Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Bashico Doğal Anneyim Başak Pirtini

http://blog.milliyet.com.tr/bashico

29 Kasım '17

 
Kategori
Beslenme / Diyet
 

Chris Wark ile Kemoterapisiz Kanseri Doğal Yollarla Yenme Programı

Chris Wark ile Kemoterapisiz Kanseri Doğal Yollarla Yenme Programı
 

3. Seviye kolon kanserine 26 yaşında yakalanan Chris'e sadece tedavisiz 6 ay, klasik tedaviyle maksimum 5 yıl ömür biçiliyor. Bundan 12 yıl önce doktorların önerdiği ameliyatı olduktan sonra (şimdi ameliyat öncesinde hayati tehlike yoksa baştan bu programı denerdim diyor) kemoterapi ve radyoterapiyi reddediyor ve bulabildiği tüm doğal yolları deniyor. Kanseri yendikten sonra başka kanser hastalarına danışmanlık yapmaya başlıyor. 12 yıl boyunca topladığı deneyimleri 12 Eylül'de ÜCRETSİZ 10 günlük bir kursta toplamış. Hedefi bu ücretsiz hayati bilgilerin 12 Eylül'e kadar 1 milyon kişiye ulaşmasıydı. Eylül 2017'deki kursuna yüzbinlerce kişi katıldı. Yılda bir kere bu kursu tekrar ücretsiz olarak bir 10 günlüğüne açıyor. Kaçıranlar kursun linklerinden diğer zamanlarda ücretli olarak temin edebilirler. 
 
Chris Wark geçmiş aylarda kanser hakkında The Truth About Cancer Live Konferansında konuk konuşmacı olarak da yer aldı. 
 
**********************************
 
Chris Wark – Square One Kanseri Şifalandırma Koçluğu Programı Notlarım – 12 Eylül 2017
 
(yazının önerilen noktaların linkleri eksik halidir, tamamına en sondaki linkten ulaşabilirsiniz)
 
Modül 1 – İlk önce önemli şeyler
 
Modül 2 – Neden kanseriniz var ve sebepleri nasıl yokedilebilir?
 
Modül 3 – Anti-Kanser Diyeti Bölüm 1 
 
Modül 4 – Anti-Kanser Diyeti Bölüm 2
 
Modül 5 – Bedeninizi ve Çevrenizi nasıl detokslayacaksınız? 
 
Modül 6 – Stresi nasıl yokedeceksiniz ve kalbinizi nasıl şifalandıracaksınız
 
Modül 7 – Spiritüel şifalanma
 
Modül 8 – Egzersiz ve dinlenme ile iyileşmeyi aktive etmek
 
Modül 9 – Kanseri tedavi eden bitkiler, çaylar ve gıda takviyeleri 
 
Modül 10 – Gelişmenizi nasıl test edebilir ve izleyebilirsiniz
 
Burada yer alan notlar Chris Wark’ın sunduğu programı dinlerken tuttuğum Türkçeye çevrilmiş notlardır. Chris sadece kendi deneyimlerini paylaşıyor, ve bunlar pek çok hastaya farklı bir bakış açısı kazandırıyor. İngilizce modüllerin sonunda programı takip ederek iyileşenlerin röportajlarına yer veriliyor. Tabii bunlar bu çeviride yok. Lütfen bilgilenme amacıyla değerlendiriniz. Her zaman kendi araştırmanızı yapınız. Her zaman bir hastalığı tedavi ederken doktorunuza danışmayı unutmayın. Modüllerin tamamını koyamadım.
 
*********************************
 
MODÜL 1 – İLK ÖNCE ÖNEMLI ŞEYLER
 
Kanser teşhisi aldıysanız bu bedeninizin size bir mesajıdır. Yaşam şekliniz sizi öldürüyor! Bunu kabul edin. Bunun sizin hatanız olduğunu kabul etmek sizin hayatınızı kurtarabilir.  Kanser endüstrisi bunun sadece kötü bir şans olduğunu söyler. Yaptığınız hiçbir şeyin, yapacağınız hiçbir şeyin kanserin ortaya çıkmasında etkisi olmadığını söylerler, böylece ameliyat, kemoterapi ve radyoterapi almanız konusunda sizi ikna ederler. Gerçek şudur ki, seçimleriniz sizin yaşatır veya öldürür. İster geleneksel tedaviyi seçin, ister doğal tedavileri her zaman sağlığınızı destekleyecek bir şey vardır. Buradaki önemli nokta kendinize acımayı bırakmanız, kurban rolünden çıkmanız ve şimdiye kadar yaptığınız seçimlerin ve durumun sorumluluğunu almanızdır.  Hayatta her şey bir sebepten ortaya çıkar. Çoğu zaman bu sebep sizsinizdir. Geçmişteki seçimlerimiz şimdiki olasılıklarınızı etkiler. Şimdiye kadar yaptığınız beslenme ve hayat tarzı seçimleriniz de sağlığınızı etkiler. 
 
Kanser normaldir. Her insan hayatı boyunca bazı kanser hücreleri geliştirir. Ancak her insan tümör oluşturmaz. Aradaki farkı bağışıklık sistemi sağlar. Bağışıklık sistemi virüs, bakteri, parazit, patojen ve mutasyona uğramış kanser hücrelerini bulur. Bedeninizdeki hücreler bazen bir şekilde mitokondri hasarı ya da DNA hasarı yaşayabilirler. Genelde bu hücreler kendini iyileştirir veya ölür. Bazen bu hücreler yaşamak için mutasyona uğrar. Bazen de kanser hücresine dönüşür. Her hücre sonunda ölür. Bazıları günler, haftalar ya da aylar yaşar. Her birinin programlanmış bir ömrü vardır. Hücre kanserli bir hücreye dönüştüğünde kontrol dışı bir şekilde bölünmeye başlar. Ve otomatik yokolma becerisini kaybeder. Tümörler 1mm olana kadar medikal araçlarla tanımlanamaz. Bu sırada 100bin-1milyon kanser hücresi oluşmuştur ve 6 yıl geçmiştir. 1. seviye kanser tipi metastastır. Yani kanınızda kanser hücreleri dolaşmaktadır. Bu yüzden erken teşhiş yapıldıktan hemen sonra metastas gerçekleşebilir. İyi çalışan bir bağışıklık sistemi kanser hücrelerini bulup yokeder. Bedeninizde bir tümör varsa bu bağışıklık sisteminizin fazla yüklendiğini ve/veya baskılandığını gösterir. Sizin isteklerinize yetişemez. Kanser sizin kendi bedeniniz, kendi DNAnızdır. Kendi bedeniniz yaratır, kendi bedeniniz yokedebilir. Ben bunu kendi şifalanma tecrübemden ve benimle konuşan bir sürü mucizeler gerçekleştiren kemo, radyoterapi ve ameliyattan başarı elde edemeyen ölümcül 4. seviye kanseri atlatan kişilerden, hatta bu terapileri almayan ve iyileşen başka yüzlerce kanser hastalarından biliyorum. 
 
Benim hikayemde seçtiğim ameliyattan sonra toksik kimyasal tedaviyi reddettim ve toksik olmayan doğal tedavileri uyguladım. Gittiğim onkolojistim 3. Seviye kolon kanserim olduğunu ve yüzde 30dan daha az 5 yıl yaşam şansım, yüzde 10ndan az 10 yıl yaşam şansım olduğunu söylemişti. Yaptığım radikal yaşam ve beslenme değişimlerinin 13 yıl sonra burada olmamın temel sebebi diye inanıyorum.
 
Tıp otoritelerinin kansere bakış açısı bir kez başladı mı hiç durmayan bir tren gibi olduğu yönünde. Treni durdurmanın tek yolunun ameliyat, kemo ve radyasyon ile rayları uçurmak olduğunu düşünüyorlar. Fakat bunun karşıtı pek çok kanıta dayalı makale de var. Bunlardan birisi “Spontaneous Remission” yani spontan hafifleme. Kanserin kendi kendine hafiflediği ile ilgili yazılmış 800 kanser makalesinin birleştiği aynı isimli bir kitap bile var.  Bu kitap bedenin kanseri kendisinin yenebildiği, iyileştirebildiğinin kanıtıdır. Skeptikler halen buna anekdot diyerek inanmakta güçlük çekiyorlar.
 
Bedeniniz doğru ilgi ve besinler verildiğinde kanserden iyileşebilir.  Bu yaşamınızdan tüm kansere yol açan etkenleri çıkarmanızı ve değiştirmenizi gerektirir. 
 
Eğer çevresel toksinlere maruz kalıyorsanız diyetiniz ve yaşam şekliniz kanseri önleyici olabilir. Yine de maruz kaldığınız toksinleri minimuma azaltmanız gerekir. Araştırmacılara göre kanserlerin yüzde 5’i sadece genetik olup geri kalanı, diyet, yaşam tarzı ve çevresel toksinlerden kaynaklanıyor. 
 
Sağlıklı beslenmez, egzersiz yapmaz ve çevreden bedeninize giren toksinleri arındırmazsanız bedeniniz bir süre sonra sorun çıkarmaya başlar. 
 
Şimdi her kanser hastasına sorduğun iki soruyu size sormak istiyorum:
 
Neden kanseriniz olduğunu düşünüyorsunuz?
 
Kanseriniz olmasına yol açacak sebepler neler diye düşünüyorsunuz?
 
Kalem defter alıp bunları not almaya başlayın. Belki stresten, belki yeterince kendinize bakmadınız…
 
Kendi içgüdüleriniz ve sezgilerinizi dinleyin. 
 
