Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Felsefe
 

Cesaret

Cesaret
 

Cesaret, şövalyelik ruhudur, özgürlüktür, adanmışlıktır. Önce cesaret gelir ve diğer her şey onu izler.

Olgunlaşabilmek için en başta gelen şey açık yürekli olmak ve hakikatten korkmamaktır. Yanlışlarınızı, eksiklerinizi bilip, bunları itiraf etmek cesaretini de göstermemiz lazımdır. Kötülüğün ve iyiliğin, günahın ve sevabın, korkaklığın ve cesaretin tohumları insanın vicdanındadır. Adalet ve hürriyetin sembolü Şövalye, korkaklığın ne olduğunu bilerek, cesur olmayı benliğinde idrak etmiştir. O, ölçülü davranmanın, cesaretin, adalet fikrinin ve yardıma ihtiyacı olanların kurtarıcısı olarak mükemmel bir semboldür. Şövalye gibi yürekli iseniz, cesursunuz; gönüllü iseniz arzulayarak, isteyerek bir şeyi yapmaya koyulmuşsunuz demektir.

Aydın insan olabilmek yürek ister, cesaret ister, emek ister, güç ister, gayret ister, ilim ister ve süreklilik ister. Bireyin yaşam merdivenlerini çıkarken öğrenmesi gereken, basiretle aklını, temkinle cesaretini, kudretle kuvvetini, itidalle atılganlığını dengeleyip, yaşam hırsını toplumunun yararına yöneltmesidir. Kâmil insan, akluhikmet, bilim, kudret ve cesaret gibi insanî meziyetleri üstünde toplamış; aydınlanmış insandır.

Carl Jung şöyle der: “Kendi kalbine bakamayanın yaşamı bulanıktır;

Kendi yüreğine bakabilme cesareti gösterenler gönlünün muradını keşfedenlerdir.

Dışarıya bakan rüya görür, hayal dünyasında kaybolur, içeriye bakan uyanır, kendini keşfeder.”

Zincirlerini kıranlar, kendi yolunu bulanlar, düşünenler Platon’un mağara alegorisindeki gölgelerle yetinmezler. Kendini bu zincirlerden kurtararak, ne kadar zor ve acı verici olsa da yüzünü cesaretle gerçeğin ışığına dönerek hayatın gerçek anlamını ve doğruyu görebileceklerdir.

Korkak ve kötümser davranışların bireyin ne kendine yararı olur, ne de üstlendiği görevine. Aklı, vicdanı ve sürekli düşünme alışkanlığı, ona davranışlarındaki cesaretin sınırlarını, ölçüsünü belirleme imkânını verecektir. Toplumda eksikliği hissedilen, bilgiyi kullanma cesaretidir. Unutmamamız gereken, aydınlığa giden yolda mücadele etmemiz gereken düşmanımız, taassup ve boş inançlardır yani; “bilgisizlikten doğan yanılgılar” ve “saplantı halindeki fanatik düşünceler” dir. Kant “Aydınlanma Nedir” adlı yapıtında, aydınlanmayı “İnsanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmayış durumundan kurtulup aklını kullanmaya başlamasıdır” diye tanımlıyordu. “Aklını kullanma cesaretini göster” sözü Kant’a göre “Aydınlanma”nın sloganı olmuştur.

Cesur ve aydın birey, objektif, tüm insanlığa karşı sorumlu, eleştiriye açık ve gerçeği söyleme cesaretine sahip kişiliktir. O, her türlü küçük çıkar beklentilerinin üzerinde hareket eden dengeli, gerçek insandır. Akıl, kuvvet ve güzellik; üçü bir arada olursa, kendi irademiz gelişir. Kuvvet medeni cesaretimizdir. Cesaret, değiştirebileceğimiz şeyleri değiştirme gücüdür. Cesaretle duyarlılık arasındaki denge de olgunluktur.

Platon için üç değer çok önemlidir. Ölçülülük, cesaret ve bilgelik. Platon şöyle der: “Toplumun her katında bulunan erdem ölçülülüktür, ölçülülük aynı zamanda toplumun en alt tabakasının erdemidir. Bir üstteki koruyucular sınıfının belirleyici erdemi cesarettir, fakat cesaret, ölçülülük ile birlikte bulunur. En üstte ise yöneticiler bulunur ki, bunların belirleyici erdemi bilgeliktir, fakat yöneticiler cesaret ve ölçülülüğe de sahiptirler.”

Okuyup, yazan, kendini arayan, yolda olan, aydınlanmaya çabalayan bizlerin görevi, kendini aşmaya niyetli ve buna yatkın insanlar ile bilgilerimizi paylaşmaktır, onların içlerinde yanan ateşlere bir kıvılcım bile katkıda bulunmak dünya üzerinde sahip olunabilecek en büyük mutluluktur. Çevremize yardımcı olmak, kendimize toplumsal görevler biçmek için, ilk yapmamız gereken ise kendi içimize dönmektir. Bakmak yetmez, görmek gereklidir ve bu da cesaret ve samimiyet isteyecektir. Gerektiğinde kendi ile baş başa kalıp, hesaplaşabilen insan cesur ve korkularıyla yüzleşmiş insandır.

Cesaret bilgeliğin babasıdır, çünkü sosyal kurallara, standartlara, genel kabul görmüş örflere ve değerlere zıt karalar alınması gerektiğinde, bu ilkelere göre yaşamak cesaret ister. Cesaret gerektiğinde daha yüce bir iyilik için kötülük dahi yapabilmeyi gerektirir. Şövalye simgesinde de anlatıldığı gibi gerekirse kendini de feda edebilecek olan yüce değerlerin peşinden gitmektir. Ambrose Redmoon’un dediği gibi: “Cesaret korkunun yokluğu değildir; başka bir şeyin korkudan daha önemli olduğu sonucuna varmaktır.”

Medeni cesaret, bir aydında olması gereken özelliklerin en önemlilerinden biridir. Çünkü çatışma içindeki azgelişmiş veya gelişmekte olan toplumlarda taassup ve dogma ile süre gelen yenileşme savaşı cesaret olmaksızın yürütülemez. Aydın birey, halk dalkavukluğu yapmaz, o halktan olmaktan çok halk için düşünmeyi yeğler.

Cesaret için sadece düşünmek kâfi değildir, bu düşünceleri uygulamaya koymak gerekir. Aydın birey, uyuşuk bir düşünür değil, fiiliyata geçen bir aksiyon adamıdır. O, cesurdur, medeni cesaret sahibidir.

Hiç kimse derin suya girmedikçe yüzmeyi öğrenemez. Hiçbir kuş kanatları olgunlaşmadan ve cesareti olmaksızın uçmayı başaramaz. Cesaret yoksa mutluluk da yoktur. Mutluluk, yola çıkmamızdaki amaç değil, yolun kendisidir.

Berk Yüksel

 
Toplam blog
: 242
: 32770
Kayıt tarihi
: 09.03.07
 
 

21 Aralık 1973, Ankara doğumludur. Lisans ve yüksek lisansını “İşletme” alanında yapmıştır. Araşt..