Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Ağustos '10

 
Kategori
Türkiye Ekonomisi
 

Büyürken yoksullaşıyoruz...

Büyürken yoksullaşıyoruz...
 

Yanda gördüğünüz resim, ülkemize ve ülkemiz gibi sömürülen ülkeler kategorisinde tutulmak için ekstra gayret gösterilen ülkelere reva görülen durumu yansıtmaktadır. Büyürken yoksullaşmak.

Bizim gibi iktidara muhalif olanların sıkça dile getirdikleri bu konu sonunda başbakanlığın kendi araştırmasında da açıkça ortaya çıktı.

Ekonomide herkesin bildiği, basit, basit olduğu kadar da çok temel bir kural vardır. Halk deyimi ile “Al gülüm, ver gülüm”

Kural son derece basittir. Değer üreteceksin, satacaksın, ihtiyaçlarını karşılayacaksın. Eğer ürettiğin değerlerden elde ettiğin gelir, ihtiyacından fazla ise zenginsin, değilse fakir. Bu konu bu kadar basittir.

Bunu çarptıranlar, yanlış gösterenler, büyümeyi kendi çıkarlarını idame ettirmek adına bu kuralı yok sayanlar gaflet, hatta hıyanet içindedir.

Başbakan, göğsünü gere gere milli gelirin 10 000 dolara çıktığını söylüyor. Doğrudur. Eğer siz bu hesabı gerçeklere göre değil de birilerinin kişisel çıkarlarını gözeterek, bu yönde çarptırarak yaparsanız, bu sonuca ulaşırsınız. 2002 yılından itibaren ülkemiz tarihinde görülmediği kadar borçlandı. Sekiz yılda yaklaşık 300 milyar dolar borç alındı. Özelleştirmelerden 31 milyar dolar geldi. Buna rağmen insanlarımız başbakanlığınnda saklayamadığı biçimde yoksullaştı. Ne oldu bu paralar? Buhar mı oldu. Çok yüksek olmayan sesle dillendirilen, dolar milyarderleri sayısı itibari ile hızla dünya zirvesine doğru yükseldiğimiz gerçeği onca paranın adresini gösteriyor. Bundan daha da kötü olmak üzere hızla üretimden kopuyor ve üretmeden tüketen alsak bir toplum haline geliyoruz.

Emperyalizmin günümüzdeki sömürü aracı olan küresel veya global ekonomi, sermayenin serbest dolaşımı, liberal ekonomi gibi boyanmış üzerleri şekerle sarılmış zehirler ülkelere hap gibi yutturulmuştur. (Tıpkı başbakanımızın anayasa değişikliği paketini bize hap gibi yutturacağını söylediği gibi.) Günümüzde muhakkak ki ülkelerin, özelde ülkemizin bünyesindeki tahribatı gidermek, o uyuşturucunun tesirinden kurtarmak mümkündür. Ancak uyuşturucu tüccarlarının öncülüğünde ve onların pazarlamacılarının yönetiminde bu beladan kurtulabileceğimizi düşünmek de saflık ötesi bir şey olur.

Küresel ekonominin üretmeden tüketmeyi dayattığı ülkelerde gelir dağılımı, enflasyon gibi istatistikler hep halkı kandırma yönünde yapılır. Gerçekle hiçbir ilgileri yoktur. Yukarıda bahsettiğimiz uyuşturulmuş halk buna asla “neden” diyemez. İçlerinden diyen olursa da Silivri tipi kamplara tıkılırlar. O yüzden karşılarında sorgulayacak kimseyi bulamayan küresel sermaye taşeronları hiç utanmadan, yüzleri kızarmadan, enflasyonu şu kadar düşürdük, milli gelir bu kadar arttı gibi gerçek dışı beyanlarla halka sürekli yeni uyuşturucular yuttururlar.

Batının, yani küresel çetenin Mustafa Kemal’i neden hiç sevmediğinin, adının anılmasına bile tahammül edemediğinin bir sebebi de, onun Türk halkının küçük bir azınlığını değil büyük çoğunluğunu kalkındıracak ekonomi politikalarını devreye sokmuş olmasıdır. Bu model, tarımı ihmal etmeden karma ekonomi içinde sanayileşmektir. Küresel çetenin uykularını kaçıran bu model tabii olarak iç taşeronlar tarafından da tü kaka edilecektir.

Günümüzde, başbakanlığın itiraf diye de adlandırılabilecek bu raporundaki gerçeğe muhakkak ki küresel çeteye ruhları ve cüzdanları ile sımsıkı bağlı işbirlikçi ekonomistler karşı çıkacak ve utanmadan adı her ne ise kendi zehir olan bu modeli evirip çevirip yutturacaklardır. Oysa Turgut Özal ile birlikte iliklerimize kadar bağlandığımız, teslim olduğumuz küresel çetenin bizi getirdiği nokta başbakanlığın yaptığı araştırmadaki noktadır.

İnsan toplumsal bir canlıdır. Yalnız yaşayamaz. Bu toplumsal varlığa bireysel yaşamayı dayattığınızda sonuç günümüzdeki kölelik sistemi olacaktır. Bunun için hangi milletten veya ırktan olmanız hiç fark etmez.

Kurtuluşun, insan gibi yaşama yoluna girmenin tek çaresi diğer birçok konuda olduğu gibi ekonomi konusunda da Mustafa Kemal’in gittiği yolu takip etmek gerekir.

24/8/2010

 
Toplam blog
: 1508
: 1688
Kayıt tarihi
: 16.07.08
 
 

Yetmişiki yaşında iki çocuk ve iki torun sahibi bir erkeğim.. Lise mezunuyum. Uzun yıllar esnaflı..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara