Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mayıs '12

 
Kategori
Aile
 

Elveda Baba!

Elveda Baba!
 

Elveda baba, sen hep bizimlesin anne!


Sen, şimdi kabrindeyken geceleyin

O uzak yerde, sessiz ve derinde

Parlarken ay ve yıldızlar tepende

üzerine serdiğim bayrak gibi

Bilesin ki daha çok senin soluğundur

duyduğum ses ve aldığım nefes

Elveda baba

Nasıl bilebilirdim sen ölmeden, ölümün sana da yakışabileceğini... O zorlu, yer yer hırçın dalgalı, az huzurlu ve çok namuslu yaşamını asude bir huzur okyanusuna taşıyabileceğini… Mümkün olsa, o siyahi mor okyanusun tenha bir kıyısında, gece-gündüz demeden, çıplak ayakla hep beklemek isterim, paçalarım sıvalı...

Ama ne zor yine de,

bir başına düşünmek şimdi seni,

Daha da zoru, arkanda

Boynu bükük, yetim bıraktıklarını

Savunduklarını ve değerlerini

Gittin gideli, yıkık bir çocuk bahçesi gibidir artık yüzüm. Mamurken etrafını çevirirdi sert ve sağlam duvarın. Pek belli edemesem de seni çok sevmiştim! Sen de sevgini açıktan pek belli edemezdin. Çünkü çok küçük yaşlardan beri hem öksüz hem yetimdin! Yoksa şimdi yıkık bir duvar mısın oralarda ? 

Dimdikti o duvarın yaşamında oysa ki: Yalancı, dolan(dırı)cılara, rüşvetçi ve kötülere, arsızlara karşı… Ama iyileri, dürüstleri ve güçsüzleri görünce de hemen yıkılıveren… Adaletin küçüldüğü, suçluların büyüdüğü, haksız beraatlar arttıkça suçluların değil, vicdanlarda yargıçların hüküm giydikleri yerlerde, çok istisnai, geçit vermez bir set gibi yükselen duvarın…

Biliyorum o duvarın artık yıkık, kırık ve dökük 

Belki de  un ufak olsa da

Sen oralardasın

Tıpkı doğum öncesi gibi

Huzurlu bir sonsuzluktasın

Ve ışıklı ruhun gezinmekte

En zor cebir problemlerinin

Bilmem kaç hamle sonrasının satranç karelerinin

Ve en adil dava kararlarının olduğu yerlerde...

Yoksa artık geceleri gökyüzünde

o çok sevdiğin ve iyi bildiğin

yıldızlardan biri misin (*) 

Tanrı öylesi keskin ve işlek bir zekâ vermişti ki sana. Şanssızlıklarının yer yer gölgelediği ama damlalarının bile bizleri -onurlu ve namuslu bir yaşamla- taçlandırmaya yettiği bir zekâ… Son yedi yılında o sinsi ve amansız Alzheimer'ı bile asilce dost edinen bir zekâ ...

Yaşam, zamanın ve mekânın sonsuzluğu içinde

Bir parantez ise aslında

Senin parantezin büyük oldu ve köşeli

İçi dopdolu ve heybetli

Kapandı kapanmasına da

Bak şu işe ki, üç aşağı beş yukarı

Şanlı Cumhuriyetiminkiyle eş anlı

Kapanan sadece o parantezler midir? Sonrasında da hep düşüneceğim. Yenileri sağda, solda filizlenerek açılıp kapandıkça hep düşüneceğim! Ömrüm elverdiğince… 

Dilerim ki hiç bilmezsin, ne denli hüzünlüyüm. İnan, kendimle de seni artık hiç üzmeyeceğim. Ve inan, bana yeni bir derstir ölümün. Söz, artık hiçbir dersten de sıkılmayacağım!

Ey toprak, ey ışık, ey sonsuzluk

Son sözüm size,

açın kollarınızı elinizden geldiğince

ona da, babama da

Ve onu emanet alın.

Yeni duvarı mermer kabri olsun!  

 

İşte bu son isteğimle de

Son kez, sana "Elveda baba!"

İ. Ersin Kabaoğlu

19 Mayıs 2012 

(*)  O, doğa gibi; zorlu, yer yer hırçın dalgalı,  mahzun ve asil hayatında yaşananları, tüm olup bitenleri - kendi sınırları içindeki - görkemiyle Vangelis'in Anthem klibi ne kadar yansıtır bilemem!  

http://www.youtube.com/watch?v=B5T9LLtpJHg&feature=related 

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..