Doktorunuza bu soruları sorar ve cevaplarınızı anlatırsanız size diyetiniz ya da yaşam şeklinizden kaynaklanmadığını büyük olasılıkla söyleyecektir. Sadece kötü genetik miras ya da kötü şans olduğunu söylerler. Bunu söyleyerek sizi güçsüz hissettirirler ki kanser sektörünün amacı sizi kurban olduğunuzu kabul ettirmektir. Böylece size önerileni tamamen kabul edersiniz, evet halen dondurma, hamburger ve pizza yersiniz, yeter ki kilo kaybetmeyecek kadar yiyin derler. Doğal toksik olmayan terapiler sana yardımcı olamaz, biz senin tek şansınız derler. İşte bu mesajı verir onkolojistler fakat bu doğru değil! Tek şansınız toksik terapiler değildir. Bedeniniz kanseri yarattı, bedeniniz kanseri yenebilir!
 
Gerçekten yaşamak istiyor musunuz?
 
Ölmemeye o kadar odaklanarak yaşıyoruz ki yaşamayı hiç düşünmüyoruz. Belki hayatınızla çok mutlusunuz, ya da hayatınızdan çok fena bunaldınız ve ölmek istiyorsunuz. Herhangi bir yargılama yapmıyorum. Her ne yapmak istiyorsanız, toksik terapilerle uğraşmak yerine kalan hayatınızın tadını çıkarmak isteyebilirsiniz. 
 
 
Mesela Norma  90 yaşında kansere yakalandıktan sonra kimyasal terapileri reddedip hayatının son bir yılını Amerika’yı dolaşarak geçirdi, hayatının tadını çıkardı ve huzurla öldü.
 
Eğer hayatınızın geri kalanında günde 3 kere çizburger ve milkshake içerek geçirmek istiyorsanız, tamam bunu da yapabilirsiniz. İstemediğiniz hiçbir şeyi yapmamalısınız. Tüm toksik ve doğal kanser tedavileri de buna dahil.
 
Eğer gerçekten yaşamak istiyorsanız kanseri yenmek, bedeniniz iyileştirmek tam bir adanmışlık gerektiriyor.
 
Tam bir adanmışlık. Sıfır bahane.
 
Kanseri yenen hastaların ortak için karakteristik özelliği var.
 
Birincisi kuvvetli bir yaşama isteği. İkincisi iyileşmek için bahane yaratmadan her ne olursa olsun onu yapma isteği.
 
Eğer kuvveti bir yaşama istediğiniz yoksa, hayatınızı değiştirmek istemiyorsanız, sigara içmeyi bırakmak, diyetinizi değiştirmek, egzersiz yapmak istemiyorsanız, affetmek istemiyorsanız o zaman bu kursta anlatacaklarım size göre değil.
 
O zaman büyük hareketle yol almanız gerekiyor. Küçük hareketler küçük sonuçlar doğurur. Çok nadiren küçük değişiklikler büyük sonuçlar yaratır ancak konu kanser olunca sihirli bir ilaç, ufak bir çözüm yok. Şifalanma büyük bir yaşam değişikliği gerektirir. Belki 2 yıl boyunca yapacağınız ciddi bir değişiklik ve adanmışlık. Birçok kanser hastası hayatında değişiklik yapmaya başlayınca 30-60-90 günde tümörleri küçülüyor. Ancak kanserin tekrarlanmaması için en az 2 yıl boyunca aynı değişimi sürdürmek gerekli. 2 yıla neredeyse vücudunuzdaki tüm hücreler yenilenmiş oluyor. Bazı hücreler 1 yılda bazıları bir yıl içinde pek çok kez yenilenmiş oluyor.
 
“Her ısırıkta her gün bedeninizi yeniden inşa ediyorsunuz.” Bunu her öğününüzde kocaman bir kasedeki sebzelerinizi yerken kendinize hatırlatın.
 
Çetinceviz geçen en az iki yıl.
 
Bazı kanser hastalarında gözlemlediğim şey birkaç ayda hayatlarını tamamen değiştirdikleri zaman harika hissediyorlar, tümörleri küçülüyor, hatta tamamen yokoluyor. Sonra tembelleşiyorlar ve eski alışkanlıklarına geri dönüyorlar. Böyle olunca kanser geri geliyor ya da tekrar büyüyor. Bazen de kanser hastaları hayatlarını tamamen değiştirdikten sonra tümörleri yeterince hızlı küçülmüyorsa doktorlarının kendilerini korkutmasına izin vererek, doktorun hızlı çözümü ameliyat, kemo ve radyasyonu tercih ederek ızdırap çekmeye başlıyorlar. Hasta oluyorlar, yataktan çıkamıyorlar, yemek yiyemiyorlar, depresyona girerek motivasyonlarını kaybediyorlar. Tüm yaptıkları özel beslenme, egzersiz, sağlıklarını destekleyen alışkanlıkları da camdan uçup gidiyor! Sonra kanser geri geliyor ve çok hızlı çöküşe geçiyorlar. Sonu genellikle iyi bitmiyor.
 
Şimdi biraz da korkudan bahsedelim. Kanserden korku kanser endüstrisinden geliyor. Çünkü insanlar acı çekmek istemiyorlar. İnsanlar acımasız tedavilerden, bedenlerine yapacağı zarardan, belirsizliklerden, kemo, radyasyon ve ameliyatın komplikasyonlarından korkuyorlar. Konuştuğum pek çok kanser hastalı ölmekten korkmuyor, acı çekmekten korkuyorlar.
 
Tam olarak neyden korktuğunuzu tanımlamanız gerekiyor. Korkmayın, korkunun seçimleriniz etkilemesine izin vermeyin. Kanser endüstrisi korkuyu kullanarak kanser hastalarını ani karar almak yönünde motive eder. Kanser endüstrisi trilyon dolarlık bir iştir. Yıllar içinde onkolojistler eğer olası kanser hastalarını gelecek tedavi randevüsü için ikna edemezlerse gelecek gelirlerini kaybedeceklerini farkettiler. Derin bir nefes alın.
 
Zamanınız var.
 
Tüm olasılıkları, tedavi yöntemlerini araştırmak için vaktiniz var. Eğer nefes borunuzu tıkayan bir tümör varsa hemen ameliyat olmanız gerekebilir, ancak çoğu kanser hastasının karar vermek için zamanı vardır, kanser teşhisi aldıklarında kendilerini hasta bile hissetmezler.
 
Tercihleriniz var.
 
Korkuya dayalı bir seçim yapmayın. Sezgi ve içgüdüleriniz dinleyin. Eğer içinizde bir yerdeki ses bu seçimi yapma diyorsa onu dinleyin ve yapmayın. Aileniz, arkadaşlarınız veya doktorunuz aksini söylese bile. Araştırmanızı yapacak, karar verecek zamanınız var.
 
Çoğu zaman bana “Eğer şimdiki bildiklerini bilseydin ameliyat olur muydun?” diye soruluyor. Hayır diyorum çünkü benim kolon kanserim hayatımı tehdit etmiyordu ve aceleyle ameliyat olmazdım. Kendime bedenimin iyileşmesine imkan sağlayacak hayat değişikliklerini yaparak 30-90 gün verirdim. Gelişmeleri yakından takip ederdim. Doktorunuzdan tedaviye başlamadan önce hayatınızı yoluna sokmak için birkaç ay isteyebilirsiniz. Çoğu zaman size bu konuda onay verirler. Eğer vermezlerse doktorunuz karşı çıkıp çıkmayacağınıza karar vermelisiniz. Bu kolay değildir ama insanlar bunu her zaman yapıyor. Bir tedaviyi geciktirmeye karar verirseniz ya da reddederseniz etrafınızdaki insanlar bunu anlayamayacak ve sizin yanlış karar verdiğiniz yönünde yorumlarda bulunacaklardır. Buna hazır olun.
 
Kendi içgüdüleriniz ve sezgilerinizi dinleyin.
 
İnandığınız güçten yardım, destek, yönlendirme ve cesaretlendirme isteyin. Tanrıya inansanız da inanmasanız da yardım size mucizevi bir şekilde gelecek. Gelen cevapları rastlantı diyerek gözardı etmeyin.
 
Rastlantı diye bir şey yoktur.
 
Bu sırada etrafınızdaki insanlarla konuşmanız gerekecek. Bir noktada onlara “Seni seviyorum, benim için endişelendiğini ve yardımcı olmak istediğini biliyorum ancak bu noktada anlamalısın ki kendim için en iyi kararı veriyorum. Hedefim yaşayabileceğim kadar uzun yaşamak ve iyileşmek. Elimden geldiği kadar okuyorum ve araştırıyorum ki iyi bir karar verebileyim. Korkudan bir şeylere aniden karar vermeyeceğim. Hakkında iyi hissetmediğim hiçbir şey yapmayacağım.” diyebilirsiniz. Bu şekilde anlayacaklardır. Dahası bu konuda konuşmak istemediğinizi ve sadece birlikte zevkle vakit geçirmek istediğinizi anlatabilirsiniz.
 
Doktorunuza size bir tedavi konusunda baskı uygularsa ve önerdiklerini istemiyorsanız “Doktor, bu konuda zamanını verdiğin ve bilgilendirdiğin için çok teşekkür ederim. Ancak benim için yaşamın kalitesi, yaşamın süresinden daha önemli. Eğer tedaviyi uygularsam hayat kalitem felaket olacak, acılarım ve ızdırabım olacak. Şimdi iyi hissediyorum. Ve bunu mümkün olduğunda devam ettirmek istiyorum. İleride bir şeyler değişebilir. Tedaviyi alırsam daha fazla şansım olduğunu düşünüyorsunuz ama şimdilik bunu yapmak istemiyorum.” diyebilirsiniz. Ayrıca doktorunuza bu şartlarda halen size bakıp bakmayacağınız, her 6 ayda bir kanserinizi inceleyip testleri yapıp yapamayacağını sormalısınız. Çoğu doktor bunu kabul eder. Eğer sadece para meraklısı veya kibirli bir doktorsa size karşı korkuyu kullanmaya çalışır ki böyle bir doktorlar çalışmamalısınız zaten. Doktorunuza yaptığınız her şey anlatmanız da gerekmiyor, bu vakit kaybı olacaktır. Çoğu doktor beslenme terapileri ve alternatif tedaviler konusunda karşıt görüşlüdür. Olumsuz örnekler verirler.
 
Kendinize bir destek sistemi yaratın.
 
Sosyal olarak izole olmuş meme kanseri hastaları %40 tekrarlanma, %60 meme kanserinden ölme riski, %70 herhangi bir şeyden ölme riskine sahipler.
 
Kendinizi izole etmeyin. Etrafınızda sevdikleriniz toplayın. Her tip ve türden iyileşen kanser hastalarının hikayelerini chrisbeatcancer.com dan onlara okuyun.
 
Gelecek için planlar yapın.
 
Notlar tutun, bloglar yazın, videolar çekin. Her aşamasını belgeleyin. Belki siz de başkalarına yardımcı olabilirsiniz. Geleceğiniz için planlar yapmak çok önemli. Gelecek 5-10-20 yıl için hayatınızdaki hedeflerinizi yazın.
 
*******************************************************************
 
MODÜL 2 – NEDEN KANSERINIZ VAR VE SEBEPLERI NASIL YOKEDILEBILIR?
 
Stres, diyet ve hayat tarzı ve çevre sağlığımızı etkiliyor. Hayatınızdan stres yaratan gıda, ilişki, iş ve ortamları değiştirmekle işe başlayabilirsiniz. Hayat tarzınız, yaptığınızı işin stresi bedeninizi etkiler ve bedeniniz size bunu kanser ile anlatmaya çalışır. Çevresel etkenler arasında çok fazla konu var. Chris bu modülde derinlemesine düşünüp tüm gıda, hava, su, ev ortamı, kozmetikler, deterjanlar, kıyafetler vb her türlü zehirli kimyasal içeren etkenleri hayatınızdan çıkarmanızı öneriyor.
 
*******************************************************************
 
MODÜL 3 – ANTI-KANSER DIYETI BÖLÜM 1 
 
Sağlıklı bir diyet bedeninizi yeniden onarmanız için gerekli yapıtaşlarını size sağlar.
 
Anti-kanser diyeti için yememeniz gerekenler:
 
-Beyaz işlenmiş şeker yok: Beyaz şekerin kanser hücrelerini beslediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Kan şekerini, insülin seviyesini zıplatır.
 
-Beyaz un yok: işlenmiş, beyazlatılmış rafine un tüm besinlerinden arınmış işe yaramaz bir şeydir. İşe yarasın diye içine sentetik bazı vitaminler de eklenmiş olabilir.
 
-Süt ürünleri yok:
 
-Et yok: Tüm etler, dana, tavuk, domuz, koyun, keçi, balık, karides, hayvanlardan gelen herhangi bir et yenmeyecek.
 
-Tahıllar
 
İşlenmiş, yapay, insanın yaptığı hiçbir şey tüketilmeyecek. Konserve, şişe, kutu, torbayla gelen yiyeceklerin çoğu yok. Çünkü bunlar hastalık yaratan yiyecekler. Markette tek bir yerden alışveriş edeceksiniz o da tarla ürünlerinin olduğu bölüm. Artık yemek isteyeceğiniz yiyecekler sebzeler ve meyveler, topraktan gelen bütünlüğünü korumuş yiyecekler. Süt ürünleri, et, buğday, şekerli tatlılar, hayvanlardan gelen herhangi bir ürün yok.
 
Neden et yok? Çünkü Dr. Dean Ornish bir grup erken prostat kanseri hastasını özel bir programa aldı. Bu programda düşün yağlı bitkisel kaynaklı bir diyet, günlük 30dakikalık yürüyüşler ve 1 saatlik stres azaltıcı yoga, streching (kas esnetmesi), nefes çalışması ve gevşeme tekniklerini kullandı. 1 yıl sonunda bu grubun kanları standart Amerikan diyeti yiyen hastaların kanına göre 8 kat daha fazla kanser durdurucu etkiye sahip oldu. Yani bu programa uyan hastalar yüzde 75 tümör büyümesini yavaşlatmış oldular. PSA değerlerinde de düşüş oldu. Bu da erken seviye prostat kanseri ihtimalini düşürmek demek.
 
Bir başka çalışmada araştırmacılar standart Amerikan diyetiyle beslenen bir kadının kanını alarak meme kanseri hücrelerinin üstüne damlattılar. Kanser hücrelerinin gelişimini biraz durdurabildi. Sonra 12 gün boyunca bitkisel beslenme ve günlük egzersiz rutini uygulattılar. Tekrar kanını alarak kanser hücrelerine damlattıklarında kanseri durdurma becerisi sadece 12 günde yüzde 18’e kadar çıktı.
 
