürümeye başlarlar. Otto bu güzel yeri daha önce farketmediğine çok şaşırır. O sırada büyük gövdeli bir ağacın altına ağlayan bir sincap dikkatlerini çeker. Ve ona doğru ilerlerler. -“Hayrola sincap kardeş niye ağlıyorsun?” diye sorar Weber -“Evimi bulamıyorum. Evimin bu ağaç olduğundan o kadar çok eminim ki herhalde annemler yaramazlık yaptığım için beni terketmiş olmalılar” der küçük sincap Kayra. -“Dostum annenle babanın seni terkettiğinden kesinlikle emin olabilir misin?” diye sorar Weber. Sincap Kayra bu soru karşısında şaşırır. Biraz düşünür ve içinden evet kesinlikle emin olamam der. Sonra; - “Hay allah bunu daha önce niye düşünemedim. Devamlı ağlayıp kendime acımaktan başka yaptığım bir şey yok. Ağlamaktan evin yolunu bulmak için çaba göstermeyi dahi unuttum, ağladıkça da daha fazla umutsuzluğa kapılıyorum“ der küçük sincap Kayra. Sonra Kayra, evlerinin olduğu ağacın porsuk ağacı olduğunu, şu anda önünde durduğu ağacın ise meşe palamutu olduğunu farkeder.
Yeni dostlarına teşekkür ettikten sonra zıplayarak oradan ayrılır. - “Arkadaşın kafası fena karışmıştı, bravo Weber, Kayra’ya çok yardımın dokundu. Seni tanıdığıma çok memnun oldum. Bana farklı alternatifleri değerlendirmenin önemli olabileceğini gösterdin” der Otto, Birlikte vadide dolaşmaya devam ederler. Otto tam çok keyifli bir gün geçirdiğini düşünürken bir ağlama sesi duyar. Ağlama sesinin geldiği yöne bakarlar. Ve yürüdükleri patika yol üzerinde küçük bir karınca ile kocaman bir yiyecek parçası dikkatlerini çeker. -Hayrola karınca kardeş niye ağlıyorsun diye sorar Otto. -Merhaba bu güzel yiyeceği yeni buldum ve eve götürmeye çalışıyorum. Bu büyük yiyeceği eve götürebilirsem annem çok sevinecek. Ancak o kadar ağır ki taşıyamıyorum, hep düşürüyorum. Halbuki, bu parçayı aldığım yerde daha küçük parçalar da vardı. Diğer küçük parçalardan birini seçmeliydim. Açgözlülüğün sonu bu olmalı. Belim çatlayacak neredeyse taşıyamıyorum” der karınca Rosa Weber, gülümseyerek; -“ Sevgili karınca kardeş bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar. -Tabii ki eminim. Boyumdan büyük işlere girişmekte üstüme yoktur zaten. Sanki bu parçayı götürürsem annem beni daha çok mu sevecek “hayır” ama işte diğer kardeşlerime hava atmak istedim der karınca Rosa. Weber tekrar gülümseyerek aynı soruyu tekrarlar. -“Bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar. Karınca Rosa, bu Weber’de bozuk plak gibi, hep aynı soruyu sorup duruyor diye geçirir içinden. Sonra yiyeceğine doğru şöyle bir bakar.Yiyeceğin yanında uzun ince yeşil bir çam ağacı dalının durduğunu farkeder. - “Dur ya tabii ki bunu taşıyamayacağımdan kesinlikle emin olamam” der ve çam ağacı dalının bir ucunu yiyeceğin etrafına sarar, dalın diğer ucundan da çekerek yiyeceği kolaylıkla hareket ettirir. Otto ve Weber’e bakarak; - “Bunu daha önce niye düşünemedim çok sağolun“ der Otto ve Weber‘in yanından uzaklaşır Otto; karınca Rosa uzaklaştıktan sonra Weber’e döner ve ; - “Yine yapacağını yaptın dostum der. Karınca Rosa üzüntüsünden önündeki alternatifleri görmeyi ve onları değerlendirmeyi beceremiyordu. Ona neler yapabileceğini gösterdin. Benden küçük olmana rağmen çok şeyler biliyorsun. Sen bilge bir tavşan olmalısın” der Otto. -Dostum ya olayı fazla abartma. Küçükken çok cılızdım, hayatta kalabileceğime kimse inanmıyordu. Konuşmayı öğrenir öğrenmez annem bir sihirli oyundan bahsetti. Ve dedi ki; “ Her ne zaman umutsuzluğa kapılırsan kendine şu sihirli soruyu sor. “Bunun gerçekten olduğundan emin olabilir misin? “ Sihirli soruyu sorduktan sonra yanıtını bekle. Gelen yanıttan emin olana kadar aynı soruyu tekrarla. İçimizde bir iyi, bir de kötü ses var. Kötü ses bizi korumak için suçun hep başkalarında olduğu konusunda bizi ikna eder. İyi ses ise; her şeyi olduğu gibi kabul edip içimizdeki güce güvenmemizi hatırlatır. Hayatın boyunca bu iyi ile kötü ses seninle birlikte olacak. İkisinin de dengede olması çok önemli. Bazen kötü ses ağırlığını koyar ve seni umutsuzluğa götürür, kendini kurbanmışsın gibi hissettirir. Bunu da düşüncelerin aracılığıyla yapar. İşte böyle durumlar olduğunda kendi kendine hep şu soruyu sor “Bunun gerçekten olduğundan kesinlikle emin olabilir misin? “ Ben de çocukluğumdan beri “gerçekten kesinlikle emin olabilir misin” oyununu oynamayı çok severim ve devamlı oyn arım. Beni çaresizlikten kurtarır, daha neşeli ve mutlu yapar ve aynı zamanda da öğretir der Weber. “ Valla çok bilge bir annen varmış. Ben de bu oyunu ailemle paylaşacağım. Çok sağol Weber, Gerçekten de çok güzel oyunlar oynadık seninle. Haklıymışsın hiç bir şeyden gerçekten emin olamam. Seni tanıdığıma çok memnun oldum dostum Weber. Seninle tekrar karşılaşıp oyun oynamak isterim der Otto. Weber, Otto’nun ricasına; - Dostum tekrardan karşılaşıp oyun oynayamayacağımızdan kesinlikle emin olabilir misin? şeklinde yanıtlar. Ve zıplayarak evin yolunu tutar. Nasıl!!!
“Bunun gerçekten olduğundan kesinlikle emin olabilir misin?” oyununu siz de oynamak istermisiniz ? Yoksa oyun oynayacak kadar yaşlı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz ? Sevgiler Sibel
Weber ismini verdiği bu çelimsiz tavşan yavrusu ile daha fazla ilgilenmesi gerektiğini düşünüyordu Grate. Weber diğer kardeşlerine göre daha küçük olmasına rağmen annesinin öğrettiklerini daha çabuk kavrayıp uygulamaya geçiyordu. Yüzünde gülümseme hiç eksik olmazdı. Küçük Weber, annesinin uyarılarına rağmen devamlı kavuğun dışına çıkar, hayvan dostları ile sohbet ederek gününü geçirirdi. Günlerden bir gün Grate, Weber’e her sabah yaptığı gibi kavuğun dışına çıktığında dikkat etmesi gerekenleri hatırlatıyordu. Weber, annesinin anlattıklarını dikkatle dinliyor gibi gözükse de aklı başka yerdeydi. Dışarıda onu bekleyen yeni süprizleri hayal ediyordu. Bir müddet sonra annesinin sesi kesildi. Weber annesinin uyarılarının sonlandığı anlayarak zıplayarak kavuktan dışarı fırladı. Dışarıda hava çok güzeldi. Etrafta rengarenk kelebekler, küçük renkli böcekler ve bir sürü kuş uçuşuyordu.“Ne güzel bir gün“ diye geçirdi içinden. Patika yolda hizla zıplayarak ilerlemeye başladı. Weber arada bir parenda atıyor çevresindekilerin tersten görünüşüne bakıp kendi kendine gülüyordu. Birden birşeye çarptığını farketti. Toparlanıp arkasına baktığında kahverengimsi renkte değişik şekilli bir taş dikkatini çekti. Öne doğru zıplayıp ilerlerken nasıl olur da, bu taşı farketmediğini düşündü. Taşa doğru yaklaştığında taş birden hareket etmeye başladı. “Ooooo ne oluyoruz sen ne biçim taşsın?” diye bağırdı. Taşın ön tarafından gözleri ve ağzı olan yeşil bir baş çıkıverdi. -“ Ben kaplumbağa Otto’yum” Herhalde sende beni diğerleri gibi taşa benzettin” Biz de sizin aileniz gibi buralarda yaşıyoruz. Biz evimizi yanımızda taşırız.”
