Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '08

 
Kategori
Mizah
 

Çemal emice

Çemal emice
 

Hüseyin abi nin ağzından dinlediğim, dedesine ait olan gerçek bir hayat öyküsü..

1940 ların Türkiye sinde Stabilize, kasisli yolların arabaların ve şöförlerin tek, tük olduğu zamanlar. Trabzon da Şavrole steyşin arabası olan Cemal amca İstanbul’a yolcu götürür. Dönüş te İstanbul dan yolcu bulamaz. Çok üzgün halde geri dönerken, Adapazarı yolun kenarında biri el eder. Yanaşır. Camı açar..

- Puyur kardeş.

- Nereye gidiyorsun abi?

- Trabizan’a..

- Bizi de Artvin’e kadar götürür müsün?

- Kaç kişisinuz?

- İki kişi, dayım ve ben

- Oluuur.

- Kaç para?

Cemal amca sallar..

- 50 lira

- Tamam. Kabul..

- Hani, nerdedur dayın?

- Ahaa şurda, yanaş alalım.

- Tamam bin hadi.

Cemal amca sevinmiştir. İçi içine sığmıyordur. Gelirken 25 liraya gelmiş, giderken 50 lira “iyi para “ der, kendi kendine. Hemen arabayı tarif edilen yere doğru yanaşır. Keyfle Birinci sigarasını yakar. Radyo sunu ve arka bagajı açar. Bezi alır, keyfle camları silmeye, beklemeye başlar. Ama birden kalabalık insan topluluğunun, tabut la birlikte arabasının arkasına doğru geldiğini görür. Kendisini oraya götüren gence sorar..

- Hayırdır piraderum haçan nedir bu?

- Dayım..

- Nasii!!!

- Dayım işte vefat etti.. Memlekete götürecem.

- Nasii!!! Yav sen manyakmisun nesun. Haçan niçun demedun baha.. dayım eldi de cenazesini götüreceğum. Olmaz gardaşum. İndirin aşağiya oni. Pen götürmeyrum. İndirun yav…

Birden ortalık karışır. Araya köyün ileri gelenleri girer. İmam ve muhtar Cemal amca yı kenara çeker. Sakinleştirmeye çalışırlar.

Cemal amca’yı bir türlü ikna edemezler. İmam..

- Adın ne senin, Müslüman?

- Çemal.

- Cemal efendi.. Bak sabahtan beri araba bekliyoruz burada. Rahmetlinin son vasiyeti “ Beni doğduğum köye gömün” dedi. Bizde ona söz verdik. Gel sen götür. Memnun ederiz seni. Sevap kazanırsın..

-Olmaaaaz. Hoca efendi.. Olmaz.. Ben götüremem oni.

- Neden?

- Pen eliden den çok korkarumda.

- Yav ölmüş adam ne yapacak sana!

-Olmazzzz. Olmaz diyeyrum saha.. Anlamaymisun.

Cemal amca’yı bir türlü ikna edemezler. Tartışmalar kavgaya dönüşecekken, O sıra Muhtar söze karışır. “Bi dakka, bi dakka”…

- Cemal efendi sana 150 lira versek

- Olmazzz

- 200 lira versek

- Olmaz abicum. Olmazzz

- Peki 300 lira peşin versek.

Cemal amca şaşırmıştır. Gözleri bir anda dönmeye başlar. Nerdeyse arabanın değerinde parayla karşılaşmıştır. Ne diyeceğini şaşırır.

- Dört yüz lira olursa pelkim olabilur.

- Tamam, kabul ediyoruz. Aç bagajı…

Bagaj açılır. Tabut arkaya yerleştirilir. Cemal amca genci yanına oturtur. Arabayı çalıştırır. Gence dönerek..

- Baha bak evlat, Artvin’e gidene kadar uyumak yok ha. Uyursan senude dayinuda aşağiya atarum. Annadunmi..

Genç..