Neden süt ürünleri yok? Çünkü süt ürünlerinde insülin benzeri büyüme faktörü 1 (IGF-1) var. IGF-1 hayvansal protein yediğinizde karaciğer tarafından üretilen bir büyüme hormonudur. IGF-1’in kanser büyümesiyle bağlantısı vardır. Hayvansal ürünleri yemeyi durdurduğunuzda kanınızdaki kanseri destekleyen IGF-1 seviyesi büyük oranda düşer.  Bunu mümkün olan en düşük seviyede tutmaya çalışıyoruz. Süt ürünlerinde 60dan fazla hormon var. İnek sütünün amacı ineğin yavrusunu aylar içinde 30 kilodan 250kg olacak kadar büyütmek. İnek sütü bebek inek büyütme mamasıdır. Bunu kendi bedeninize koymak istemezsiniz. Kilo almayı ve kanser büyümesini destekler. Süt, peynir, tereyağ, yoğurt ve kefiri kesin.
 
Hayvansal ürünleri kullanmamanız için bir başka sebep de bir aminoasit olan metionin. Kolon, yumurtalık, meme kanserleri, lösemi ve diğerlerinin hepsi canlı kalabilmek için metionine ihtiyaç duyarlar. Metionin olmadan ölürler. 1974’te bir araştırma ile en yüksek metioninin hayvansal yiyeceklerde bulunduğu ortaya çıktı. Fasulyegiller bitkiler arasında en yüksek metionin oranına sahip. Süt, yumurta ve kırmızı etin hepsi fasulyegillerden iki kat fazla metionine sahip. Tavuk ve balık fasulyegillerden 5-7 kat daha fazla metionine sahip. Sebzeler, kuruyemişler ve tahıllar çok düşük fasulyegillerin yarısından çok daha az metionine sahipler.  Meyvenin ise nerdeyse sıfır metionin oranı var.
 
Hayvansal ürünler yüksek metionine sahip ve bedeninizdeki IGF-1 seviyesini artırıyor.
 
Benim anti-kanser diyetimin iki önemli özelliği var:
 
İlki bedenime yük olan ve kanseri destekleyen her türlü insan yapımı, işlenmiş yiyeceği elimine etmek.
 
İkincisi yoğun besin değerine sahip topraktan gelen yiyeceklerle bedenimi gerçek manada doyurmak. Böylece bedenimin tamir etme, regenerasyon ve detoks becerisini desteklemek. Ben kendimi vitamin, mineral, enzim, antioksidan ve binlerce hayati besin parçacığıyla beslemek istedim.
 
Amerikalıların 1/3’ünden azı her gün 2 porsiyon meyve ve 3 porsiyon sebze tüketiyor. Ben de kanser olmadan önce iyi günlerimde 1-2 porsiyon meyve ve sebze yerken, bunu 15-20 porsiyona çıkardım. Günlük meyve ve sebze tüketiminizi bu kadar artırırsanız düşünün içinizde neler olacaktır?
 
Bunu başarmanın ilk yolu: Juicing (sebze ve meyvenin suyunu sıkmak)
 
Yiyecek yediğinizde ağzınızda dişleriniz parçalayarak suyunu çıkarıyor. Yiyeceklerin suyu barsaklardan emilerek kanda dolaşır ve dokulara besin olarak taşınır. Katı posası lif olarak sindirim sisteminde ilerler ve atılır. Ne kadar iyi çiğnerseniz besindeki maddeleri o kadar iyi emersiniz. Juicing ise yiyeceklerdeki besin maddelerinin yüzde 90’ını ortaya çıkarır.  Bu dişinizle yapabileceğinizin 3 katı fazladır. Juicing oturup çiğnemeye gerek kalmadan çok muazzam oranda besin maddelerini yiyeceklerden çıkarır.  Böylece her gün 10 kilo yiyecek çiğnemek zorunda kalmazsınız.
 
Ben her gün sabah ilk iş olarak 64oz (1892ml) sebze suyu yapıp gün boyunca içiyordum. Bu 8 adet 8oz (236ml) porsiyon demek. Benim için uygun olanı hepsini tek seferde günlük olarak sıkmaktı. Sebze suyu buzdolabında birkaç güne kadar taze saklanabiliyor.
 
Juicing özellikle yüksek seviye kanser hastalarının enerjileri çok düşük olduğu için önemli bir vitamin ve mineral kaynağı. Sebze suyu çok hızlı emilir, çiğnemeye ve sindirmeye fazla enerji harcanmaz. Direk kana karışır ve hücrelerinize gerekli enzim, vitamin, mineral, hayati besin maddelerini iletir. 
 
 
2004’deki temel juice formülüm: havuç, kereviz, pancar ve zencefil köküydü.
 
