Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

23 Temmuz '18

 
Kategori
Anılar
 

Çekici

18 Mayıs 2018 Cuma günü, Beşiktaş’ta güzel bir tango gecesinin ardından sevgili eşimle evimize dönmek üzere arabamıza doğru yürüyorduk. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen tatlı bir meltem yüzümüzü yalayarak, gecenin yorgunluğunu, ayaklarımızın sızısını dindiriyordu. Gecenin başlangıcında, imkansızı başarmış, gideceğimiz mekâna yakın, nizami bir park yeri bulmuştuk. Bir arabanın ancak sığabileceği, sağdan soldan maximum 5 cm.lik boşluğun kaldığı bir yerdi ama olsun. Her şey çok güzel, her şey yolunda görünüyordu.  

Murphy olumsuzluk kanunlarının bir maddesi şöyle der: “Bir taarruz sorunsuz ilerliyorsa kesin pusuya düşmüşsün demektir.” Doğruymuş! Arabamızın yanına geldiğimizde bir de ne görelim?

Yok yok araba yerinde duruyor. Bin bir zorlukla park ettiğim arabamın önüne, 3 cm. yaklaşarak başka bir araba park etmesin mi? Etsin, Etmişte zaten. Gece saat yarım olmuş, kızım bizi bekliyor, onu da alıp eve gideceğiz ama ne mümkün. Araba var ama gidemiyoruz. Elinden havucu alınmış tavşan gibi kaldık ortada. Önce bir kızgınlık, bizi engelleyen araca zarar verme, 1. Vitese takıp önümüzdeki aracı haşat etme gibi ilkel dürtülerimizin geçmesini bekleyip ne yapabileceğimizi düşünmeye başladık.

İlk iş az önce mutlulukla ayrıldığımız mekânın sahibi Bora bey’i aradık. Araç sahibi orada olabilir miydi? Değilmiş. Bora bey anons etmiş ama yok maalesef. Sonrasında 155’i aradık. Eşim konuştu. Görevli memur aracın plakasını ve yer bilgisini sorduktan sonra; “Biz araç sahibine ulaşmaya çalışalım. 10 dakika bekleyelim, gelen olmazsa çekici yönlendirelim dedi.” Kendimi bir an modern bir Avrupa ülkesinde gibi hissettim.  Bundan sonraki 4-5 aramamızda da benzer yaklaşımlarla karşılandık. Bu arada içinde yaşlı bir kadın ve genç bir adam olan bir araba yanımıza geldi. Yaşlı kadın hemen yandaki apartmana girdi. Genç adamsa arabasını park ettikten sonra elinde cep telefonunda bir şeyler arayarak yanımıza geldi. Kırık Türkçesi ile, geçenlerde aynı arabanın kendi arabasının önüne park ettiğini, numarasını telefonuna yazdığını ama kaydetmediği için emin olamadığını söyledi. Bizimle beraber çözüm aramaya başladı. Yan taraftaki kilitli demiri çıkarabilsek arabayı da çıkarabilecektik. Kilit parasını ödemek sorun değildi ama gecenin bir buçuğunda insanları rahatsız etmek bize yakışmazdı.

Bize yardımcı olamaya çalışan arkadaşla biraz sohbet ettik. Mısırlıymış, asıl işi inşaat mühendisi olmasına rağmen burada bir danışmanlık firmasında çalışıyormuş. Bu arada kendi arabası ile bizi evimize bırakma teklifinde bulundu. İnanılmaz bir şeydi bu. İstanbul’un göbeğinde, Mısırlı bir arkadaş, ilk kez gördüğü bize bunu teklif ediyordu. İşte yeşil sahalarda görmek istediğimiz hareketler bunlar diye düşündüm. Artık hem polisten, hem de çıkış yolu bulmaktan ümidimizi kestiğimiz bir anda, Mısırlı arkadaş telefonunun geçmiş aramalar bölümünden bir numara buldu ve “bu numara olması lazım” diyerek, arama tuşuna bastı ve telefonu elime verdi. Gecenin saat ikisinde rus ruleti gibi bir şeydi bu. Numara yanlışsa olabilecekleri düşünüp kendimi hazırlarken, hiç de uykulu olmayan bir ses tonuyla bir bayan açtı telefonu. Son derece kibar bir üslupla aracı tarif edip kendisine ait olup olmadığını sordum, evet dedi. Hadi ateistler bunu da açıklasın bakalım??. Numara doğruymuş! Kendisine durumu izah ettiğimde; “Aaaa ben sizi sabah çıkar diye düşünmüştüm, hemen çekiyoruz dedi. Bizde bir sevinç bir mutluluk sorma gitsin… Arabanın modelinden ve park şeklinden buna bir kadın eli değmiş izlenimini almıştım ama “Hanımefendi, benim hastam olabilirdi ya da çok acil başka bir durum olabilirdi, bu arabaya her an ihtiyaç duyabilirdim, sizin ananızın bacınızın arabasının önüne park etseler iyi olur mu?” falan demedim. 5 dakika içinde gelen bir arkadaş arabayı park ettiği yerden çıkaramadı. Taa ki ben arabamı biraz geri alıp yol verene kadar. Demek ki ben arabamı orada bıraksam sabah çıkmak için o beni arayacakmış??.

Gecenin yarısından sonra son iki saatte yaşadıklarımızın kritiğini yaparak evimize doğru yol alırken eşimin telefonu çaldı. Arayan polisti. Çekicinin gelip gelmediğini sordu, eşim olanları izah etti, polis yoğunluktan dolayı çekicinin geciktiğini söyleyip kusura bakmayın dedi. Her ne kadar bize çekici hizmeti sağlayamasa da polisin tavrı çok çekiciydi. Mısırlı bir arkadaşın gösterdiği içten yardım çabaları ve bizi evimize bırakma teklifi çok çekiciydi. Yani çekici hariç her şey çok çekiciydi…

 
Toplam blog
: 4
: 49
Kayıt tarihi
: 06.11.08
 
 

Hayatı seven, olaylara her zaman pozitif bakmaya çalışan, biraz matrak, biraz duygusal, biraz kül..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara