Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

18 Mart '12

 
Kategori
Özel Günler
 

Çanakkale Zaferi…18.03.1915

Çanakkel kıyılarına çıkartma yapan müttefik ordularına karşı Mustafa Kemal komutasındaki Osmanlı direnişi zaferle sonuçlandı…

Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı.

Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı.

Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu.

Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu.

Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu.

Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu.

Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı.

Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. (alıntı)

Çanakkale Savaşı dünya tarihinde önemlidir.

İstanbul çok önemlidir.

İstanbul’a gemilerin girebilmesi için Çanakkale’den geçmeleri gerekmektedir.

Tarih 1914, 1.Dünya Savaşı başlamış, İhtilaf Devletlerinin gözü kesinlikle İstanbul’dadır… İngiltere ve Fransa işbirliği içine giriyorlar, 3 Kasım tarihinde Bozcaada’dan boğaza yaklaşmışlar. Ateş açmaya başlamışlar…

Havantopu atıyorlarmış. İngilizler:

Seddülbahir ve Ertuğral tabyalarını… Fransızlar:

Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını…(alıntı)

Çanakkale’ye gittiniz mi?

Ne kadar farklı bir yer orası. Ben bu yaz Çanakkale’ye gittim. Kısmet bu zamanmış. Oysa çok uzun zamandır gitmek istiyordum.

Oranın farklı bir yer olduğunu biliyordum, anlatılanları, oraa gidenlerden de dinlemiştim. Tarihe sevdamdan oralar hakkında da bilgi sahibiydim.

Bilmiyorum bunlardan mı?

Yoksa ben fena kaptırdım ondan mı?

 Ben Çanakkale’de, denize bakmaktan rahatsız oldum.

Ben çanakkalede çok gülmekten rahatsız oldum

Ben çanakkalede gezmekten eğlenmekten rahatsız oldum.

Aklımda hep şehitler vardı.

Aklımda hep yaralanmı askerler vardı.

Aklımda aslanlar gibi delikanlıların gözleri vardı…

Çanakkele cesurdur. Doğru…

Çanakkale’nin sorumlluğu çok ağırdır, bu da doğru…

Düşünün Çanakkale’den geçseydi savaş gemileri!

Vay halimize…

Çanakkale’de rüzgârın esişinde feryat vardı,

Çanakkale’de denizin renginde, kırmızılık vardı.

Çanakkale’de, acılar, gözyaşları, çığlıklar vardı.

Çanakkalede kahramanlık türküleri vardı.

*

“Bu vatan için Canım feda olsun…

Bin kere ölsem, dirilirim.

Bin kere vurulsam, aldırmam ilerlerim.

Bin kere gelmeye kalksalar, yine izin vermem,

Bin kere kalkarım, onları denize dökerim, ben ölmem!

Yine gelsinler, yine kurşun yerim, vurulurum, sendelerim

Yine kalkarım, üstlerine yürürüm, ben ölmem!

Ne çıkar, benim gibi Mehmet’i yok etseler!

Bir Mehmet olmasa,

Bin Mehmet onları suyun dibine gömer…

Ben Türk’üm, ben asker’im…

Çanakkale’den geçirtmem! Bunu bilin derim.”

Çanakkale’de boğazı geçerken, ya farkına varmadan, ya da çoktan farketmiş olarak ağlıyorsunuz. Böyle duyguları hissetmek her yerde, her zamanda mümkün değildir. Dağlara bakıyorsunuz. Türk Bayraklarının dalgalanışına bakıyorsunuz, göğsünüz kabarıyor.

“Çanakkale izin vermez, buradan geçilmez.”

Çanakkale tarihi öyle okuyup özetlemek olmaz. Önemli yerden alıp sizlere aktarmak istiyorum…

Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.

24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. Bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı. 2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz'a girdi. Yediyüzelli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı. Zırhlımızda bulunan subaylardan on'u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.

19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz'a iyice sokuldular. Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı. 

İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı. Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı. Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı. Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz'a saldıracağını, yakında İstanbul'da olacağını Londra'ya bildirdi.

Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz'a mayın hattı döşenmesi emrini verdi. Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz'a on birinci hat olarak döşendi. Boğaz'daki mayın sayısı on bir hat olarak 400'ü aşmıştı.

18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı'na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.

İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu. İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz'ı kolayca geçebileceklerim umuyorlardı. Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar. Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkâmlarına yüklendi.

Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos'a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu. Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu. Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:

“İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir.

Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlarda Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütun­ları arasında yavaş - yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı. Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.”

Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü. Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu. Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı. Boğazın berrak suları üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren'e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar.

Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor.

“Saat 13.45'de Suffren'in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu. Olayı görenlerden birinin ifadesine göre

‘Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.’

Türk tabyaları, Boğaz'ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler. Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar. Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı. İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı'nın geçilemeyeceğini öğrendiler.

İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı'nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar.

Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu. Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir'den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders'in görüşü ağır bastı ve askerler o yöreye yerleştirildi. Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal'in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen'de Conkbayır'da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:

“Süngü tak…”emrini verdi. Daha sonra;

“Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir.” dedi.

Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı. Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu. Düşman dalgalar halinde Conkbayır'a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı'nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal'in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı.

Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı.

Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı.

Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri;

Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar'dır.

19 – 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 – 9 Ocak'ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı.

Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.

Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü.

Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.

Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı'mızın kaynağı oldu. (alıntı)

Yazılanları okuyunca benim duygularımı anlamışsınızdır.

Gitmediyseniz mutlaka Çanakkale’ye gidiniz.

Çok önemli…

Oraya gidince anlayacaksınız. Boşuna söylenmediğini!

“Çanakkale Geçilmez”

Nazan Şara Şatana

http://www.facebook.com/#!/profile.php?id=100002892442552

https://twitter.com/#!/nazansarasatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara