Cennetlik adam: Mehmet Ali Birand

Can Dündar'ın Birand/ Bir Ömür Ardına Bakmadan adlı kitabını okudum.

Kitap, biyografik türde, ama bir belgesel gibi, bol bol resimlerle hazırlanmış.

Tabii Can Dündar'ın o harika üslubu ve şiirsel diliyle leziz mi leziz bir kitap ortaya çıkmış...

 

*

 

Mehmet Ali Birand, 1941 yılında İstanbul'da doğmuş, üst üste gelen dertler doğduğu anda başına gelmiş; bir ayağı diğer ayağına göre kısa doğmuş, doğumu yaptıran ebe yanlışlıkla burnunu kırmış, yaşını doldurmadan da babasını kaybetmiş.

 

Mehmet Ali Birand'ı annesi yokluk içerisinde, zorluklarla büyütmüş. Bir bacağı diğerinde kısa oldu için, aksayarak yürürmüş, okuldaki çocuklar 'topal' diye lakap takmışlar, ama o hiç moralini bozmamış. 

 

1960'ta Galatasaray Lisesinden mezun olunca üniversite okumadan gazeteciliğe merak sararak, Milliyet'in genel yayın yönetmeni Abdi İpekçi'nin beğenisini kazanmış.

1961-1963'e kadar Londra'da tedavi olmuş, bir taraftan da Milliyet'in Londra muhabirliğini yaptı.

1963'te yurda dönünce Milliyet'teki işine devam etti, gün geçtikçe yıldızı parlayan bir gazeteci oldu.

 

1969'larda Milliyet'in sahibi Ercüment Karacan'ın üvey kızı Cemre'yle tanıştı; flört döneminden sonra 1973 yılında evlendi. 1977 yılında tek çocuğu olan Umur dünyaya geldi.

 

Günbegün gazetecilikte zirveye çıktı; röportaj gazeteciliğinde tek isim oldu.

 

15 yıla yakın Brüksel'de yaşayıp, Milliyet'in Brüksel temsilciliğini yaptı.

 

1985'ler de 32. Gün programını yapmaya başladı, yeteneğini bu seferde TV'de gösterip, bir çok izleyicinin sevgisini kazandı.

 

1987 yılında, Türkiye'de üstüne konuşmaya korkulan, tabu olan, sürekli yok sayılan Kürt sorunu üzerine ilk yazıyı yazdı. Yazısında askeri mücadelenin sorunu asla çözmeyeceğini, bunun bir kısır döngü olduğunu, sorunu çözmekten çok azdıracağını, çözümün daha çok kültürel atılımlarla çözüleceğini, tee o gün söylemiş, ama dinleyen olmamış, dinleyen olmadığı gibi de asker tarafından mimlenen bir isim olmuş, Mehmet Ali Birand.

 

1988 yılında Bekaa Vadisinde Abdullah Öcalan'la ilk röportaj yapan Türk gazeteci olmuş.

 

1987 yılına doğru, asker, mimlediği Mehmet Ali Birand'da iyice ağır iftiralar atarak, PKK destekçisi hain iftirasını atmış. Bu iftira sonucu gazetesinden kovuldu.

 

2005 yılından itibarende Kanal D de haber genel yayın yönetmenliği ve anchoımanlık yapmaya başladı.

Anchromanlik da ilk başlarda zorlansa da halkımızın sevgisini kazandı, her gün evine davet ettiği bir isim oldu.

 

Ölümüne 5 gün kalasıya kadar anchomanliğini yaptı. Ameliyat olacağım, haftaya görüşürüz dedi ama, 17 Ocak 2013'te hayata gözlerini yumdu.

 

***

 

Mehmet Ali Birand'ı, hayatı başarılarla dolu bu adamı, ben ölümüne iki yıl kala, yani 2011'de keşfettim. Aslında ismini duyar bilirdim ama, muhafazakâr ve milliyetçi çevrede yetişmiş olmam Birand gibi bir çok isme karşı beni ön yargılara bezemişti. 2010'dan itibaren geçirdiğim fikirsel evrimden sonra ön yargılarımı parçalamaya başladım. Yok edebildiğim ön yargılar sonucu, Mehmet Ali Birand'la 2011'de tanıştım.

Mehmet Ali Birand, hafta içi her gün saat 19.00'da evimize konuk olmaya başladı. Adamın harika bir haber sunumu vardı; mükemmel yorumları, şen kâhkahaları,dil sürçmeleri, renkli renkli kravatları, ve kravatlarına uygun saatleri vardı.

 

Mehmet Ali Birand'ı anneme, babanneme bile sevdirmiştim.

Doğrusu, ölümüne inanamadım; bir yakınım ölmüş gibi üzüldüm

 

*** 

 

Mehmet Ali Birand'ın hem ibretlik, hem de başarılarla dolu hayat hikâyesini Can Dündar'ın güçlü kaleminden okumalısınız.

 

*

 

Mehmet Ali Birand'ın hayatını anlatan bu kitap Kasım 2012'de çıkmış, yani Birand' ölümünden 3 ay önce..

Ne mutlu Birand'a ki, bu güzel kitabı gördü de göçtü bilinmezliğe...

 

*

 

Ahmet Hakan bazen tvit atardı, bazen de köşesine iliştirir, şöyle derdi:

 

"Birand'ı Nijeryalı 5 liraya saat satanlardan saat alırken görmüşler."

 

Kopardım bunlara, halbuki Birand'ın o renkli renkli saatleri birer İsviçre saatiydi.

 

-Mustafa Yıldırım - 12.08.2014