Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Mart '17

 
Kategori
Siyaset
 

Ceberut devletten gülen yüzlü devlete...

16 NİSANDA gerçekleştireceğimiz referandum, vakıf olabileceğimiz gibi, ülkemizin idari yapısında bir değişikliğe yol açacak...

Ben, bu yazıda, yapılacak referandum oylamasının “Rejim Değişikliği” mi yaratacağı; yoksa ülkemizi geleneksel Osmanlı yönetimine mi çevireceğini tartışmayacağım...

Polemiğe girmeye niyetim yok... Sabah gazetesi yazarı Sayın Hasan Bülent Kahraman, çok severek okuduğum birisidir. Uzunca bir zaman önce, devlet ve devletin dönüşümü/değişimi başlıklı bir makale kaleme almıştı. Ben de burada, makaleden bazı paylaşımlar yaparak, bazı hususlarda değerlendirmeler yapmak niyetindeyim.

“(. . .) Kim bilir kaç kez yazmışımdır. Devlet konusunda çok temel bir saptamam vardır. Türkiye’de devletin, II. Mahmud’dan beri, onca ‘modernleşme’ iddialarına rağmen bir türlü modernleşemediğini düşünüp savunurum. Batının ‘kameralizm’den başlayarak geldiği Weberci rasyonel, örgütlenmiş, planlamaya dayalı devlet modeline biz erişememişizdir. Onca çabalamışızdır ama elimizde bu bakımdan tatmin etmeyen sonuç vardır.

Üstünde çok düşünülmesi gereken bir konudan söz ediyorum. Modernleşme, devletin, yani bürokrasinin modernleşmesiyle başlar. Cumhuriyet hamlesi bu yönde bir gelişme sağlar. Yurt dışına eleman göndermek, onları istihdam etmek yabana atılmaz bir girişimdir. Ama daha sonra devreye giren partizanlık gibi, nepotizm gibi, kayırmacılık gibi, devlet kaynağının siyasal maksatla kullanılması gibi sayısız neden devlet bürokrasisinin rasyonalitesini yok etmiştir. Planlamaya dayalı da değildir bizde devlet idaresi. Ben eğitimciyim. Eğer öyle bir planlama olsaydı bu kadar diplomalı işsiz de olmazdı veya sanat tarihi veya arkeoloji veya ziraat mühendisliği bölümlerinden bunca mezun verilmezdi.”

“(. . .) 1980 sonrasındaki neo-liberal politikalar devletin adeta terk edilmesine yol açtı. Bu paradoksal bir durumdu. Bir yandan devlet belki eskisinden daha fazla kullanılıyor(kadrolar itibariyle) ama bir yandan da devlet rasyonalitesi(aman ‘devlet aklı’ demeyin, o çok tehlikeli bir husustur) veya rasyonel devlet hiçe sayılıyor, işin bu yanı yüz üstü bırakılıyordu. 15 Temmuz sonrasında da anladık ki, o iğrenç FETO bakımından, devlet devleti ele geçirme yeriymiş. Bu çizgi bizi bugün bulunduğumuz noktaya getirdi. Devlet bugün her zamankinden daha sorunlu bir varlık.

İlginç olanı şu ki, Akparti gibi çevreden gelen siyasal hareketler daima, tanımları, özleri gereği devlet karşıtı hamlelerdir. Devleti dönüştürmeleri beklenir, devleti sahiplenmeleri değil. Bir paradokstan bahsetmiyoruz. İktidar devlet yönetimidir. Tabii ki, devletle doğal bir bütünleşme olacaktır. Devleti yok edecek bir nihilizmden söz etmiyoruz. Ama devletin revizyonu bir ilkedir. Bu da bir yönetim meselesidir. Nitekim ilk döneminde Akparti’nin yaptığı tam da buydu.”

Adalet ve Kalkınma Partisi, çevreden gelen bir hareket olarak aynı zamanda bir “Gökkuşağı” yapısına da sahiptir. AK Parti, devletin dışladığı, görmezden geldiği, sindirmeye çabaladığı kitlelerin desteğini alarak iktidar olmuştur. İktidar partisi olarak AK Parti, bir konsensüs partisidir de denebilir. Kıyıda kalmış unutulmuş eski tüfek solcuların; yine laik ve Atatürkçü kesimin tereddütle baktığı liberallerin desteğini alarak; hattı zatında geniş mutabakat tabanı oluşturarak iktidarını konsolide etmiştir. AK Parti, çevre hareketi olarak, devletle geniş halk kitlelerini bütünleştirme ve barıştırma “iddiasıyla” her defasında iktidarını perçinlemiştir. Gerçekten de merkez siyaset odağının; yani ordu ve yüksek bürokrat zümresinin Türkiye Cumhuriyeti için tehdit olarak addettiği kitle, 2002 tarihinde ülkede büyük bir “değişiklik” yapmak vaadiyle iktidara yürümüştü.

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iddiası, devletin köhnemiş yapı ve mekanizmalarının, değişen dünya konjonktürüne göre yeniden re-organizasyonuydu. İşte bu yüzden geniş bir kitle“Askeri Vesayetle” ve “Jüristokratik Vesayetle” mücadele ettiği için AK Parti’ye yönelmişti...

 
Toplam blog
: 706
: 83
Kayıt tarihi
: 18.05.16
 
 

Ben, Uludağ Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü mezunuyum. Şuan için öze..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara