Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

22 Şubat '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Çekip gitmeyi bilmeli insan

İnsan, günü geldiğinde, kapıları çarpabilmeli ya da alıp başını terk edebilmeli kıstırıldığı şehrin sokaklarını.

Gözüne kestirdiği ufuklara adım atabilmeli vakti geldiğinde.

Ayakları ikilese de, yüreği teklese de…

En çok, doğdukları yerde ölenleri düşünmeli her alıp başını gitmeye hazırlanan…

Gitmelerin ateşiyle kavrulurken yüreği, O insanların iflah olmaz kahredici hüznünü duymalı içinde.

Sabahın ilk ışıklarını…

Mevsimin ilk yağmurunu…

Bebeklerin ilk çığlığını...

Ölümün ilk soluğunu hep aynı mekanda karşılamanın kimsesiz kederini bedeninde hissedebilmeli.

...

Gidilecek yerlerin bilinmezlikleri, cezp edici sancılar düşürmeli insanın yüreğine. Hani şu bir kez dahi eli tutulmamış platonik aşkların düşürdüklerine benzeyen...

Deli dolu duyguların cümbüşüne durmalı soluklar.

Bir yandan yanıtları bilinmez sorularının işgaline direnirken yürek, bir yandan 'Ya Allah!' deyip yollara düşebilmenin kararlılığını kuşanabilmeli.

...

...

Mangalda kül bırakmayanların ikiyüzlülüğüyle kişiliksizleştirilmiş şehirleri, zamanı geldiğinde terk etmeyi bilmeli insan.

Sokaklardan akıp giderken, çekip gitmelerin serüvenlerini yorgun şehirlerin burçlarına dikebilmeli…

Tiksindirici teslimiyetlerin yaşandığı mekanların orta yerinde, yitip gittiği sanılan erdemlerin hala yaşadığını dünya aleme gösterebilmeli…

Ya da kapıların ardında ne olup bittiğini hiç merak etmeyenlere inat, ardına kadar kapıları açabilmenin yiğitliğini kuşanabilmeli…

Her çekip gidişin biraz da hayatı altüst etmenin çıldırtıcı asiliği olduğunu bilerek.

Alıp başını çekip gitmeler, onursuz yağmurların altüst ettiği dünyalarda yüreği azat etmektir.

Ya da yerleşik olanın bezdirici kasvetine başkaldırmaktır…

Hayatın tekdüzeliğine tam cepheden kafa tutuştur...

Hiç bilinmeyen dünyaların tek bir gizemine, var olan sahte dünyaların topunun elin tersiyle itilmesidir.

Dünyayı değiştirmek isteyen varsa, önce 'kendi dünyasını değiştirmekle başlamalı' şiarının gönüllü sürgünlüğüdür, alıp başını gitmeler.

Zorbalığın kirli bahşişlerine dönüp bakmamak…

Üzerine serpilmiş ağır ölü topraklarını silkeleyip savurabilmek…

Şehirlerin onursuz kumarlarında kaybeden ruhları özgürleştirmektir.

Uzun ve engebeli yolların döşendiği yaban ellere, alışkanlıkların tuzağına düşmeyi reddeden yüreklerin gönüllü göçebeliğidir, alıp başını gitmeler.

Bir kartal misali gözü ileriye nişanlayabilmenin kararlılığı…

Başka topraklara savrulacak ekin olmayı Yunus misali kabullenebilmektir.

İnsanı yaban çiçekleri gibi büyütüp olgunlaştıracak baharlara, zemheri ayazında yola koyulmayı kafaya koyabilmektir.

Ya da aşkın ateşlerinde sabırla pişmiş dervişler gibi ağır ağır demlenmektir, sabrı ve toleransı yitmişlerin ortasında.

İyidir insanın zaman zaman alıp başını gitmeleri. İnsanı silkeler, sarsar, yeniler, kendine getirir...

İnsana hem kendisini hem yaşadığı dünyayı sorgulamasının kapılarını açar. Kendi mahkemelerinin sanığı, şahidi, savcısı, hakimi, gardiyanı, celladı olmanın erdemiyle tanıştırır fani bedeni.

Hükmedenlerin önünde soytarı olmaktansa hayatın yollarında divane olmaya razı olmanın manifestosudur çekip gitmeler.

İnsan, vakti geldiğinde bavulunu toplamayı bilmeli.

 
Toplam blog
: 6
: 1029
Kayıt tarihi
: 21.02.09
 
 

1962 Erzurum Hınıs doğumluyum. 1985 yılında E.Ü. Ziraat Fakültesinden mezun oldum. Çeşitli gıda firm..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara