- Kategori
- Öykü
Cambaza bak cambaza!

Vakti zamanında; çok büyük bir kumpanya, Anadolu’nun çeşitli köy, kasaba ve şehirlerinde gösteriler sunmak üzere kalabalık bir kadro ile yola çıkmış.
O köy senin, bu kasaba benim deyip, oradan araya gezip duruyor ve çeşit çeşit oyunlar sergileyip, halkın beğenilerine sunuyorlarmış.
Kumpanya, çok renkli, kalabalık, arabalar, karavanlar ve malzemelere sahipmiş. Oyuncuları da keza renkli kişilikleri ve neşeleri ile takdir görüyorlarmış. Her gittikleri yerlerde hasılat rekorları kırıyorlar, seyirciler gösterileri seyretmek için dizi dizi kuyruklar oluşturuyorlarmış.
Kumpanyanın sahibi de bu durumdan son derece hoşnut; arkadaşlarını sürekli teşvik ediyor, daha güzel ve kaliteli oyunları sahnelemek adına gayretlendiriyormuş. Herkesler hallerinden memnun, mutlu ve mesut bir halde üzerlerine düşen görevleri yapıyorlarmış.
Kumpanyada, cambazlar, palyaçolar ve oyuncular daha iyiyi, daha güzeli sahnelemek adına var güçleri ile çalışıyorlarmış.
Hikâye bu ya!
Gel git zaman, O da ne? Bu kalabalık kadronun içerisinde, nedeni belirsiz bir şekilde huzursuzluk baş göstermiş. Bu duruma, ilk zamanlar nedenini bulamadıkları gibi, çözüm de getirememişler.
Meğer! Kumpanya kadrosundaki bir cambaz ortalığı karıştırmaya başlamış.
Eeee, bunu anlayıncaya kadar da epey zaman geçmiş ve kadrodakilerin aralarında kırgınlıklar ve huzursuzluklar git gide artar olmuş.
Geceleri, karavanların içine gölge gibi süzülüp, oyuncuların gösteride sunacakları replikleri gizlice alıyor, ezberliyor ve tam tepedeki salıncaktan, bir diğerine parende atarak geçerken seyircilere bu çaldığı repliklerle nağmeler yapmaya başlıyormuş.
Repliği çalınan ve cambaz tarafından okunan repliğinin yerine oyunda ne söyleyeceğini bilemez bir halde, şaşkın şaşkın kalakalıyormuş.
Cambaz, diğer cambazlara da tepeden bakıp!
-Ben çok başarılıyım! Bu işte tekim! Hiç biriniz bana erişemezsiniz!
-Üstüme gelmeyin sakın! Hepinizi mahvederim! Diye de tehditler savuruyormuş.
Bir gün palyaçonun giysilerini gizlice alıp, gösteride üzerine giyiyor, diğer bir gün oyunculardan birini kıyafetlerini saklıyor, oyunun sahnelenirken araz çıkmasına neden oluyormuş.
Tüm kumpanya kadrosundakiler, böyle devam etmesi halinde kumpanyadaki dirlik, düzen ve beraberliğin bozulacağını, genç oyuncuların olumsuz etkileneceğini, gösterilerin eskisi gibi seyirci çekemeyeceğini fark etmişler.
Cambaza dur demenin zamanı gelmiş de geçiyormuş!
Cambaz ise, hiçbir suçu yokmuş gibi, pişkin pişkin gülüp söylüyor, gösterilerinde çalıntı replikler ve giysiler ile şov yapmaya devam ediyormuş. Uyaranlara kızıyor, uyarılara kulak asmadığı gibi, bildiğini okumaktan vaz geçmiyormuş.
Huzursuzluğun, giderek artmasından ötürü, oyuncularının birer ikişer kadrodan ayrılmaya başladığını gören kumpanya sahibi durumdan vazife çıkarmış ve duruma el koymaya karar vermiş.
Gösteriye sunmak üzere, cambazın haberi olmadan, el birliği ile yeni bir oyun hazırlamışlar.
Bu oyunda, gelen bütün seyirciler de rol alacak ve top yekûn sahnelenecekmiş.
Önce, kasaba halkına yeni oyun ve rolleri usulünce, yoluyla yordamıyla anlatılmış. Tüm hazırlıklar büyük bir gizlilik ve özenle hazırlanmış. Herkes, seyirciler dâhil titizlikle rollerini ezberlemişler.
Yeni oyunun, sahneleneceği gün gelip çatmış!
Perde açılmış, önce birkaç cambaz, daha sonra palyaçolar ve oyuncular sahnede yerlerini almışlar. Bizim cambaz, dünyayı ben yarattım edası ile sahneye çıkmış. İpe tırmanmış, salıncağa çıkmış, ellerini pudralamış, en yüksek salıncağın üzerinden yay gibi gerilip diğer salıncağa tam geçecekken!
O da ne?
Seyircilerin tamamı, oyuncular, malzemeciler ve tüm kumpanyanın elemanları ne malzeme var ise toparlamaya başlamışlar. İpler, tramplen, demir merdivenler ve aksamın tamamını hızla karavanlara ve arabalara yüklemişler.
Bizim cambaz şaşkın! Aşağıda olup bitene bir anlam verememiş. Öylece bakakalmış!
Tüm malzemelerin taşınması bittikten sonra, oyunda rol alan herkesler, sahnenin ortasına gelip iç içe halkalar oluşturup, hep bir ağızdan;
CAMBAZA BAK CAMBAZA!
Diye tempo tutup, bağırmaya başlamışlar.
Oyuncular, arabalara binmiş ve arabalar ile karavanlar harekete geçmiş. Seyirciler de rol aldıkları bu oyundan memnun olaraktan tüm kumpanyayı, bir başka kasabaya doğru güle güle uğurlamışlar.
Cambaza ne mi olmuş?
Maskesi düştüğü için kimsecikler ona yardım elini uzatmamış!
Hala tek başına kaldığı O salıncağın tepesinde, onu oradan indirecek bir hayırsever bekliyormuş!
Yazarın notu: Sayın arkadaşım, Beran Uzer’e bu kategoride öykü yazacağıma dair söz vermiştim. Bu öykü, okuyanlara Pazar neşesiymiş.
Ayşen Arslangiray Kura
26.6.2011/Kuşadası