- Kategori
- Aile
Çekirdek Aile yaşantısından kesitler

Ancak, sorunlar karşısında bu yapının benimseyeceği tutumu şekillendirmesi bakımından bazı önemli tehlikeleri bünyesinde barındırdığına da dikkati çekmek gerekiyor.
Bana sorarsanız, “aile”, başlangıçta sevgi olsun ya da olmasın, evlilikle adım atılmış, çiftlerin beraberce yaşamlarını yürütecekleri bir ortam anlamına geliyor.
Burada bireyler bir bütün gibi hareket etmek zorunda.
Bunun meşru anlamlı ve gerekli bir yaklaşım olduğu bilinen bir husus.
Ancak, sorunlar karşısında bu yapının benimseyeceği tutumu şekillendirmesi bakımından bazı önemli tehlikeleri bünyesinde barındırdığına da dikkati çekmek gerekiyor.
Zira bir süre sonra yaşam, çoğu zaman bir kaos, kabus ortamı ile devam ediyor.
Oldukça sıkıcı üretimsiz hayatların, derinlikten yoksun, duygusallığın öncelikli olduğu hareketlerin sonucu bu oluyor.
Sorun, aslında çiftlerin arkadaş gibi olamamalarından kaynaklanıyor.
Bireysel diyaloglar, hoşgörü, dayanışma sıfıra vurmuş duruma geliyor.
Çünkü sevgi azalıyor.
Evet, aileden bahsediyorum...
Bu çerçevedeki bireylerin ortak bir derdi, toplumsal ağa yakalanmış olmaları.
Kadın- Erkek arasındaki güç ilişkilerinin, geleneklerin, göreneklerin, aile yapısına müdahalesi göz ardı edilemeyecek durumda.
Ve neyin iyi neyin kötü olduğunu fark edemeyecek kadar basiretsiz görüşlerin hâkim olduğu duyguların paylaşımı!
Hepsi de kafayı takmış bu anlamsız akıma.
İlkelerinin ne olduğunu soranlara, “Ben bir babayım” diye cevap verir aile reisi; “Ailem, benim her şeyimdir.”
“Onlara sahibim. Benim sözümün dışına asla çıkamazlar. Dediğim dediktir.
Söylediklerim adeta bir kanundur.” “Şayet ben;
‘Bu böyle olacak’ dersem akan sular durmalıdır.”
"Benim şerefim, itibarım çok önemlidir!"
"Bugünlere gelmek için çok uğraş verdim!"
Özellikle de çok çabuk öfkelenen babanın her ailede kahraman olarak portrelenmesi, daha doğrusu bu isteği, toplum yaşamındaki kuralların değişmez unsurlarından biri gibi gözüküyor.
Ne yazık ki, artık böyle geleneksel düşünceleri, görüşleri savunmak pek geçerli sayılmıyor.
Her ne kadar aile yaşamındaki hiyerarşi vazgeçilmez bir statü olarak korunmaya çalışılıyorsa da, erkeğin astığı astık kestiği kestik tavrıyla bir yere varamayacağı ortadadır.
Annenin de babadan farklı bir yanı yoktur yani!
“Kadın, kocasının rızasını almadan Cennete giremez” şeklindeki rivayetlere sıkı sıkı sarılmış, 'Yuvayı dişi kuş yapar’ sözüne inanmıştır.
Çorap giymeden evinden çıkmak, bisiklete binmek, kocasının izni olmadan dışarıya adım atmak, yabancı erkeklerle tokalaşmak gibi özgürlükleri, kendini kontrol etme hakkı olan eşinin elindedir.
Anne, çocuklarının eğitimi ile ilgilenir. Geleceklerini düşünür. Sadece onlar için yaşamayı görev bilmiştir. Yaşam gayesi budur.
Bir başka amaç ile bu dünyada var olduğunu asla düşünemez.
“Ne kadar çoluk çocuk sahibi olursam, o kadar hayat, o kadar çok güç sahibi oluyorum” anlayışıyla yaşar!
Çocuk hayatın promosyonudur düşüncesi, prosesine yerleşmiştir.
Yakınlarına kol kanat germiştir.
Sadakâte halel getirmeme duygusuyla yanar.
“Ben anneyim!” nakaratını tekrarlar her haliyle.
Başka “başarısı” olmayan bir kadının ürettikleridir anlattıklarım.
Çocuk, hep kendine baktırır. Sanal/hayali duygu dünyamızın temel gıdalarından biridir. Telefonda ağlamamak için yutkunan yaşlı babasıyla konuşurken, yumuşak duygusallığı ön plana çıkaran karakter tiplemesi yaratan bir oğul vardır karşınızda. Ya da aksi şekilde…
‘Ben babamın oğluyum!’ dercesine...
Kısacası, babanın izindedir.
Bir alev topu gibi oradan oraya koşan, en basit bir hadisede hüngür hüngür ağlamayı görev kabul eden bir de kız...
Ve sık sık duyabileceğiniz bir tonda, sıkıntılarını dile getirebilme çabaları.
Duygularını, sevgisini paylaşmak istemeyen ve daima tahakküm etmek isteyen ağabeyinin katı kişiliğinden dem vurur genelde.
Şikâyetçidir.
‘Ama anne!’ itirazı da çok kullandığı kalıp cümlelerdendir...
Karton karakterlere hitap eden en can alıcı sözlerdir söylediklerim.
Bana inanın, gerçek böyledir
Aslında, insan bölünmesi parçalanması cüzlere ayrılması mümkün olmayan tekil bir varlıktan ayrılmamıştır.
O, kendini bulduğu, tanıma fırsatını yakalayabileceği bu âlemi iyi değerlendirmelidir.
Bu aşamada çekirdek aile yapısından bahsediyordun “Ne alâka!” diyebilirsiniz.
Özür dilerim, konu biraz saptı herhalde.
Ahmed F. Yüksel