- Kategori
- Siyaset
CHP'de Kılıçdaroğlu ya da "Claudius Kemal" dönemi

'Ben Claudius', ingiliz yazar Robert Graves tarafından yazılan ve 1934 yılında ilk baskısı yapılan bir romanın adıdır. Romanın konusu Roma İmparatoru Claudius'un hayatıdır. 1937'de bu romandan uyarlanan ilk film olan "I, Claudius" çekilmiştir. 1976 yılında ise BBC tarafından bu roman TV dizisi olarak uyarlanmış ve çok ilgi görmüştür.
TRT'nin tek tabanca olduğu yıllarda, sanırım 80'li yılların sonlarıydı, TRT TV.de de yayınlanmıştı bu dizi. Zaman buldukça izlediğim bu dizi benim de çok ilgimi çekmişti.
Bu dizide antik Roma İmparatorluğu sarayındaki iktidar savaşları ve bu bağlamda dönen entrikalar anlatılmaktaydı. Müstakbel imparator adaylarının ve destekçilerinin birbirlerine oynadıkları oyunlar sergileniyor ve kan gövdeyi götürüyordu. Claudius da imparator adaylarından biriydi. Uysal ve korkak kişiliğiyle bu konuda onun hiçbir iddiası ve beklentisi yoktu. Ayrıca bir vücut sakatlığı vardır. Bu nedenle ailesi ona 37 yaşına kadar kamu görevi vermemişti. Tabii ki o da sarayda yaşıyordu. Sarayda vuku bulan olaylardan dehşete kapılıyor, köşe bucak saklanacak yer arıyordu. Ne de olsa imparator adayıydı ve onu da öldürebilirlerdi. Gerçekte ise bu kişiliğiyle hiç kimse onu adam yerine koymuyor ve onunla ilgilenmiyordu bile. Sonunda bütün güçlü rakipler birbirlerini öldürdükleri için başka aday kalmadığından, Claudius ailesi tarafından İmparator yapılıyor.
Son CHP kurultayında Kılıçdaroğlu, CHP'deki kesin hakimiyetini ve liderliğini ilan ettikten sonra nedense benim aklıma Claudius geldi.
Tarihi şartların farklı olması nedeniyle tabii ki bire bir örtüşmesi düşünülemez. Ama kişilik benzeşmesi ve CHP'deki iktidar değişim süreci dikkatlice analiz edildiğinde ortak noktaların çok olduğu görülücektir.
Bir kere Claudius gibi Kılıçdaroğlu da çok iddiasızdı. Suni yaratılan bir ortamla bir anda popüler olan ve CHP liderliği CHP tabanında ve bazı köşe yazarlarınca dillendirilen Kılıçdaroğlu, daha bundan 7 ay öncesine kadar ekranlara çıkıyor ve "CHP'de liderlik sorunu yoktur" açıklamasını yapıyordu. Bununla genel başkanına bağlılığını ve sadakatını açıklıyordu. O da Claudius gibi lider adayı gözükmekten adeta korkuyordu.
Kılıçdaroğlu, Baykal kaset olayından önce, tabandan ve köşelerden gelen destekle ortaya çıksaydı ve Baykal'a karşı liderlik savaşı başlatmış olsaydı ve kazansaydı, o zaman durum bambaşka olacaktı.
Kaset olayından sonra bile Kılıçdaroğlu, adının lider adayı olarak gündeme gelmesinden tedirgin oluyor ve "bu kurultayda aday olmayacağım" açıklamasını yapma gereği hissediyordu. Sav'ın onunla yaptığı gizli görüşmelerde onu dürtmesi ve cesaretlendirmesi sonucu kurultaya beş gün kala genel başkanlık adaylığını açıklamıştı.
Adaylığını açıklamıştı ama koskoca CHP'de karşısında yarışacak bir rakip bulunmamaktaydı. Yani bir ikinci alternatifi bile yoktu. Tıpkı Claudius gibi.
CHP gibi köklü bir partide nümünelik da olsa ikinci bir lider adayının olmaması Baykal'ın eseriydi. Liderlik vasıfları taşıyan ve gelecekte lider olması ihtimali olan kim varsa hepsinin kafasını ezmiş ve partiden uzaklaştırmıştı. Kendini göstermeye hiç fırsatı olmayanlar da cabası.
Gözlerini CHP'de açmış ve CHP okulundan yetişmiş olan bir Fikri Sağlar, bir Mustafa Sarıgül, bir Ertuğrul Günay vs. duruken ve CHP'de kıyasıya iktidar savaşları yaşanırken, daha dün başka bir partiden CHP'ye geçmiş olan ve başta hitabet olmak üzere hiçbir liderlik vasfı bulunmayan Kılıçdaroğlu'nun, hiçbir mücadele vermeden, adeta avantadan CHP gibi büyük bir partinin liderlik makamına oturması Claudius'u hatırlatmıyor mu?
Zaten Kılıçdaroğlu'nda, az da olsa, bir liderlik ışığı görseydi Baykal, tıpkı Sağlar gibi, tıpkı Günay gibi, tıpkı Sarıgül gibi onun da kafasını zamanında ezmez miydi?
Bunu çok iyi bildiği için Kılıçdaroğlu da, yerli yersiz her fırsatta Baykal'a sadakatını ve bir iddiasının olmadığını açklıyordu.
Claudius, vücut sakatlığının etkisiyle de çok pısırıktır. Hatta bazı tarihçiler, iktidar savaşlarında kendisine dokunmamaları ve hayatta kalabilmek için, sakatlığını bilinçli olarak abarttığını söylemektedirler. Ama İmparator olduktan sonra Britanya'yı bile fethederek ülke topraklarını çok genişletiyor. Demek ki makama oturduktan sonra kişiliği değişiyor. Korkak ve uysal haliyle savaşlara kalkışamazdı herhalde. Kılıçdaroğlu da makama oturduktan sonra değişti. Eski uysal ve itaatkar kişiliği kayboldu. Paslanmış kılıcını kınından çıkardı ve bir kılıç Baykal'a ve bir kılıç da Sav'a salladı. Ve CHP'yi fethetti. Kurultayda Baykal da Sav da ne kadar şaşkın duruyorlardı. Çünkü Kılıçdaroğlu'ndan hiç böyle bir hareket beklemiyorlardı.
Bu nedenlerle Kılıçdaroğlu'na Gandi Kemal demek yerine Claudius Kemal demenin daha doğru olacağını düşünüyorum.
Ve gelecekte Kılıçdaroğlu'nun ne yapacağını merak edenlere de Claudius'un hayatını araştırmalarını öneriyorum.