Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '12

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

Çağları değiştiren yazılar / Elbise

Çağları değiştiren yazılar / Elbise
 

Elbisenin örtünme ve korunma fonksiyonu zorunluluktan kaynaklanıyor ama insanların bir kısmı giydikleri elbiselerle sadece korundukları ve örtündüklerine göre algıları ve düşünce kapasiteleri bu kadar demek ki. Elbiseyi diken ya da imal eden küçük bir iki ayrıntı eklemese, çuval gibi dikip verse, onu da giyecekler.

Elbise konusunda insanların çoğunda oluşan bilinç, mahrem yerlerimizi örtmek için onu giymek zorunda oluşumuz ve soğuğa, sıcağa karşı bizi koruduğu şeklindedir. Elbette sadece bu algıyla giyilen şeye elbise denmez, ya da vücudumuzu örtmek ve soğuğa, sıcağa karşı korumamız gerekir ama estetik güzellik yönünde algımızı değiştirmek ve geliştirmek zorundayız. Yoksa güzel vücutlarımızı çuval gibi urbaların içine sokup çirkin oluruz.

İnsanların çoğunun aslında güzel oldukları halde giydikleri elbiseler yüzünden çirkin göründükleri, çirkin (bakımlı olmayan) insanların da güzel elbiselerle az da olsa güzelleşebildikleri görülüyor. Çirkini güzelleştiriyor, güzeli çirkinleştiriyor. E o zaman demek ki elbisenin güzelleştirme fonksiyonu çok önemli.

İnsanlara ne için elbise giydiklerini sorunuz; büyük ihtimalle “Mecburuz” diyeceklerdir. Elbiseyi sadece mecbur olduğunu düşünerek giyiyorsa bu konudaki bilinç eksikliği kişiye zarar verecektir. Güzel ve bakımlı görünmenin önemli olmadığını söyleyen kimseler muhatabımız değiller. Onlar Fred Çakmaktaş’la görüşsünler diyeceğim ama Taş devrinde Vilma’yı görünce doğrusu o kapıdan da kovulurlar diyorum.

Elbise hayatın çok önemli bir ayrıntısı. Ama sanki felsefesi yapılmıyor. Öğretisi yok ve okullarda eğitimi verilmiyor. Moda, kreasyon, model gibi giyim kültürü formatları elbisenin öğretisini değil kullanım şekillerini anlatıyor.

Neden mecburen elbise giymek zorundayız? Bu sorunun cevabını herkes biliyordur zaten. Çıplak gezemeyiz. Ayıp yani. Özellikle kadınların vücutlarını örtmeleri zorunlu. Erkekler külotla da dolaşabilirler. Çıplak vücutlar erkek olsun kadın olsun insanları tahrik ve rahatsız edebilir. Hem sonra soğuktan ve sıcaktan korunmak zorundayız. Üstelikdedemizden atamızdan böyle görmüşüz ve vücudumuz da buna alışmış.

Mecburen elbise giymek zorunda oluşumuz bizi hangi yönlerden kısıtlıyor? Mecburen elbise giymek zorunda oluşumuz vücut güzelliklerimizin görünüp bilinmesine engel oluyor. Vücudunuzu siz kendiniz, anneniz çocukken, bir de eşiniz görebiliyor. Spor salonunda, kaplıca ve denize falan gidildiği zaman da sizin nasıl bir vücut yapısına sahip olduğunuz bazıları tarafından görülüp bilinebilir. Günah ya da sapık mısın, ne gereği var konuları bir yana elbise bedenimizi güzellikleriyle ve çirkinlikleriyle gizliyor. Birisinin şurasında ya da burasında kötü bir çıban ya da ben, bacakların eğriliği, selüloit gibi olumsuz vücut özellik ve eksiklikleri giydiğimiz elbiseler sayesinde görünmez oluyor. Hani bir de bunlar görünse ne yapardık bilmem.

Tabii ki bunun aksi de var. Elbise yüzünden harika üçgen biçimi omuzlarımı, kalın pazılarımı ve kıllı erkek göğsümü gösteremediğim için “Bu elbiseyi de kim icat etti, ya keşke çıplak gezseydik” dediğim çok olmuştur. Tabii ki kadınlarda daha fazla güzellik var ve aksilik bu ya onlar daha fazla vücutlarını örtmek zorundalar. Dine karşı boynumuz kıldan ince ama güzelliğin saklanıp örtülmesinin mantığını ben anlamıyorum. Ben seni güzel yarattım ama kimse görmeyecek. E kimse görmeyecekse çirkin yaratsan da olurdu.

Elbise giymek zorundayız ama giyim şeklimiz böyle değil de şöyle olabilir miydi? İşte bu çok önemli bir konu. Takım elbise yerine şalvar giymeyi demiyoruz. Hani Âdem ile Havva sadece apış aralarında birer yaprakla resmediliyorlar ya işte bizde acaba (kendilerini bir inanç ya da hayat biçimi ile bağlı tutanlar haricinde) elbisenin şeklini, formatını şöyle ya da böyle (zaten yapılıyor demeyin, ben daha ileri gitmekten bahsediyorum) arzumuz ve hayalimize göre, alabildiğine vücutla oynayan (mahrem yerler her durumda örtülmelidir) ne bileyim bir çiçek bahçesi gibi elbise ve vücudumuz sonsuz hayal ve fantezi atölyelerinde, özgür ve çılgınca panayır çiçekleri gibi güzellik resitalleri yaratılması evrenin görkemli güzelliği olurdu diyorum.

İnsanların elbiseden beklediği aslında elbisenin kendilerini güzelleştirmesi. Korunmak ve örtünmek için zaten giymek zorundayım hiç değilse güzel de olsun diyorlar. Bazılarının elbisenin vücutlarını örtmesine ihtiyacı var ama bu örtme olayından mağdur oluyor. İnanç ve toplum kuralları genç insanları özellikle giyim konusunda ciddi şekilde mağdur ediyor. Bir de bu kuralların sahiplerinin aşırı ve yobaz düşünceleri insanları adeta çuvala sokuyor. Üzgünüm ama bunlar için elbise güzellik bakımından hiç anlam taşımıyor. Ben burada örtünmenin abartıldığını düşünüyorum. Başta eşarp, geri kalan çuval gibi pardösü. Size çıplak yerlerinizi örtün deniliyor; çuvala girin denilmiyor.

Elbisenin kişinin güzelliğini tamamlaması yönünde insanların kendilerinde yeterli bilinç oluşmamış. Tamam, güzel olan şeyleri alıp giyiyorlar, aradıklarını bulabilmek için pazar pazar dolaşıyorlar, paradan puldan kaçınmıyorlar ama şöyle bir sokaklarda dolaştığınız zaman giyimde estetik kaygının olmadığını görebiliyorsunuz. Elbise giyerken akıllı davranmak kadar yanlış bir şey olamaz. Yok, bu çabuk kirlenir, yok toz tutar, sıcak olur, rengi çabuk solar, gel gel diye bağıran renkler dikkat çeker, dar elbise parlak kumaş ayıp kaçar gibi bir sürü gereksiz akıl, giyim zevkimizin içine eder. Uzun süre dayansın, kolay ütü olsun, oğlum kızım da giyer şeklinde ham akıllar aslında güzelliğin yaratılmasına engeldir. Bir de renksiz ya da gri, siyah renklerin ( kullanışlı diye) çok tercih edilmeleri ne giydiği belli olmayan, renksiz, üzerinde elbise var mı yok mu tarzında bir görünüm yaratmakta.

Aslında her insan kendine özgü giyinmeli. Yani her insana göre bir elbise olmalı. Okuyanlar hatırlayacaklardır, Ağaç Hareketi düzeninde hazır elbise yoktur. Herkes için elbise sipariş verilir; giyim merkezlerindeki provalarla vücuduna uygun ve gönlüne göre özel dikilmiş elbiseleri kişiye giydirilir. Doğrusu da budur zaten. Ahmet dikmiş, gidip alıyorum. Vücuduma oluyor mu? Rengi bana uygun mu? Deseni hoşuma gitti mi? Bunları belirlemek fazlaca mümkün olmuyor. Her şeyi giyebilirsiniz ama aradığınız elbise başkadır.

Mecburiyetten giyinme gibi korunma amacıyla giyme de elbiseden aldığımız zevki ve mutluluğu azaltıyor. Ama sanki mecburiyetten giyinmeye göre korunma amaçlı giyinmenin olumsuzlukları tolore edilebilir gibi geliyor bana. Hatta kabanlar, montlar, çizmeler, başlıklar, deri ceketler (tabii ki paramız varsa) giyimimize farklı bir hava katabilir. Yaşlı kimselerin üşümemek için üzerlerini elbiseyle doldurmaları istisna tabii ki.

Kişinin güzelleşmek hakkıdır. Ortada çok ciddi bir ayıp yoksa insanların nasıl ve ne şekilde giyindiğine karışmak terbiyesizliktir. İnsanlar da (özellikle kadınlar) bu konularda cesaretli olmalılar. Başımı açarım, kıçımı açarım kimseyi ilgilendirmez. Ama yani sizler de hep orta malı Cemil İpekçi tarzlara itibar ediyorsunuz. Sizin beğeni kabiliyetiniz yok mu ya! El ne bilirmiş bana neyin yakışacağını! Geçerim aynanın karşısına kendi modamı yaratırım.

 
Toplam blog
: 6332
: 653
Kayıt tarihi
: 21.09.08
 
 

Sadece sayfalarda kalan yazılar şaheser olsalar bile önemsiz ve anlamsızdır. İnsanlara ulaşan ve ..