- Kategori
- Aile
Elveda Baba!

Elveda baba, sen hep bizimlesin anne!
Sen, şimdi kabrindeyken geceleyin
O uzak yerde, sessiz ve derinde
Parlarken ay ve yıldızlar tepende
üzerine serdiğim bayrak gibi
Bilesin ki daha çok senin soluğundur
duyduğum ses ve aldığım nefes
Elveda baba
Nasıl bilebilirdim sen ölmeden, ölümün sana da yakışabileceğini... O zorlu, yer yer hırçın dalgalı, az huzurlu ve çok namuslu yaşamını asude bir huzur okyanusuna taşıyabileceğini… Mümkün olsa, o siyahi mor okyanusun tenha bir kıyısında, gece-gündüz demeden, çıplak ayakla hep beklemek isterim, paçalarım sıvalı...
Ama ne zor yine de,
bir başına düşünmek şimdi seni,
Daha da zoru, arkanda
Boynu bükük, yetim bıraktıklarını
Savunduklarını ve değerlerini
Gittin gideli, yıkık bir çocuk bahçesi gibidir artık yüzüm. Mamurken etrafını çevirirdi sert ve sağlam duvarın. Pek belli edemesem de seni çok sevmiştim! Sen de sevgini açıktan pek belli edemezdin. Çünkü çok küçük yaşlardan beri hem öksüz hem yetimdin! Yoksa şimdi yıkık bir duvar mısın oralarda ?
Dimdikti o duvarın yaşamında oysa ki: Yalancı, dolan(dırı)cılara, rüşvetçi ve kötülere, arsızlara karşı… Ama iyileri, dürüstleri ve güçsüzleri görünce de hemen yıkılıveren… Adaletin küçüldüğü, suçluların büyüdüğü, haksız beraatlar arttıkça suçluların değil, vicdanlarda yargıçların hüküm giydikleri yerlerde, çok istisnai, geçit vermez bir set gibi yükselen duvarın…
Biliyorum o duvarın artık yıkık, kırık ve dökük
Belki de
un ufak olsa daSen oralardasın
Tıpkı doğum öncesi gibi
Huzurlu bir sonsuzluktasın
Ve ışıklı ruhun gezinmekte
En zor cebir problemlerinin
Bilmem kaç hamle sonrasının satranç karelerinin
Ve en adil dava kararlarının olduğu yerlerde...
Yoksa artık geceleri gökyüzünde
o çok sevdiğin ve iyi bildiğin
yıldızlardan biri misin (*)
Tanrı öylesi keskin ve işlek bir zekâ vermişti ki sana. Şanssızlıklarının yer yer gölgelediği ama damlalarının bile bizleri -onurlu ve namuslu bir yaşamla- taçlandırmaya yettiği bir zekâ… Son yedi yılında o sinsi ve amansız Alzheimer'ı bile asilce dost edinen bir zekâ
...Yaşam, zamanın ve mekânın sonsuzluğu içinde
Bir parantez ise aslında
Senin parantezin büyük oldu ve köşeli
İçi dopdolu ve heybetli
Kapandı kapanmasına da
Bak şu işe ki, üç aşağı beş yukarı
Şanlı Cumhuriyetiminkiyle eş anlı
Kapanan sadece o parantezler midir? Sonrasında da hep düşüneceğim. Yenileri sağda, solda filizlenerek açılıp kapandıkça hep düşüneceğim! Ömrüm elverdiğince…
Dilerim ki hiç bilmezsin, ne denli hüzünlüyüm. İnan, kendimle de seni artık hiç üzmeyeceğim. Ve inan, bana yeni bir derstir ölümün. Söz, artık hiçbir dersten de sıkılmayacağım!
Ey toprak, ey ışık, ey sonsuzluk
Son sözüm size,
açın kollarınızı elinizden geldiğince
ona da, babama da
Ve onu emanet alın.
Yeni duvarı mermer kabri olsun!
İşte bu son isteğimle de
Son kez, sana "Elveda baba!"
İ. Ersin Kabaoğlu
19 Mayıs 2012
(*) O, doğa gibi; zorlu, yer yer hırçın dalgalı,
mahzun ve asil hayatında yaşananları, tüm olup bitenleri - kendi sınırları içindeki - görkemiyle Vangelis'in Anthem klibi ne kadar yansıtır bilemem!