Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '19

 
Kategori
Şiir
 

Cemal Süreya

Cemal Süreya, asıl adı Cemalettin Seber (1931, Erzincan – 10 Ocak 1990, İstanbul); Net doğum tam olarak bilinmese de 1931 yılında doğuyor "Cemalettin Seber". 1931 yılında  Tunceli, Pülümür'de dünyaya geliyor. Dersim isyanı sebebiyle sonraları göç etmek zorunda kalıyor ailesiyle birlikte. 1947’de Bilecik Ortaokulu'nu, 1950'de de Haydarpaşa Lisesi'ni bitirir. Sonra Ankara'ya gelir okumak için.

Genç denecek yaşta aramızdan ayrıldı. O aramızdan ayrılalı 29 yıl olmuş Türk şair, yazar ve çevirmendir. Türk şiirinde soyut şiir akımı olan İkinci Yeni şiirinin öncülerinden biridir.

 Cemal Süreya, Haydarpaşa Lisesi'ne parasız yatılı kayıt oldu, ardından Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde Maliye ve İktisat Bölümü'nde okumaya başladı ve 1954'te mezun oldu. "Şarkısı Beyaz" adlı ilk şiiri 1953'te Mülkiye dergisinde yayımlandı.

Cemal Süreya mı Cemal Süreyya mı?

Soyadının değişmesiyle ilgili söylentiler vardır.

Eskişehir Vergi Dairesi’nde çalışan Üvercinka adını verdiği uzun boylu, beyaz tenli, güvercin salınışlı sevgilisiyle girdiği iddia sonucu “y” harfini kaybederek soyadını “Süreya” ya çevirmiştir. Süreya” soyadı ilk kez 1956 yılında yayımlanan “Elma” şiirinde görüldü.”

Cemal Süreya'nın ortaokulda başlayan edebiyat merakı lise yıllarında giderek arttı. Ahmet Muhip Dıranas ve Özdemir Asaf gibi isimleri okuyan Süreya, üniversite yıllarında takma isimlerle çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazdı. 

Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Uçurumda Açan (1984), Sıcak Nal (1988), Güz Bitiği (1988) ve Sevda Sözleri (1990) adlarındaki şiir kitaplarının yanı sıra deneme, eleştiri, günlük yazmış, antoloji de hazırlamıştır. Yapıtlarında, en sık işlediği temalar; aşk, kadın, yalnızlık, sosyal ve siyasal eleştiriler, ölüm, tanrı düşüncesi, portrelerdir. Ayrıca Fransızcadan kırka yakın kitabı Türkçeye çevirmiştir. Papirüs dergisini çıkarmış ve bu dergide edebî görüşlerini açıklamasının yanı sıra dergiyi bir aydın olarak da fikirlerini ortaya koymak için bir araç olarak kullanmıştır.

Radikal Gazetesinde yer alan bir habere göre ise şöyle: Üvercinka, güvercin kanadından kısaltılarak elde edilmiş bir sözcük. Barışa, aşka dayatmaya dönük…Ünlü bir şair olmasında ise şiirlerinde kendine özgü bir şiir anlayışı, çarpıcı, yoğun imgelerle bilgi birikimini sentezleyerek başarılı yapıtlar vermesidir. Ayrıca kendi dönemindeki birçok şairden halk dili ve biçimine önem vermesiyle ayrılır.

Aynı zamanda karikatürist de olan Süreya, kendisini tam olarak “Gül” şiiriyle edebiyat dünyasına duyurdu. Başarılı şairin "Üvercinka", "Dalga", "Güzelleme", "Üçgenler", "Cigarayı Attım Denize", "Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm" adlı eserleri 1955'te dergilerde yayımlandı. Şiirlerinin yanı sıra denemeler, eleştiri yazıları, şiir ve düz yazı çevirileri, çocuk kitabı, günce ve derlemelere imza attı. Sanat hayatı boyunca çeşitli mahlaslar kullanmıştır.

Yazdığı kitaplarla 1959’da Yeditepe Şiir Armağanı (Üvercinka), 1966’da Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü (Göçebe) ve 1988’de Necatigil Şiir Ödülü (Sıcak Nal ile Güz Bitiği) kazanmıştır. Kitaplık Dergisi’nin Türkiye’nin kuruluşunun 75. yıldönümü sebebiyle 1998’de hazırladığı “75 Yılda 75 Kitap listesi” nde iki kitabıyla (Üvercinka ve Sevda Sözleri) yer almıştır. Ayrıca çocuklar için ele aldığı yazılardan oluşan ve daha sonradan kitaplaştırılan Aritmetik, İyi Kuşlar Pekiyi, Türkiye Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan 100 temel eser listesinde 30. sırada yer almıştır. 1991’den itibaren Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği tarafından Cemal Süreya Şiir Ödülü verilmektedir.