Havuçta yüksek vitamin A, alfa karoten, beta karoten bulunur. Bir porsiyon 236mllik havuç suyunda 45000iu vitamin A bulunur. Vitamin A karaciğer için iyidir ve karaciğer detoksunu sağlar. Ama vitamin A’yı sentetik formunda önermiyorum. Bir araştırmada sentetik vitamin A’yı kanser hastalarına verdiler ve hastalar daha kötüleşti. O yüzden havuç gibi tam bir besinden gelmelidir. Havuçta yüksek oranda vitamin B6, E, K, potasyum, kalsiyum, magnezyum, demir, falavonoidler, karotenoidler, likopen ve lutein bulunur. Hepsi bir arada kanser hücrelerinin büyümesini engeller ve bağışıklık sisteminizi güçlendirirler. Karotenoidler ve vitamin A’nın kansere yol açan virüsler, kimyasallar ve radyasyona karşı kuvvetli bir koruması vardır.  Havuçta ayrıca falkarinol adında antibakteriyel, antifungal, anti-inflamatuar, bağışıklık güçlendirici, anti-kanser özelliği gösteren bir madde vardır. Bu madde özellikle lösemi ve kolon kanserinde etkilidir. Falkarinol ayrıca kereviz, yabani havuç, maydanoz, kişniş ve ginsengde bulunur.
 
Pancar yüksek antioksidan değerine sahiptor, karotenoidler, likopen ve vitamin A yönünden zengindir. Proantosiyanidin (kırmızı rengi veren yüksek etkili antioksidan) ve betain (anti-inflamatuar)de bulunur. Pancar iyi bir vitamin C, folat, manganez ve potasyum kaynağıdır. Kan basıncını düşürür ve atletik performansı yükseltir.   
 
Sakın şekeri yüksek olduğu için havuç ve pancardan çekinmeyin. Bunlar yüksek besin maddeli bedeninize kesinlikle  almanız gereken anti-kanser yiyecekleridir.
 
Kereviz falkarinol, vitamin A, C, K, kalsiyum, potasyum, magnezyum ve değerli oranda diğer anti-kanser flavonoidlerinden anjiogenik (tümörlerde yeni damar oluşumunu önleyen) apigenin ve luteolin içerir. Araştırmalara göre apigenin kanser hücrelerini tekrar normale dönüştürür ve diğer hücreler gibi ölmelerine yol açar. Apigenin kemoterapi ilaçlarına karşı kanser hücrelerinin hassasiyetini artırır. Böylece kemo seçilirse, kereviz tüketerek daha fazla kanser hücresinin ölmesi sağlanabilir. Organik kerevizi endüstriyel olanı çok ağır pestisitlerle ilaçlandığı için tercih edilmelidir.
 
Biraz da şeker ve kanserle ilgili konuşalım. Evet şeker kanseri besler. Ancak bedeninizdeki her hücre şekerden beslenir, evet şekere ihtiyacınız var, ama sebze ve meyvelerden gelen doğal şekere! Ayrıştırılmış, rafine beyaz şeker ve mısır şurubu toksik, yapay ve sağlıksızdır. Havuç ve pancarın içerdikleri tüm anti-kanser besin maddelerinin faydası içerdiği şekerin kanser hücrelerini besleme ihtimalinin çok üstündedir. Dr. Max Gerson ve Dr. Rudolf Breuss tarafından geliştirilmiş ünlü anti-kanser beslenmesi protokolünün yapı taşı havuç ve pancardır. Yani havuç ve pancar yiyerek kanser olmadınız! Juicing için markette sıkılmış pastörize edilmiş kaç günlük olduğu bilinmeyen sebze suları işe yaramaz, taze olması gerekir.
 
Organik ürünler aldığınızdan emin olun.
 
Endüstriyel tarım ürünlerinde pestisit, fungisit, herbisit ve kimyasal gübre artıkları bulunur. Bunların hepsi toksiktir. Zaten toksik yükümüzü hafifletmeye çalışıyoruz. Eğer organik ürün almaya gücünüz yetmiyorsa endüstriyel ürünleri alın. Hiç sebze ve meyve yememekten kesinlikle daha iyidir.
 
Zencefil kökü kuvvetli bir antioksidan, anti-inflamatuar olup, tümörleri küçültür ve tümörlere giden kan damarlarının oluşumunu bloklar. Zencefil zerdeçalın kuzenidir. Aynı etkileri gösterir ve sebze sularınıza ekleyebilirsiniz. Bunları sevmeseniz de ufak ufak alıştırarak içmeye çalışmalısınız.
 
Square One Juice Formülü:
 
-3-5 havuç
 
-1-2 kereviz sağı
 
-1-2 pancar yaprağı
 
-1 dilim zencefil kökü
 
-Dayanabildiğiniz miktarda zerdeçal
 
-¼ kabuğu soyulmuş limon veya yeşil limon
 
-½ elma
 
-1 diş sarımsak
 
 
 
Yapraklı yeşil sebzeleri bu juice içine fazla su çıkarmadıkları için koymadım. Onları daha çok salatalarda veya smoothie olarak tükettim.
 