- Tamam. Ühü, ühü, ühü, hıçkırık, hıçkırık uyyy dayım uyyy

- Ula paşlatma dayından şimdi, tırtıl. Sus deyurum sahaa.. SUSS

Radyo yu son ses açar. Yurttan seslerle yola çıkarlar. Aradan nerdeyse 28 saat geçmiştir. Köye az bir mesafe kala, Artvini’n sisli havasında, yamaç, rampalı, virajlı, kasisli, yollarında hoplayarak, zıplayarak, yavaşça, pür dikkat ilerlerler.

Vakit gece yarısıdır. Araba birden virajda, çukura girer, çıkar. Arka bagaj açılır ve….

Genç adam arkaya döner, bakar, bağırır.

- Duuur, duuur, dayım gittiiii.. Dayım gitti..

- Sanada, dayınada başlayacağum şimdi..

Cemal amca söylenerek el freni çeker. Birlikte aşağı inerler. Tabut gerçekten bagajda yoktur. Karanlıkta meftayı aramaya başlarlar. Tabut parçalanmış, mefta nerdeyse 50 metrelik uçurumun dibinde, derenin kenarında yatmaktadır. Kan, revan, çamurun içindedir. Battaniyeye sararlar. Yukarıya, arabanın yanına zor, bela çıkarırlar.

Genç adam..

- ühü, ühü, ühü.. Uyyy dayım uyyy.. Hıçkırık, hıçkırık. Ben, seni böle nasıl köye götürürüm. Uyyy dayım uyy..

Cemal amca zaten sinirlidir. Nefesini zor toplayarak çocuğa çıkışır..

- Ula.. ula paşlatma dayından. Pin şu arabayada, götürüp bir an evvel teslum edelum şunu yav.

- Olmazz..

- Ne olmaz..!

- Ühü ühü ühü hıçkırık hıçkırık ben dayımı böyle köye götürüp anneme, yengeme teslim edemem..

- Eee.. ne yapacağuz?

- Yıkayacağız..

- Nasiii…!

- Yıkayacağız..

- Yav uşağum sen manyakmisun nesun. Ha bide baha elimü yikattiracaksun..

- Ühü ühü ühü hıçkırık, hıçkırık, oyyy dayım oyyy. Ben seni şimdi bu halde köye nasıl götürürüm.

Cemal amca “Allah’ım nedir bu benim başıma gelen” deyip sinirli, sinirli gence dönüp bağırarak..

- Ula, tamam sus.. SUSS.. Yikaruz şimdi ağlama. Bi suus yav…

Arabasını yol kenarında bulunan açık alanlı çeşmeye yanaşır. Meftayı çeşmenin önüne boylu boyunca yatırırlar.. Cemal amca, araba yıkama fırçasını eline alır. Genç te kovayla su dökerek yıkama işlemine başlarlar. Saat artık sabah 3- 4 sularıdır.

O sırada kereste yüklü bir kamyon çeşmeye yanaşır. Şöför su içmek yada elini yüzünü yıkamak için çeşmeye doğru sallana, sallana uykulu gözlerle gelir. Bir bakar ki!! Çeşme nin önünde bir adam yerde yatıyor. İki kişi başında, birinin elinde fırça, diğerinde elinde su dolu kova, biri üzerini fırçalıyor diğeri su döküyor. Adam gözlerini eliyle ovalar. Tekrar açar, bakar. Tekrar ovar. Tekrar açar, bakar. Ama manzara hep aynıdır.

Cemal amca söföre “ Biladerum hoş geldun“ der. Tam açıklama yapacakken, şöför arkasına bile bakmadan kamyonuna atlayıp korkusun dan yada şakınlığından olacak ki, kontağı çeviremeden, el frenini indirir. Haliyle frenleride tutmadığından yoldan aşağı uçar.

Cemal amca ve genç şaşkındır. Sinirinden fırçayı yere atar. Genci tokatlar.

- Haçan gördünmü yediğun bo… Tırtıl..

Meftayı kaptıkları gibi arabanın arkasına atarlar ve hemen ordan uzaklaşırlar. Köye sağ salim gelirler.

Saygılar..
 
Toplam blog
: 97
: 1839
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

İnsanım, eşitlikten ve hak’tan yana olan. Hiçbir şeye duyarsız olamadım. İnsanım ve merak ediyoru..