Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

21 Şubat '08

 
Kategori
Deneme
 

Cesaretsizlik...

Günümüzde insanlar mutlu olmaktan çok mutsuz olmayı seçiyorlar... Daha doğrusu bu varlık kendini tıpkı dalgalı denizde ki sandal gibi mutluluğa kendini bırakamıyor nedense!

Oysa mutluluğu yakalayan insanlar bunun çok az bulunan bir duygu olduğunu anlayamıyorlar.

Mutluluğun bir çok çeşidi vardır yaşamamızda: aileyle çocuk, iki kardeş, iki dost ve aşıkların arasında!

Ancak insan oğlu daha çok mutsuzluğu, huzursuzluğu, hayal kırıklığını ve kederi kendileri için tercih ediyorlar! Günümüzde sanki kendimizi zorla bu psikolojiye itmeye çalışıyoruz hep beraber! Birbirlerinin etraflarında ki insanlar umarsızca sadece kendilerini düşünerek hareket ediyorlar.[...]

Ayrılıkla gelen mutsuzluklar bize kaybettiğimiz şeylerin değerlerini göstermekle beraber onları anlamamıza ve onlara bağlanmamıza sebep oluyorlar... Peki ama neden onlara ve kendimizi bir kez daha şans vermeye cesaretimiz olmuyor hiçbir zaman???!!! Sebebi aslında çok basit. Her bireyin sorumlu olduğu insanlarla beraber sorumlu oldukları bir hayatları vardır. Bir şeyi gerçekten tek başınıza yürekten ister ve yaşarsınız. Ta ki size başkaları ve hayat engel oluncaya kadar. Sonra yavaş yavaş hiç farkına varmadan yaşantınızdan insanlar çıkarır, alır ve yeni ufuklara yelken açarsınız... Siz ne yöne gittiğinizden haberdar olana kadar çoktan limandan ayrılmış çok uzaklarda olduğunuzu fark edersiniz. O hiç bilmediğiniz yerlerde yeni hayatlar kurup mutlu olursunuz. Belki bu kelimenin anlamını daha evvel ne gördüğünüzü, ne tattığınızı nede hissettiğinizi düşünürsünüz. Çünkü orada kurmuş olduğunuz şey aslında olması gereken ve kimsenin size karşı çıkmayacağını bildiğiniz yaşantınızdır. Bununla beraber gelen huzur size başka bir şey istememenizi sağlar.

Ancak bir gün, hiç beklemediğiniz bir anda, geride bıraktığınız limandan davetsiz bir misafir çıkagelir... İşte o anda karşınızda olan o kişiye ve geride bıraktığınız, hatta sildiğiniz hayatınız karşınızda size bakıyordur. O anda durup onlara bakarsınız sanki zaman sizi hiç değiştirmemiş sanki hiç onlar geride kalmamış gibi. Size maziyi getiren o bir çift göze saatlerce bakabileceğinize inanırsınız. O dakikalarda ister çok kalabalık ister çok sakin bir yerde olun, sizin için zaman ve yer kavramları yok olmuştur... Oradan kaçmak isteseniz bile ayaklarınız bastıkları yerden ilerleyemezler... Bir şeyler söylemek istersiniz sesiniz çıkmaz...

Sonra omuzunuzda bir sıcaklık hissedersiniz... Ve bir anda tüm bu tepkiler yok olup arkanıza dönersiniz... Sizi bekleyen bu kişi size bırakmak üzere olduğunuz hayata doğru çevirmeyi hiç zorluk çekmeden başarmıştır...

Birkaç adım attıktan sonra arkanıza döner, görmeyi beklemediğiniz o bir çift gözü tekrar arasınız... İkinci bir defa terk etmeden aklınıza kazımak içindir bu çaba aslında... Ancak çoktan o unuttuğunuz yada unuttuğunuzu sandığınız gözler kaybolmuştur bıraktığınız yerden.

Herkes gibi o da anlamıştır artık ait olduğunuz hayatın hangisi olduğunu... Eğer ki bir dokunuşla siz girdiğiniz o halden çıkabiliyorsanız zaten bir şeylerden vazgeçmişinizdir... Bu ummadığınız ziyaret size istediğiniz zaman geride kalmış limana dönebileceğinizin işaretini vermiştir... Orada da başka hayatlar ve yaşantılar yaşanmakta olduğu da bir gerçektir ancak tüm bunları alt üst edip size ait bir dünya kurabilmek için hepsi tetikte sizi beklemektedirler! Fakat siz çoktan seçtiğiniz hayata sessizce yaklaşır yaşamaya devam edersiniz.

En başta sorduğumuz soruya döndüğümüzde de “neden bir şans daha vermeye cesaretimiz olmuyor hiçbir zaman?” sorusuna da doğrudan cevap bulmaktayız... Geride kalmış bir yaşantıya veya bir insana geri dönmek her şeyi yıkmaktır sizin için...

Ne yazık ki günümüzde geçmişte olduğu gibi, insanlar içlerinde arzuladıklarını değil onlara sunulan hayatı seçerler. Bize düşen davranışta, sunulan bu hayatları kendi kişiliğimize göre törpüleyip, mutlu bir şekilde yaşamak için yaratabileceğimiz yaşantıyı sağlamak kalmaktadır.

 
Toplam blog
: 4
: 593
Kayıt tarihi
: 21.02.08
 
 

Yazdıklarımla her insanın duygularını dile getirmekle beraber, kendi yaşadıklarımdan yola çıkarak he..

 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara