Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mayıs '20

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Büyümek mi, şişmek mi?

Büyümek mi, şişmek mi?
 
Gazanfer ERYÜKSEL
 
Büyümek ve şişmek… Büyümek sağlık işaretidir. Şişmek ise bir sağlık sorununu belirtisidir. Sosyal hayatlarımızda ve ekonomide bu iki kavram çokluk birbirine karıştırılır. 
 
Antalya’nın ilk profesyonel turist rehberi Hüseyin Çimrin ağabeyimle bir sohbetteyiz. 2019 yazı… Kahveci Veysel’de oturmuşuz konuşuyoruz, eskiden yeniden. Sohbetin tanığı ise Fikret Oğuz… 
 
“Bir gün tura çıktık” dedi Hüseyin abi, “Alman gurubu gezdiriyorum. Mola verdik bir yerde. Turistin bir sordu, ‘Kaç tane arkadaşın, dostun vardır?’ diye. 
 
“Otuz, kırk tane vardır, her hâlde…” diye cevaplamış soruyu Hüseyin abi…
 
Alman turist kızgın bir sesle, “Olamaz” demiş, “Bir adamın iki-üç hadi dört arkadaşı, dostu olur…” 
 
“Büyümek emek ve zaman ister” diyen bir altyazı geçti aklımdan. Şişmek ise bambaşka bir şey…  
 
“Şöyle bir düşündüm” dedi Hüseyin abi, “Alman haklı… Üç dört gerçek arkadaşım ve dostum var.”
 
Hayat bir film şeridi misali geçiyor gözlerimin önünden. Evet, insanın okul arkadaşı olur, iş arkadaşı olur, gittiği korodan, resim atölyesinden arkadaşı olur. Ama kelimenin hem lafzıyla, hem de ruhuyla az sayıda arkadaşı ve gerçek dostu olur. Bunun turnusol kâğıdı ise kendisidir hayatın. Kim senin derdini dinleyip de kendine dert ediniyorsa, kim paylaştığın derdini kalbinde saklıyorsa, kim dara düşünce yanındaysa senin o veya o birkaç kişidir gerçekten arkadaşın ve dostun. Gerisi mi dediniz? Tencerem kaynarken, maymunum oynarken… 
 
Ne demiştim? Şişmek bir sağlık sorunu belirtisidir. Azdır ama özdür gerçek arkadaş ve dost. Emek ister hayat; sevgi,  saygı, sadakat üçgeninde.
 
Şişme kavramı ekonomide de görülür. 1980’li yılların sonlarında tekstil sektörü bir şişme sürecinden geçmişti. Benim çalıştığım şirketin sahibi de bir dönem Arat Tekstil gibi büyük bir şirkette üst düzey yöneticilik yapmış biriydi. Ayrılıp bir arkadaşıyla ortak tekstil şirketi kurmuş. İhracat yapan şirketlere ham örme kumaş satıyorlar. İşe başladıktan birkaç ay sonra bir akşam yemeğe çıktık. Bana ortağından ayrılmak istediğini ve kuracağı şirkette benimle çalışmak istediğini söyledi. Ona yeni bir anonim şirket kurdum ve beraberce ayrıldık. 
 
Sektörün içini, mutfağını gördükçe büyük fotoğrafı okumaya başladım. Arat Tekstil’de getir görür işi yapan ile şoför ortak olup şirket kurmuşlar. Tekstil sektörü uçuştaydı çünkü. İhracatçı firmadan ham kumaş işi alıyorsunuz. İplik satan birinden aldığınız çeki vererek fasoncuda örme kumaşı dokutuyorsunuz ve siparişi teslim ediyorsunuz. Saadet zinciri kopana kadar. Bir süre sonra ihracat tıkanınca ilk ölenler şüphesiz şişme şirketler oldu. Taş attılar da kolları mı yoruldu. Ancak şişmenin getirdiği şirketler ilk batanlar oldu. Taşıma suyla dönen değirmen durmuştu. İki firmanın verdiği çek Karşılıksız çıkınca batış kaçınılmaz oluyordu. 
 
Sosyal hayatlarımızda da saadet zinciri şahsi çıkarlara dokununca kopuveriyor. Bir bakıyorsunuz ki sizinle gezen, gülen eğlenenler artık yanınızda değil. Hasta olsanız arayıp sormuyorlar bile. Ne demiştik? Tenceren kaynarken, maymunum oynarken…  
 
Samimiyetsizlik, insanın kendinden kaçmasıdır. 
 
 
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..