- Kategori
- Güncel
Can Dündar ve bir Tüyap buluşması!

Gökyüzünü çevreleyen, bulutlar kendilerini daha fazla tutamıyorlar ve kaldırım düz demeden ıslanmaya başlıyor, İstanbul'un batısı, Beylikdüzü sırılsıklam...
Ben henüz Tatilya durağındayken düşüyor, ilk damlalar otobüsün camına.
Şemsiyem yok. Evden çıkarken, yağmur yağmayacağına karar vermiştim!
Söz verdiğimden, dört dakika sonra kapısındayım Tüyap'ın.
Olmam gerekenden daha geç ve daha nemli!
Can Dündar, salon üçte olacak, saat ikide, saat şu an bir...
Planlar, Yarim Haziran'a, Kırmızı Bisiklet'e, Yüzyılın Aşkları'na ayarlı...
Gün, Can Dündar'ın günü!
Sohbet bahanesi bir kahve molası, ucundan bir resim sergisi, gerisi hep salon üç, hep İmge, hep Can Dündar...
Ta ki...
Gözümüz bir başka yayınevine, Bilgi'ye, bir başka imza gününe ilişene kadar.
Hikayeler, şiirler, romanlar yazan, ama daha çok kitap çocuk kitaplarıyla tanınan, bir öğretmen, bir yazar...
Hidayet Karakuş..
Sandalyesine oturmuş, misafirlerini bekliyor!
Ortalık oldukça sakin, daha dürüst bir ifadeyle, etrafta kimse yok!
Bir dükkan açıyorsunuz, yanınızda da aynı işi yapan başka bir dükkan var ve ortalık ana baba günü, sizinse kapınızı çalan kimse yok...
Neresinden bakarsanız, zor bir durum..
O anın fotoğrafını çekebilmeyi isterdim ne varsa sadece onu, hiç dramatize etmeden, abartıya kaçmadan, gösterebilmeyi isterdim size "o an"ı... İnsan selini, sele neden olan yazarı, selin sonundaki diğer yazarı, hepsini, aynı karede...
Bu fotoğraf, insana değer haritasının, birkaç milyonda bir ölçeğinde küçülerek, Tüyap'ta karşımıza çıkmış hali sanki...
Hak ettiklerini elde edender, hak ettiklerinden fazlasını alanlar, hak ettiklerini alamayanlar!
Burada Hidayet Karakuş'u doğrudan doğruya hak ettiğini alamayan olarak düşünmek, Can Dündar'ı da diğer iki kategoriden birine koymak yanlış olur..
Bu, onlardan bağımsız, bir "o an" fotoğrafı..
Başka bir zamanda, başka bir yerde, başka bir fotoğrafta, herkesin, hepimizin yeri değişebilir, değişir...
Kimi zaman hak ettiğini alan oluruz, hatta fazlasını...
Kimi zaman da, olmaz işte!
Adımız Can Dündar olsa da, olmaz...
Bu fotoğrafta yalnız bir adam Hidayet Karakuş, evet.
Ta ki...
İmge sırasındaki iki genç hanım, onun yanına gidene kadar!
Onları gördüğünde, sandalyesinden kalkışını, ellerini sıkışını görmeliydiniz!
35 yıl önceki öğrencisinin, geçenlerde kendini aradığını anlattı, genç meslektaşlarına.
Artık, salondaki, tek mutlu yazar, Can Dündar değildi!
Ve, nihayet, şimdiye kadar yalnızcca adı geçen yazarın, kendi de burada!
Saat beşi çoktan geçmiş, hala gülümsüyor, kulaklarımızdan çok daha ötelere ulaşan sesiyle, halimizi hatrımızı soruyor, sorularımızı yanıtlıyor, savaşta ne yaptığını anlatıyor!
Salon üçte başlayıp yine orada biten fuar maceramıza, imzasıyla noktayı da koymuş oluyor:
Bir Tüyap Buluşması, anısına...
Can'dan Can'a...
Üç mutluk okur, iki mutlu yazarı geride bırakarak, salondan ayrılıyor.
Bir tüyap buluşması, sona eriyor, 29 Ekim 2007...