 

Cemal Süreya’nın “Üvercinka” şiirinin öyküsü

Cemal Süreya’ nın Ortaokulun ikinci sınıfında. sınıfın en güzel kızı Seniha’ya âşık olur, derslerde onun kızıl saçlarından gözlerini alamaz. Bir gün tahtaya Kızıl Mısralar diye bir şiir yazar “Seni sevdiğim anda her şeyim kızıl oldu, masmavi defterime kızıl satırlar doldu… der. ”Süreya’nın aşkını, bütün okul öğrenir Arkadaşlarından Abdullah Macit uyarır Süreya’yı : “Ne yapıyorsun sana komünist derler!” Şiir, şöyle değişir sonra:

“Seni sevdiğim anda her şeyim yeşil oldu, masmavi defterime yeşil satırlar doldu.”
Cemal Süreya bir röportajında da dediği gibi aşkı “aynı masada mektuplaşmak”  olarak tanımlayacak kadar özdeşleştirmişti Seniha ile yıllarca mektuplaşır ve aşkıyla
ilk evliliğini yapar. Burada öykünün ilk kısmı biter ve ikinci  kısmı başlar: “Üvercinka”.

Cemal Süreya, Seniha hamile iken “Üvercinka” adını taktığı genç bir kızla tanışır; aralarında tutkulu bir aşk başlar. Ne var ki Süreya’nın 59 yıllık yaşamında, bu genç kızın ne adını bilen ne de yüzünü gören kimse olmayacaktır. Süreya’nın yaşamında bir giz olarak kalan bu sır, Türk şiirinin en güzel ve gizemli şiirlerinden birini ortaya çıkaracak Süreya’ya da şöhreti getirecektir getirmesine de Süreya bir karar vermek durumundadır. Çok sevdiği eşi Seniha o çok istedikleri çocuklarını doğurmak üzeredir ve Süreya kararını verir. Üvercinka ile ayrılık kararı alırken bir ağustos günü şu satırlar dökülür dizelere:

“Acıların   adını, ağustos koymalılar…” Geride bu aşkın izleri olan dizeler kalmıştır.”.

“Üvercinka” da şiirin konusu kadındır. Şair, Üvercinka’da sevgilisini,

  "Birçok çiçek adları gibi güzel

En tanınmış kırmızılarla açan" dizeleriyle betimler.         

Ünlü şiiri Üvercinka konuşma havasındadır:

Böylece bir kere daha boynunlayız sayılı yerlerinden
En uzun boynun bu senin dayanmaya ya da umudu  
                                                              kesmemeye
Laleli' den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız
Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsun
Ama nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemez
Sevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyor
Bütün kara parçalarında
                           Afrika dahil

Sevişmek, tüm dünyada olduğu gibi Afrika’da da olduğunu imgeler şair. Özellikle Afrika’yı vurgulaması, şairin tüm insanlara aynı açıdan baktığını gösteriyor.

 

Sizin Hiç Babanız Öldü mü?

Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum
Babamdan  ummazdım bunu kör oldum.

Değişik, düşündürücü, özgürce bir söyleyiş var, dizelerde. Birinci Yeniciler, şiiri ölçünün, uyağın kalıplarından kurtarmış; serbest şiiri, Türk yazınına getirmişler. O yıllarda, böyle şiir mi olur, denilmiş; ama tutunmuş. Öyle ki günümüzde, ölçülü, uyaklı şiir yazan sadece halk şairleri ya da halk şairlerinin izinden gidenler kaldı.

İkinci Yenicilerde şiirlerinde serbest ölçüyü kullanmışlar; daha da ileri giderek uslarına ne geldiyse dizelere aktarmışlar. Şiirin anlaşılmasını zorlaştırmışlar. “

 

Beni Öp Sonra Doğur Beni

Annem çok küçükken öldü
beni öp, sonra doğur beni
.

Annesini küçük yaşta yitirmesi, şairi çok üzmüş. Annesinin öpücüklerine özlem duymaktadır.

İkinci Yeni, 1950'li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreyya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhanve Ülkü Tamer gibi şairlerin başını çektiği bir şiir ve edebiyat akımı. Değişik imge, çağrışım ve soyutlamalarla yeni bir söyleyişi amaçlayan şiir akımıdır. Birinci Yeni’nin açık, halk deyişlerinin karşıtı anlaşılması zor şiiri yeğlediler. Birinci Yeni’nin önde gelen şairlerinden Orhan Veli, yoksul insanları anlatmak için söyle diyordu:

Cep delik, cepken delik,

Kol delik, mintan delik,

Yen delik, kaftan delik,

Kevgir misin be kardeşlik!

Orhan Veli, bu şiirde olduğu gibi halk konuşmalarını, deyişlerini şiire sokmuş; herkesin anlayacağı, hoşlanacağı esprili bir dil kullanmıştır. Cemal Süreya’nın şiirleri imge yüklü, anlaşılması zordur.Bilgisayar Olmak şiirinde:

Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü 
Selçukluya pragmalar taşıyan gazali 
Bir ilk aptallığı düğüm sayarak 
Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış. 

