- Kategori
- Kültür - Sanat
Sanat... Ne İçin, Kimler İçin?
Şu ünlü 5N1K’nin iki sorusunu da sanat için soralım bu kez. Hani hesapta hayatı sorguluyoruz ya... O bakımdan...
Öncesi: 2018’in Ekim ayında dört (hatta beş) blogluk dizi yazımın; eski başlığı; “Müzikdaşlarımı Arıyorum (4) ya da Yorumum ya da Kendini İfade Etme Biçimi” olan, güncelleştikten sonra “Kendini İfade Etme Biçimleri” olarak değiştirdiğim blogun devamı niteliğinde bu yazı...
12-16 Mayıs 2020 arası: Sitemizin blogger doktoru, saygıdeğer fisun gökduman kökcü ile çok çok hoş bir sohbet yaptık
Gördüğüm kadarıyla, İnternet’te hemen her şey “ânı yaşayalım!” felsefesine göre tasarımlanmış. Bu nedenle, çok geçmiş tarihli bloglara yapılan yorumlar, ne kadar güzel olursa olsun, iki kişi arasında kalmaya mahkûm oluyor.
Sonuçta, bu güzel sohbetimizin oralarda melûl ve mahzun kalmasına gönlüm razı olmadı, yeni bir blog yazısıyla buraya taşımaya karar verdim. (Son zamanlardaki tüm yazılarımda olduğu üzere; italik/eğik yazılar alıntı, normal/dik yazılar bana ait yeni yazılardır.)
12 Mayıs 2020’de: “Kendini ifade etmek, insan evlâdı için bir ihtiyaç. Bu ihtiyaç insanı bir şeyler yapmaya zorluyor. Karşı konulmaz bir dürtü. Ama gerçekten sanat sayabileceklerimiz, insanın kendi ruhunu tatmin için yaptıkları. Başkası için, ısmarlama yaparsa, bu sanat olmuyor bence. Çünkü ruhunu akıtamıyor yaptığına ve bu da çok hissediliyor. Eser, ruhsuz oluyor, bir yanı eksik kalıyor. Güzel bir yazıydı. Saygı ve selamlar değerli yazarım...” demiş Doktor Hanım.
Ben de: Elbette "ruh" önemli! Zaten "kendini" demişim. Onu "ruhunu" diye okuyabilirsiniz... Ama... ama... ama... Ööretmenim... Aynı ölçüde, "başkaları" da önemli! İnsan için, "sosyal hayvan" denmiş. Ol sebeple, her bir sanatçı, sanatını icra eylerken başkalarını da düşünmek zorunda! Siz, "ısmarlama olmasın," diyorsunuz. Olsuuun... Sanat olsun da nasıl olursa olsun... Gerçek sanatçı için "no problem..." O, eserine kendini/ruhunu katmasının bir yolunu bulur. Ötekiler de dış kapının mandalı... Saygılar benden efendim... diye yanıtladım.
15 Mayıs 2020’de: “Biz lisedeyken münazaralar yapardık. Bunlardan biri de “sanat sanat için mi, yoksa toplum için mi olmalı?” idi. Bu sorunun cevabını hiç bilemedik, kazananı da olmadı çünkü her iki tarafın da haklı gerekçeleri vardı ve neredeyse eşitti. Bu günün şartlarında, toplum için yapılan sanat da sanat sayılıyor elbette. Ismarlama eserler de aynı ilgiyi görüyor. Ama bu eserlere bile, sanatçı, ruhunu ve coşkusunu katabiliyorsa eğer, tadı bir başka oluyor. Hissediyorsunuz duygularını sanatçının. Aynı uzun havayı iki kişi söylüyor, ikisi de hatasız. Birinde hiç bir şey hissetmiyorsunuz, çünkü görev icabı söylüyor, diğeri, sizi alıp götürüyor, çünkü yaşıyor türküyü tüm hücrelerinde.>>>” dedi Doktor Hanım.
Eveeet... Hatırladım tabii. Aslında sözü ağzımdan aldınız. Ben de oraya getirmeye çalışıyordum, konuyu... Uzayacak diye korkuyordum. Teşekkürler... Belki bir blog daha yazarım. Kuşkusuz her bir şey gibi sanatın da kalitelisi ya da niteliklisi var. 12 Mayıs'taki yorum yanıtımda: "dış kapının mandalı" dediğim elemanlar, yaptıkları sanatın kalitesine önem vermeyenler... Şu aşamada önemsizler bizim için. dedimdi.
Burada biraz mola verelim. Ne dersiniz?
