Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Mart '22

 
Kategori
Kitap
 

Çaputlu Ardıç

 
 
             ÇAPUTLU ARDIÇ'1 
 
                I. BÖLÜM (Giriş)
 
İstanbul’a kızı Hürriyet'e gelmişti. Bu vesileyle dünürleri olan bizleri de görmek istiyordu. Ta Antalya’dan ayağımıza kadar gelen eski, saygıdeğer bir dostun davetine hiç avdet edilmez olur mu.? Mutfağına Türkan Restoran dediğimiz, kızı Hürriyet’i Ahmet Kabiloğlu’na  istemeye gittiğimizde bize leziz yemekleriyle ortam hazırlayan ve güler yüzüyle ağırlayan Türkan Yengemizi ziyaret etmemek, bize yakışan bir davranış olamazdı..! Üstelik bu ziyaretle bize manevi değeri çok yüksek, kendi el emeği göz nuru olan yeni yazdığı kitabını imzalayacaktı. Kitap takdim ritüeline geçmeden, Hürriyeti istemeye geldiğiniz günü hiç unutamıyorum dedi bana. İster istemez o mahzun geçmiş eski günlere gittik. O günleri mekanda  bulunanlarla birlikte yeniden yaşadık. Bu heyecanı, aynı ortamda  bulunanların beden dilinden gözlüyor, çekilen tapeler deşifre olduktan sonra da tespitleri bire bir doğruluyorduk. 
 
Yaşanan sahneyi daha önceden kafasında kurgulayan bir yönetmen titizliği ile çekimi yapan kızına iyi ses ve görüntü alabilmesi için  talimat yağdırıyordu. Annesini çok iyi tanıyan Hürriyet kulağıma eğilerek, annem kurguladığı bu sahneleri birkaç kez kafasında oynamıştır dedi bana. Mekanda yerleşim düzenimizi belirledikten sonra, aynı koltukta karşılıklı oturduk.  “Hızır dedi”, hata yapmamak için de Hürriyet’in ve Ahmet’in onayını aldıktan sonra, “bunlar 1976’da nişanlandılar”dedi. Bana da, “biraz daha bana doğru dön” dedi. Hürriyeti istemeye gelmiştiniz. O anda geçmiş günlere bir projeksiyon yaparak, olayların gelişmesini ve yaşananları bir film şeridi gibi gözümün önünden geçirdim. Ankara Cebeci’de ayni evde kiracı oluşumuzdan dolayı komşu olmuştuk. Sonra, biz aynı cadde üzerinde başka bir eve, onlar da aynı mahallede başka bir apartmana taşındılar. Öğrenci evimizde kendi aramızda konuşurken Ahmet bana, “Mustafa Şanlı Hoca bu akşam bizi evinde bekliyor” dedi. Daha önce Zafer Pasajında kendisiyle görüşmüşsünüz, seninle tekrar görüşmek istiyor dedi. Biz Hürriyetle her ne kadar evlenme konusunda kararlılığımızı kendisine bildirsek de, kız istemeye gelecek başka kimin kimsen yok mu diye sordu bana. Ben de en yakın akrabam olan sizleri söyledim kendisine dedi. Her ne kadar dünür olma konusunda deneyim eksikliğimiz olsa da, ayni evi paylaşan üç akrabanın arasında en yaşlısı olarak, temsil rolünü ve sorumluluğunu  ben üstlenmiş oluyordum. İyi ki, Şubat tatilinde konu ile ilgili olarak Ahmet’in babası Tevfik Amca ile konuşup, temsil yetkisini bizzat kendisinden almıştım. Aldığım bu güvence ile Mustafa Hocanın huzuruna çıkacaktık. Bu işlerde hem deneyimsiz, üstelik de heyecanlı bir tip olarak telaş içindeydim. Allah'ın emri, Peygamber’in kavliyle bir çırpıda ailenin biricik kızını oğlumuza istiyorum demek, sanıldığı kadar kolay olmasa gerek.. 
 
Size o akşam sofra hazırladım dedi Türkan Yengem. İlk seferde hocadan çekinerek Hürriyeti isteyemediniz. Uygun bir ortam oluşturmak için sizi ikinci kez yemeğe davet ettim. Ben de araya girerek, hiç unutur muyum o akşamı.! Beni de dünürcü başı olarak, Hızır Reis  unvanı ile baş köşeye oturtmuştunuz. Evet, sen de konuş Hızır dedi bana ve devam etti. Naşit de saz çalıyordu. Mustafa Hocan kızı Hürriyet'e çok bağlı ve eğitim geleceğinden büyük beklentileri olduğu için evlenmesine hiç sıcak bakmıyordu ve bana çok eziyet veriyordu. Ama ikinci seferde siz büyük bir cesaretle Hürriyeti Ahmet'e istediniz. 
 