İkinci Yeni-aralarında Turgut Uyar’ın da bulunduğu iki üç temsilcisi dışında -çokluk sorumsuz, kaçak bir şiirdi. İnsanımıza ve onun gerçeklerine sırt çevirmişti; özü hor görmüş; hatta ara sıra atmış, kendini özün getirmediği karıştırmalara, değiştirmelere, biçim oyunlarına vermişti. Yalnız Cemal Süreya, gerçekler âlemiyle ilgisini tamamen koparmaz. Şiirlerinde, ele aldığı konular cinsel yönü güçlü aşk duygusu ile sosyal konulardır.(Mehmet Kaplan, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, s.246)

Freud’un cinsellikle ilgili görüşleri, Cemal Süreya’ın  şiir anlayışını etkiler. Cemal Süreya’nın şiirlerinde seksüel duygu çok güçlüdür. Kadın vücuduyla ilgili uzuvlar abartılır, çarpıcı bir duruma getirilir. Varlıklar, farklılaştırılır; gerçek durumlarından uzaklaşır.  Şairin istediği, düşlediği biçime girer :            

“Sen şiirinde bacaklar:

           Seni kucağıma alıyorum                                                                                                      

           Tarifsiz uzuyor bacakların                                                                                        

 “Bunşiirinde  gözler:

          Gözleri göz değil gözistan.

 “Yeni İnsan” dergisinde çıkan bir makalesinde şöyle diyor:

“Şiir insanın evren ve dünya içinde insan ve eşya  karşısında kendisini ayrı bir denemesidir. Törelerden daha doğaldır. Törelerle çatışma içindedir bu yüzden. Sanatın töreleriyle çatışır. her şeyin töreleriyle çatışır. Töre, yüzde elli doğal gereksinmelerinin biçimlenmesi ise yüzde elli de belli bir insan grubunun gücünü kullanarak, çıkarını kollayarak topluma kabul ettirdiğidir. Şiirle törenin çatışması, doğayla törenin çatışmasıdır.”

İkinci Yeni akımının önde gelen şairi Cemal Süreya, başka şairleri de etkileyen özgün şiirler de yazmış; ne var ki Cahit Sıtkı, Orhan Veli gibi geniş okura ulaşan yapıtlar oluşturduğu söylenemez; çünkü soyut ve kapalı şiirlerdir.

Dilin alışılmış kalıplarını yıkmak, sözdizimini zorlamak, değiştirmek ya da bozmak. Sözcülere yeni anlamlar yüklediler. Şiirde anlama değil, düş gücüne ve duyguya ağırlık verdiler. Bireyin yalnızlığı, sıkıntıları, çevreye uyumsuzlukları gibi temaları sıklıkla işlediler. Söylemek istediklerini soyut bir dille anlatmaya çalıştılar. Amaçları verilmek istenilen duyguyu anlatmaktan çok duyumsatmaktır.

İkinci Yeni’nin önde gelen şairlerinden Edip Cansever ve Cemal Süreyya’da İkinci Yeni şiirinin bu özelliklerini açık olarak görüyoruz.

"Sizi görmüyor muyum dikkat! Trenlere çikolata yediriyorum"
"En akıllı tarafımdır balıkla deniz tutmak"
"Çocuğu çocukluyor bir düdüğün kırmızısı"
"Güneş bir pazartesi olarak mı duruyor burnunuzda"

                                                           (Edip Cansever)

"Adam yıldızlara basa basa yürüdü"
"Dengesini uzun bıyıklarına borçlu yürürken"
"Başladı Afrika’sı uzun bir gece"
"Güvercin kuşkusu cırlak güneş"

                                               (Cemal Süreyya)

Trenlere çikolata yedirme, yıldızlara basa basa yürüme, dengesinin uzun bıyıklara borçlu olması, güneşin cırlaklığı… alışılmışın dışında, imge gücüne ve duyguya ağırlık veren yeni bir söyleyiş biçimi. Bilinçaltı verilerinin derinliklerinde geziniyor; imge gücüne ağırlık veriyorlar. Sözcükler arasındaki anlamsal bağıntıyı, bağlantıyı koparıyorlar, Anlamdan uzaklaşıp kapalılığı yeğliyorlar. Görünümü, eşyayı  soyutluyorlar. Cemal Süreya’nın Sürrealizmi’inde  doğaya dönüş vardır. Doğayı, gerçek üstü bir üslupla anlattığı

Göçebeadlı şiirinde kullanılmıştır :
Ay kana kana batıyor 
Eşkıyalar gecenin yangınını izliyor uzakta
Kargapazarı dağlarını dolanan yaşlı ve öfkeli bir 
                                                      otobüsteyim

1980 sonrası şiirinde; Türk şiir birikimini yeniden ve bir bütün olarak değerlendirme çabası vardır. Farklı şiir anlayışlarının aynı zaman diliminde temsilcileri bulunmaktadır. Yapı ve söyleyişe içerikten çok fazla önem vermiştir. İkinci Yeni şiirine özgü uzak çağrışımlara yeniden değer verilmiştir. Yeni imgeler peşinde koşulduğu da bir gerçektir. Bu dönemde şiir düz yazıya yaklaştırılmıştır.

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..