***
Bir Can Yücel şiiri:
ars gratia artis
aslan gene zehirlenmiş yatıyor alkol kuyusunun başında
yeleleri mızrak mızrak hep kurumuş kusmuktan
öylesine kanlanmış ki gözlerinin akları, taşların üstüne kaydı kayacak
karnına çekiyor bidüzüye ayaklarını,
tırnaklarını kesmek isteyen biri var da sanki, o istemiyor
dört yöne birden gitmek üzre yüzü, gerilmeler, seyrilmeler..
ama bir şiir aslanı ne de olsa,
kafasını kusmuklardan kaldırıp ikide bir
"ars gratia artis" diye inliyor
yani sanat sanat içindir diyor!..
Tiyatro, sinema vb. sanat dallarında (hatta edebiyatta bile) senarist ve/veya yazar; sevmediği, eleştirmek istediği söz ya da davranışları, olayın (tiyatro oyunu, film, roman vb.) en çirkin, en sevilmeyen karakterlerine söyletir/yaptırır. (Örneğin Tecavüzcü Coşkun.)
Burada da Can Baba, “sanat, sanat içindir”i aslana söyletiyor. Ama ne aslan? Alkol duvarını çoktan aşmış, kusmuklar içinde, berbat durumda. Onun söyleyeceği sözleri, doğru bile olsa, iğrenerek ret edersiniz, değil mi?
Aslında bu aslan, Metro Goldwyn Mayer’ın meşhur aslanı. O diyor "ars gratia artis" diye, logoda.
Neyse... Mola bitti. :)
***
15 Mayıs 2020’de (yukarıdaki yorumuna devamla) “Ben bunu çok hissediyorum. Bu yüzden böyle yazdım. Benim düşüncelerim elbette. Herkes katılmak zorunda değil. Ama yine de, sizin gibi, sanat olsun da çamurdan olsun diyenlerdenim. Fakat sanatçı, ruhunu katarsa daha iyi olur, tadından yenmez :) Günümüze kadar ulaşan bir çok sanat eserinin de ortak özelliği budur sanırım. Bunu yapabilen sanatçılara selâm olsun. Saygılar değerli yazarım...” der.
Ben de: Oooo, çok yanlış anlaşılmışım... Ben, "sanat olsun da çamurdan olsun," demek istemedim. Her sanat dalında gözle görülmeyen bir çıta var. Bu çıtayı aşabilenlerdir bizim için söz konusu olan. "Çamurdan" Sanat, kapsama alanı dışında. Ulaşılamıyor... :) dedim.
16 Mayıs 2020’ye geldik: “Yapmayın üstadım :) Heykelin ve seramik sanatının ana malzemesi çamurdur bir kere :) Teorik olarak sözlerim doğru sayılır :) Şaka şaka :) Demek istediğinizi anladım. Ben de hemen hemen aynı fikirdeyim. Oradaki "olsun da çamurdan olsun” deyimi "hiç olmamasından iyidir" anlamındaydı. Elbette ki belli bir çıta olmalı sanat saymak için. Güzel bir sohbetti. Ama siz uzamasından korkmuşsunuz ya, epey bir uzadı aslında... Ama bence güzel bir fikir alışverişi oldu. Saygılar, selamlar değerli yazarım...”
Ha ha ha... Fark ettim onu. O yüzden,'çamurdan'ı tırnak arasına aldım ya... Yoksa ne işi var çamurun orada... Tırnakları kirletir. Şimdi bu blog serimin beşincisini yazmaya hazırlanıyorum. Bu güzel sohbeti de oraya taşımayı düşünüyorum. Orada görüşürüz. Daha garpuz kesiceyik... Kaçmak yok... :)
İşte bu güzel sohbetimiz böyleydi.
Ama bu yazı bitmedi henüz.
Sözün özü: Nizamettin Biber kardeşim, 20 Mayıs 2020’de, Felsefe Kategori’sinde, Kültürel Yapı Taşları başlıklı bir blog yayımladı.
Alman yazar Hans Dollinger, Durant’ın kültürel yapı taşlarını sekiz noktada toplamış. Bunların sekizincisini sanat oluşturmaktadır, diyor.
Tıpkı devlet gibi, gelenek ve görenekler gibi, din gibi, vb. gibi sanat da toplumların kültürlerini oluşturan yapı taşları arasında.
Toplumların kültürel düzeyi ile üretilen sanat eserlerinin kalitesi ya da niteliği arasında ise çok çok sıkı bir bağ var. Sanatın kalitelisi (tabii düzgün döşenmiş diğer yapı taşı arkadaşları ile birlikte,) toplumun kültür düzeyini yükseltir, kültür düzeyi yüksek toplumlar daha kaliteli sanat ürünleri isterler ve böyle gider bu...
Yarın bayram. Tüm inananların Ramazan bayramını kutlar, herkese Covid-19’suz günler dilerim.