Evet, o cesareti Şubat tatilinde Rize’de görüştüğüm Ahmet’in rahmetli babası, Tevfik Amcanın bana verdiği güvenceden mülhem olarak almıştım. Tevfik Amcanın, “ ben oğlumu eş seçiminde ve yaşamın her alanında doğru kararlar verebilmesi içim okuttum. Bu konuda vereceği kararları onaylıyor ve arkasında duruyorum.” sözlerini hocaya nakledince, gözlerinin büyüdüğünü ve rahatladığını gördüm. 
 
Ben, o günlerde Mustafa Hocamın size verdiği üzüntüden ziyade, bugün gelinen noktayı daha çok önemsiyorum. Üzüntülü günleri geride bırakarak, o gün attığımız hayırlı adımın olumlu sonuçlarını görmekten büyük mutluluk duyuyorum. Biri hukukçu, diğeri yazılım mühendisi olmuş iki torun. Eğitimlerini Almanya’da tamamlayarak yurda dönmüş iki pırlanta gibi evlat. Anne ve babaları çocuklarıyla  ne kadar övünseler azdır. Kitabını takdim anında, Hocaya; “Ey Mustafa Şanlı..! Bak sen bana bu kadar çektirdin ama kızını vermekte güçlük çektiğin Ahmet'le sonunda içki sofrasında rakı arkadaşı oldun.” Ben de Hocanın sayesinde şair oldum ve yaşadıklarımı hikaye tarzında ama nazım türünde anlattığım bir kitap yayımladım.. Bu kitabımı sana armağan ediyorum dedi. Belli ki, Türkan Şanlı'nın  kitap yazacak düzeyde formasyona sahip olmasında, eğitim hakkını kullanmaktan mağdur edilmiş kadın figürün, önündeki engelleri aşmada, zorlukların üstesinden gelmede güçlü iradesi başarılı olmuştur.. Üzüntülü günleri geride bırakarak, o gün attığımız hayırlı adımın olumlu sonuçlarını görmekten siz de en az benim kadar mutluluk duyuyorsunuz. Bu hayırlı girişimin sonuçları Hürriyet ve Ahmet’in ortak yaşamında mutluluğun yanısıra, olumlu gelişmeler de sağlamıştır diye düşünüyorum.. 
 
Babaların kızlarının geleceğini güvence altına almaları ve başarı beklentileri çok önemlidir. Bu bakımdan Mustafa Hocamın cinsiyet ayırımı yapmadan, kızlarını erkeklerle her bakımdan eşit düzeyde görmesini takdirle karşılıyor ve doğru buluyorum. Annelerin kızlarının geleceği ile ilgili ne hayalleri olduğu bilinmez. Geleneksel yaşamda annelerin kötü kaderlerinin kızlarına yansımaması için kim bilir yatırlarda ne dualar edilir, dilek ağaçlarında ne çaputlar bağlanırdı. Rahmetli ablamın kızına öğütlediği bir sözü aklıma geldi. “Annelerin ikbali kızlarına çeyiz olur” demişti. Çok manidar bu deyiş, belki de Türkan yengemin gönlünden geçen, yaşadıklarının biricik kızı Hürriyet için çeyiz olmaması dileği idi. Bir gün anılarını kızı Hürriyete aktarırken, babana aşkımı yalnız yaşadığımı söyledim dedi. Kitapta, Türkan yengemin zaman zaman Mustafa Hocaya serzenişinin ardında, güçlü sezgilerine olan inancın isyanı ve öfkesi vardı. Hassas ruhunun kırılmış, örselenmiş fay hatlarında zaman zaman tepkisini açığa vurduğu belli oluyordu.  Belki de 17 yaşında baba ocağından, ana kucağından taze gelin olarak ilk kez ayrılmış olması, hayat yolunda elinde bavullu ile gurbet yolculuğuna başlamış olması, güçlü kişilik oluşumunda hocadan olumsuz etkilenmenin olumlu katkısı olmuştur. 
 
ikbal:Baht açıklığı veya yüksek bir makama, duruma erişmiş olma durumu
 
1- Türkan Şanlı, “Çaputlu Ardıç”, Derleyen: Ulus ALİ ŞANLI-Özgür ÖMÜR,  PİXEL, Dijital Baskı-Ofset-Kırtasiye Nevzat KAHVECİ, Birinci Baskı, İzmir, Mart-2019
Mansuroğlu Mah. Ankara Cad. No: 147/D Bayraklı/İZMİR    E-Mail: nevzatkahveci@hotmail.com Tel: 05347356393
 
İstanbul, 4 Mart Cuma  (Devam edecek)
 
Toplam blog
: 72
: 1140
Kayıt tarihi
: 09.12.07
 
 

Rize merkez ilçeye bağlı Yiğitler Köyünde doğdum. Lise bitinceye kadar ilk gençlik yıllarımı geçird..