- Kategori
- Kitap
Büyümenin Türkçe tarihi

Kitabın kapak resmi : Komet
2007 yılının son aylarında basılmış bir kitap:Büyümenin Türkçe Tarihi. On iki yazarın özel olarak yazdıkları denemelerle çocukluk çağlarında okudukları öyküleri o günkü duygularıyla, bugün yeniden yorumlamalarını kapsıyor. Öyküleri seçen ise Murathan Mungan. "Yıllar önce okuduğunuz bir öykünün anısını sizde yıllar yılı saklayan iz nedir?" sorusuyla başlıyor önsözün ilk cümlesi.
Okuma ediminin başlangıcı hep öykülerle başlar. Okuma alışkanlığı öyküden romana geçişle devam eder. İlk okunanlar aradan yıllar geçse de canlı kalır. "Bazen okuduğunuz bir öykü sizi birkaç yaş birden büyütür...Bakışlarımızı, sezgilerimizi, içgüdülerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi biler, geliştirir, olgunlaştırır...Edebiyat aynı zamanda bir büyüme sanatıdır ; bizi, biz yapar. İleriki yıllarda da her yaşın büyümelerini, algılamalarını, kavramalarını, edebiyat üzerinden izlemeyi, kavramayı sürdürürüz. Edebiyat aynı zamanda bir zamanlar okuduğumuzda kavramadıklarımızı sonradan anlamaktır" der, Mungan önsözün ilerleyen satırlarında. Seçki-deneme olarak nitelendirir bu kitabı. "Bu kitabın konukları olan on iki yazar, bu kitap için özel olarak yazdıkları denemelerde kendilerini büyüten hikayeleri, bu hikayelerle kurdukları kendi büyüme ve kavrama serüvenlerini anlatıyorlar"
Sait Faik, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Vüs'at O Bener ve Ömer Seyfettin gibi Türk edebiyatında öykücülüğün kilometre taşlarını oluşturan yazarların seçilmiş öyküleri ve; Selim İleri, Füsun Akatlı, Ayfer Tunç ve Fatih Özgüven ve diğerlerinin kaleminden çıkmış o öykü hakkında kendi duygularını okumak. Mutlaka en azından bir kaç tanesini okuduğunuzu göreceksiniz. Aynı kitaplarla büyümüş olduğunuzu, okurken belki de aynı duyguları yaşadığınızı göreceksiniz. Örneğin; Ömer Seyfettin'in "Kaşağı"sını okumayan var mıdır? Aynı zamanda etkilenmeyen bu öyküden. Yalancılığın ve iftiracılığın doğurduğu sonucu görüp, sorgulamayan bir çocuk olabilir mi bu öyküyü okurken?
Orhan Kemal'in "Çikolata" öyküsünü okuyup da etkilenmeyen birisinin çıkacağını sanmıyorum. Sabahattin Ali'nin "Ayran" adlı öyküsünü de. İster çocukken okumuş olalım, isterse bugün okuyalım bu öyküleri, kısacık yapıları içinden mutlaka bir yerinize dokunurlar. Bu kitabı okumadan önce okumadığım öykülerle karşılaşmış olmak da ayrıca kazanç. Örneğin; Osman Şahin'in Beyaz Öküz'ü. Okurken çocuk gözlerimle de aynı şekilde etkileneceğimi düşündüm. Son olarak da Oğuz Atay'ın "Babama Mektup" öyküsü. Bu kitabın içinde bu öyküyle karşılaşmış olmak, Oğuz Atay'ın romanları dışında öyküsü olduğunu bilmediğimi ortaya çıkardı.
Okudukları öyküler üzerine denemeleri yer alan yazarların, ilk okurken keşfettikleri duyguları, bugün geriye dönüp irdelemeleri ve yaşadıkları dönemlere ait, kendi çocukluk günlerini aktaran cümleleri de kitabı bir çırpıda bitirmenizi sağlıyor.
Okuma ediminin başlangıcı hep öykülerle başlar. Okuma alışkanlığı öyküden romana geçişle devam eder. İlk okunanlar aradan yıllar geçse de canlı kalır. "Bazen okuduğunuz bir öykü sizi birkaç yaş birden büyütür...Bakışlarımızı, sezgilerimizi, içgüdülerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi biler, geliştirir, olgunlaştırır...Edebiyat aynı zamanda bir büyüme sanatıdır ; bizi, biz yapar. İleriki yıllarda da her yaşın büyümelerini, algılamalarını, kavramalarını, edebiyat üzerinden izlemeyi, kavramayı sürdürürüz. Edebiyat aynı zamanda bir zamanlar okuduğumuzda kavramadıklarımızı sonradan anlamaktır" der, Mungan önsözün ilerleyen satırlarında. Seçki-deneme olarak nitelendirir bu kitabı. "Bu kitabın konukları olan on iki yazar, bu kitap için özel olarak yazdıkları denemelerde kendilerini büyüten hikayeleri, bu hikayelerle kurdukları kendi büyüme ve kavrama serüvenlerini anlatıyorlar"
Sait Faik, Refik Halit Karay, Sabahattin Ali, Orhan Kemal, Vüs'at O Bener ve Ömer Seyfettin gibi Türk edebiyatında öykücülüğün kilometre taşlarını oluşturan yazarların seçilmiş öyküleri ve; Selim İleri, Füsun Akatlı, Ayfer Tunç ve Fatih Özgüven ve diğerlerinin kaleminden çıkmış o öykü hakkında kendi duygularını okumak. Mutlaka en azından bir kaç tanesini okuduğunuzu göreceksiniz. Aynı kitaplarla büyümüş olduğunuzu, okurken belki de aynı duyguları yaşadığınızı göreceksiniz. Örneğin; Ömer Seyfettin'in "Kaşağı"sını okumayan var mıdır? Aynı zamanda etkilenmeyen bu öyküden. Yalancılığın ve iftiracılığın doğurduğu sonucu görüp, sorgulamayan bir çocuk olabilir mi bu öyküyü okurken?
Orhan Kemal'in "Çikolata" öyküsünü okuyup da etkilenmeyen birisinin çıkacağını sanmıyorum. Sabahattin Ali'nin "Ayran" adlı öyküsünü de. İster çocukken okumuş olalım, isterse bugün okuyalım bu öyküleri, kısacık yapıları içinden mutlaka bir yerinize dokunurlar. Bu kitabı okumadan önce okumadığım öykülerle karşılaşmış olmak da ayrıca kazanç. Örneğin; Osman Şahin'in Beyaz Öküz'ü. Okurken çocuk gözlerimle de aynı şekilde etkileneceğimi düşündüm. Son olarak da Oğuz Atay'ın "Babama Mektup" öyküsü. Bu kitabın içinde bu öyküyle karşılaşmış olmak, Oğuz Atay'ın romanları dışında öyküsü olduğunu bilmediğimi ortaya çıkardı.
Okudukları öyküler üzerine denemeleri yer alan yazarların, ilk okurken keşfettikleri duyguları, bugün geriye dönüp irdelemeleri ve yaşadıkları dönemlere ait, kendi çocukluk günlerini aktaran cümleleri de kitabı bir çırpıda bitirmenizi sağlıyor.