Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Kasım '08

 
Kategori
Anılar
 

Canım arabam Serçem

Canım arabam Serçem
 

araba resimleri


Geçmişinde "mizah" olmayan bir ömürden, gelecekte anlatılacaklar tıpkı tuzsuz aşa benzer. Renksiz, soluk, eksik...

Hayatım boyunca, yaşadığım tüm acılara ve sıkıntılara rağmen gülmek benim sofralarımın hep en lezzetli yemeği olmuştur. Bana hakikaten bu çok renkli ve eğlenceli hayatı nasip eden allaha şükürler olsun.

İzmir'de çalıştığım köydeyken, 1985 model dünyanın en şirin arabası olan bir serçe almıştım. Meslekdaşlarım bilirler, özellikle köylerde bir memur için en gerekli ihtiyaçların başında bir araba gelir. Genelde, köye sürekli çalışan bir araba olmadığından, gidiş gelişler çok zahmetlidir. Benim çalıştığım köy de, ana yoldan 3km. içerdeydi ve özellikle kışın o yolu yürümek çok zordu.

Bu nedenle, arabamı aldığımda dünyanın en mutlu insanıydım. Tüm mahrumiyetlerden kurtulmuştuk, arkadaşlarımla artık hava kararmadan köye yetişme korkumuz yoktu. Okul çıkışı, atlayıp güzel İzmir'ime gidiyor, geziyor istediğimiz saatte dönüyorduk. Basit bir arabanın, insanların yaşamında neleri değiştirebildiğini görünce derin derin ah! çekip, eh be zenginlik! deyip deyip gülmekten ölüyorduk. Eskiden, alışverişe gidince özellikle ağır şeyler almaktan imtina ederdik, dönüşte 3 km. yokuş yukarı yürüyeceğimizi bilmenin insanın kafasını yoran sıkıntısıyla. Ama artık onlar geçmişti, sevgili dostlarım Kemeraltı'ndan ne isterlerse doldururlardı. Öyle ağırmış, yer tutarmış amaan! nolucak ki? Açtın mı şöyle koskocaman bagajını güçcücük! serçeciğimin, eh be oğlum BMC kasası mübarek, doldur doldur almam demez. Amanın nasıl kasım kasım kasılıyoruz biz üç zırdeli: Nesrin, Satı ve ben. Bi havalar, bi yavaş ve vakur hareketler. Vallahi, son model mercedes kullananlarda bile bizdeki o haşmet yoktur, bu kadar mı şımarılır yahu? Orada, kadının zaferi, kadın başımıza bunları beceriyor olmanın doyulmaz hazzıydı aslında bize bunları yaptıran. Yol boyu başka alemdik, bir keresinde Alsancak'tan geçiyoruz. Sevgili Satı'cığım tüm saflığıyla etrafı izliyor. Önümüzde siyah şahane bir BMW gidiyor, Satı sordu:

-Şu hangi model kız?
Ben gayet ciddi hemen yanıtladım:
- İşte, Serçenin bir alt modeli!
Gülmekten direksiyona hakim olamıyorum, sağa yanaştım. Gülme krizimiz geçtikten sonra devam ettik gittik, ne mutlulukmuş o günler meğer. Şimdi, hakikaten son model BMW verseler kapısını açacak sevincim kalmamış inanın..

Köyde araba bizden başka, köylünün de çook işine yaradı, özellikle köylü kadınlarımızın. Size Cennet'ten bahsetmedim, aa çok büyük eksiklik, afedersiniz.
Cennet'ciğim ben yaşlarda, yüzü tıpkı Adile Naşit, çok sevimli bir köylü kadını. Başından kısa bir evlilik geçmiş, ekonomik durumları çok iyi, annesinin yanında yaşardı. Evliliğinden Nesrin adında bir kızı vardı, öğrencim olması Cennet'ciğimle bizi kaynaştırdı. Dünya'nın en neşeli insanıydı, beni çok severdi, ben de onu. Gelgelelim kızı BİR FELAKETTİ. İnanır mısınız, 4. sınıfta çocuk, bütün bir ders boyunca bir cümleyi söyletememiştim. " Türkiye cumhuriyeti demokrasi ile yönetilir" vallahi şaka değil, yok söylemiyor ya da söyleyemiyor. Hala anlamış değilim, sabırla öfkeme hakim olmaya çalışarak iyilikle, bak kızım tek tek tekrar ediyorum mümkün değil. Sadece donuk ve boş gözlerle yüzüme bakıyor, allahım deliricem. Sınıftaki diğer çocuklar bile halime acıyıp hep beraber tekrar etmeye başladılar, bu kızdan tık! yok. Ne yapayım, git anneni çağır dedim. Evleri okulun bitişiği, hemen geldi şirine. Yahu Cennet bak bu beni delirtecek, nedir bunun derdi arkadaş? Niye böyle bu kız? dedim. O Alican fıldır fıldır gözleriyle, çocuğu döverim korkusuyla öyle güzel kandırıyor ki aklısıra beni, ona kızmak ne mümkün?:

- Yahu hoca, annamıyın mı sen? Bu babasına çekmiş, gafa yook! Babası da böyleydi, evlendiğimiz gece çarpım taplosunda on tane soru sordum, birini bilse ya?

Ben artık tepiniyorum, gözümden yağmur gibi yaş gele gele.Düşünebiliyor musunuz şekerliği yahu? Evlenmişsin, davul düdük neyse bi şekil yapmışsınız. Hayatınızın en anlamlı gecesi, en romantik saatleri. Otursun bu manyak herif, garip Cennet'ciğimle çarpım tablosu çalış. Fıkradan filan ötede bişey bu yahu. Sonradan samimi olduktan sonra anlattı garibim, bu iktidar sorunlu Tomruk! herif bi halt beceremeyince, oturmuşlar çarpım tablosu çalışmışlar. Ben size diyorum, yurdum insanını çok ama çok seviyorum!

Cennet'in başka bir köyde evli bacısı vardı. Köylerde, özellikle bir kadın dul ise, hayat onlar için çok zordur. Tek başına gezemez, hep dikkat etmek zorundadır. Ben araba alınca Cennet'e gün doğdu, bazı geceler sıkılır gelir yanıma: - Hoca, işin yoksa bizim gızın yanına gidip gelelim mi?

Anasını da alırız, yoldaki ilk benzinlikten benzinimi alırlar. Bacısının köyüne gideriz, 2-3 saat oturur döneriz. Karanlıkta dönerken anası tedirgindir:

- Gızım, yidek nasdiğin felan temam değel mi?
- Tamam abacığım, hiç merak etme sen!
Yanımızdan bir kamyon geçiyorsa yandık, Cennet arka koltukta hep bişeyler anlatır güler.Kamyon geçerken anası kükrer:
- Cenneet, akıllı olsana sen! Bak kamyoncu bakıyor, başımızı belaya mı koycan?
Tabii, herif kimbilir kaç saattir direksiyon başında, gözlerinin feri gitmiş. O karanlıkta Cennetin muhteşem güzelliğini farkedecek, al başına belayı! Köyde, özellikle kız öğrencilerimin ufkunu açıp çok değiştirdiğime inanıyorum, böyle manyaklıklardan kurtuldular hiç değilse eminim. Çünki, benden mezun olup büyüyen kızlar hem okudular hem babalarının ellerinden arabalarını, traktörlerini aldılar vallahi. Afferin kızlarıma, inşallah çocukları onları da aşacak, bu aptal 2. sınıf insan muamelesinden yüzyıllardır kurtulamayan kadınlarımız çoğalacaktır.

Serçem ile anılarım öyle çok, öyle keyifli ki. Başka bloglarda yine anlatmaktan çok büyük keyif alacağım, umarım sizleri de gülümsetmiştir bu anılar.
Hoşcakalın, sevgi ile..

 
Toplam blog
: 95
: 736
Kayıt tarihi
: 08.03.07
 
 

Emekli öğretmenim, 52 yıllık hayatımdan amatör mizah, bağlama, sürrealist resimler, yitikler, sev..