Weber bu tuhaf yaratığa bakar ve onunla oynamak eğlenceli olabilir diye düşünür ve; - “Seninle koşalım mı ileride çok güzel bir yer biliyorum orada oyun oynarız ne dersin ? “ diye sorar. - “Dostum ben senin gibi hızlı koşamam benimle oynamak senin gibi birisi için sıkıcı olabilir.“ der Otto. Weber, - “Delisin dostum seni çok sevdim. Hadi gel oynayalım. Senden sıkılacağımdan kesinlikle emin olabilir misin? “ - “ Hayır tabii ki emin olamam Sen tavşansın, yürümek yerine zıplarsın ben ise yürürüm, senin hızına yetişemeyeceğimden devamlı beni beklemek zorunda kalacaksın ve sonunda canın sıkılacak” der Otto. - “Hadi dostum benim senden sıkılabileceğimden kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar Weber. - “Tabii ki Hayır ama beni devamlı beklemek zorunda kalabilirsin” der Otto. - “Deli olma seni devamlı beklemek zorunda kalacağımdan kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar Weber. Otto, sonunda Weber’in garip soruları karşısında pes eder ve okey tamam hadi gidelim der. Birlikte konuşarak yemyeşil bir vadiye gelirler. Vadinin kenarında ağaçların olduğu bölümde şırıl şırıl akan şelaleyi farkderler ve oraya doğru yürümeye başlarlar. Otto bu güzel yeri daha önce farketmediğine çok şaşırır. O sırada büyük gövdeli bir ağacın altına ağlayan bir sincap dikkatlerini çeker. Ve ona doğru ilerlerler. -“Hayrola sincap kardeş niye ağlıyorsun?” diye sorar Weber -“Evimi bulamıyorum. Evimin bu ağaç olduğundan o kadar çok eminim ki herhalde annemler yaramazlık yaptığım için beni terketmiş olmalılar” der küçük sincap Kayra. -“Dostum annenle babanın seni terkettiğinden kesinlikle emin olabilir misin?” diye sorar Weber. Sincap Kayra bu soru karşısında şaşırır. Biraz düşünür ve içinden evet kesinlikle emin olamam der. Sonra; - “Hay allah bunu daha önce niye düşünemedim. Devamlı ağlayıp kendime acımaktan başka yaptığım bir şey yok. Ağlamaktan evin yolunu bulmak için çaba göstermeyi dahi unuttum, ağladıkça da daha fazla umutsuzluğa kapılıyorum“ der küçük sincap Kayra. Sonra Kayra, evlerinin olduğu ağacın porsuk ağacı olduğunu, şu anda önünde durduğu ağacın ise meşe palamutu olduğunu farkeder.
Yeni dostlarına teşekkür ettikten sonra zıplayarak oradan ayrılır. - “Arkadaşın kafası fena karışmıştı, bravo Weber, Kayra’ya çok yardımın dokundu. Seni tanıdığıma çok memnun oldum. Bana farklı alternatifleri değerlendirmenin önemli olabileceğini gösterdin” der Otto, Birlikte vadide dolaşmaya devam ederler. Otto tam çok keyifli bir gün geçirdiğini düşünürken bir ağlama sesi duyar. Ağlama sesinin geldiği yöne bakarlar. Ve yürüdükleri patika yol üzerinde küçük bir karınca ile kocaman bir yiyecek parçası dikkatlerini çeker. -Hayrola karınca kardeş niye ağlıyorsun diye sorar Otto. -Merhaba bu güzel yiyeceği yeni buldum ve eve götürmeye çalışıyorum. Bu büyük yiyeceği eve götürebilirsem annem çok sevinecek. Ancak o kadar ağır ki taşıyamıyorum, hep düşürüyorum. Halbuki, bu parçayı aldığım yerde daha küçük parçalar da vardı. Diğer küçük parçalardan birini seçmeliydim. Açgözlülüğün sonu bu olmalı. Belim çatlayacak neredeyse taşıyamıyorum” der karınca Rosa Weber, gülümseyerek; -“ Sevgili karınca kardeş bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar. -Tabii ki eminim. Boyumdan büyük işlere girişmekte üstüme yoktur zaten. Sanki bu parçayı götürürsem annem beni daha çok mu sevecek “hayır” ama işte diğer kardeşlerime hava atmak istedim der karınca Rosa. Weber tekrar gülümseyerek aynı soruyu tekrarlar. -“Bu parçayı taşıyamayacağından kesinlikle emin olabilir misin? diye sorar. Karınca Rosa, bu Weber’de bozuk plak gibi, hep aynı soruyu sorup duruyor diye geçirir içinden. Sonra yiyeceğine doğru şöyle bir bakar.Yiyeceğin yanında uzun ince yeşil bir çam ağacı dalının durduğunu farkeder. - “Dur ya tabii ki bunu taşıyamayacağımdan kesinlikle emin olamam” der ve çam ağacı dalının bir ucunu yiyeceğin etrafına sarar, dalın diğer ucundan da çekerek yiyeceği kolaylıkla hareket ettirir. Otto ve Weber’e bakarak; - “Bunu daha önce niye düşünemedim çok sağolun“ der Otto ve Weber‘in yanından uzaklaşır Otto; karınca Rosa uzaklaştıktan sonra Weber’e döner ve ; - “Yine yapacağını yaptın dostum der. Karınca Rosa üzüntüsünden önündeki alternatifleri görmeyi ve onları değerlendirmeyi beceremiyordu. Ona neler yapabileceğini gösterdin. Benden küçük olmana rağmen çok şeyler biliyorsun. Sen bilge bir tavşan olmalısın” der Otto. -Dostum ya olayı fazla abartma. Küçükken çok cılızdım, hayatta kalabileceğime kimse inanmıyordu. Konuşmayı öğrenir öğrenmez annem bir sihirli oyundan bahsetti. Ve dedi ki; “ Her ne zaman umutsuzluğa kapılırsan kendine şu sihirli soruyu sor. “Bunun gerçekten olduğundan emin olabilir misin? “ Sihirli soruyu sorduktan sonra yanıtını bekle. Gelen yanıttan emin olana kadar aynı soruyu tekrarla. İçimizde bir iyi, bir de kötü ses var. Kötü ses bizi korumak için suçun hep başkalarında olduğu konusunda bizi ikna eder. İyi ses ise; her şeyi olduğu gibi kabul edip içimizdeki güce güvenmemizi hatırlatır. Hayatın boyunca bu iyi ile kötü ses seninle birlikte olacak. İkisinin de dengede olması çok önemli. Bazen kötü ses ağırlığını koyar ve seni umutsuzluğa götürür, kendini kurbanmışsın gibi hissettirir. Bunu da düşüncelerin aracılığıyla yapar. İşte böyle durumlar olduğunda kendi kendine hep şu soruyu sor “Bunun gerçekten olduğundan kesinlikle emin olabilir misin? “ Ben de çocukluğumdan beri “gerçekten kesinlikle emin olabilir misin” oyununu oynamayı çok severim ve devamlı oyn arım. Beni çaresizlikten kurtarır, daha neşeli ve mutlu yapar ve aynı zamanda da öğretir der Weber. “ Valla çok bilge bir annen varmış. Ben de bu oyunu ailemle paylaşacağım. Çok sağol Weber, Gerçekten de çok güzel oyunlar oynadık seninle. Haklıymışsın hiç bir şeyden gerçekten emin olamam. Seni tanıdığıma çok memnun oldum dostum Weber. Seninle tekrar karşılaşıp oyun oynamak isterim der Otto. Weber, Otto’nun ricasına; - Dostum tekrardan karşılaşıp oyun oynayamayacağımızdan kesinlikle emin olabilir misin? şeklinde yanıtlar. Ve zıplayarak evin yolunu tutar. Nasıl!!!
“Bunun gerçekten olduğundan kesinlikle emin olabilir misin?” oyununu siz de oynamak istermisiniz ? Yoksa oyun oynayacak kadar yaşlı olduğunuzu mu düşünüyorsunuz ? Sevgiler Sibel