Gerson terapisinde yeşil yapraklı sebzelerin de suyu sıkılıyor. Norwalk , omegajuicer gibi bazı makinalar daha iyi bu konuda. Ben 300usdlık bir Champion Juicer kullandım. Kök sebzeler için harika ancak yeşil yapraklılar konusunda iyi değil. Norwalk juicer bu konuda en iyisidir. Parçalar ve bastırarak suyunu çıkarır. Fakat çok pahallıdır. 2500usd bir Norwalk’a vermek yerine Champion’da parçalayıp, posasını Samson Juice Press ile tekrar bastırarak suyunu çıkarabilirsiniz. Champion ve JuicePress birlikte kullanılarak yarım kilo havuçta Norwalk’tan 60ml daha fazla su çıkarıyor. İkisi birlikte yaklaşık 700Usd tutuyor.
 
2004’te sebze suyumu sıkarken bunu bilmediğim için sadece Champion Juicer makinamı kullandım. Her gün, kalkınca 64oz (1892ml) havuç suyu yaptım. Suyunu sıkıp makinayı temizlemek yaklaşık bir saatimi aldı. Erken kalkıp bunu öncelikle yapmalısınız. Havuç suyunu cam kavanozlarda buzdolabında taze olarak sakladım. Gittiğim yerlere yanımda götürdüm. Yaklaşık her saat başı ilaç niyetine 8ozluk (236ml) bir porsiyon havuç suyu içmelisiniz. Gerson terapide günde 13 bardak su içiliyor. Ben sadece 8 yaptım. Çok fazla havuç suyu sizi turuncuya döndürebilir. Ben de başımdan ayak parmağıma kadar turuncuydum. Kullanabileceğinizden fazla betakaroten aldığınızda bedeniniz bunu cildinizde depolar.
 
Havuç ve pancarı azalttığınızda bu da kaybolur. Gözleriniz sarıya dönerse karaciğeriniz hasta demektir. Yani sadece deriniz turunculaşacak, problem değil.
 
İyi bir ortalama juicer için Breville, Omega, Green Star gibi makinalara 300usd civarı harcamanız gerekir. 100usd civarındaki ucuz juicerların en iyisi tüketici raporlarına göre Juiceman JM8000 dir. Ayrıca kullanılmış 2.el juicer da alabilirsiniz. Ya da bir arkadaşınızdan kullanmadığı makinayı ödünç isteyebilirsiniz.
 
Gerson Havuç Elma Juice:
 
-Eşit miktarda havuç ve yeşil elma
 
-3 büyük havuç 1 elma eder
 
 
 
Gerson Yeşil Juice formülü:
 
-1/4 ila ½ baş kırmızı, yeşil romaine marulu
 
-2-3 yaprak hindiba
 
-2-3 yaprak pancar
 
-5-6 yaprak su teresi
 
-2-3 yaprak kırmızı lahana
 
-¼ yeşil dolmalık biber
 
-1-3 yaprak pazı
 
-1 Granny Smith elma (Gerson çekirdekleri çıkarın diyor ama ben eklemeyi seviyorum)
 
 
 
Breuss Juice Formülü:
 
-1 pancar
 
-1 havuç
 
-1 kereviz sapı
 
-½ patates
 
-1 turp
 
 
Şimdi size tam 4 tane formül verdim. Bunları dönüşümlü yapın. Hepsi harikadır. Kendi karışımlarınızı yaratabilirsiniz. Bazı günler sadece havuç suyu bile içtim. Şahaneydi. Birkaç tanıdığım kişi sadece havuç suyu içerek kanserlerini yendiler. Chrisbeatcancer.com daki arama bölümüne “Carrot Juice” (havuç suyu) yazarak okuyabilirsiniz. Sitemde röportajı olan arkadaşım Ann Cameron  günde 40oz havuç suyu içerek 4. Seviye kanserini diyetini hiç değiştirmeden, hiçbir ek gıda takviyesi almadan 8 ayda yendi. Havuç suyu kesin yaptı diyemem ancak sonuçlar havuç suyunun anti-kanser potansiyelin gösteriyor.
 
Günde 1 bardak sebze suyu içmek elbette yeterli değil, bedeninize sebze suyu yüklemesi yapmanız gerekiyor. Eğer hiçbir şey yapamıyorsanız sadece günde 40oz (1182ml) organik havuç suyu için.
 
Juicelara ek olarak kendime dev bir anti-kanser salatası yaptım. Bunu her gün öğle ve akşam yemeğinde yedim. Basit tutacaksınız. Ne yiyeceğinizi düşünmeden, basitçe her gün aynı şeyi yiyeceksiniz, bir sürü juice içeceksiniz.
 
Bir araştırmada en iyi 10 anti-kanser sebzesi bulunmuş. Buna göre en güçlü anti-kanser sebzesi sarımsak. Kanser büyümesini beyin, meme, pankreas, akciğer, prostat, çocuk beyin kanseri ve mide kanserlerinde tamamen durdurduğu gözlemlenmiş. Aynı araştırmadaki en önemli ikinci anti-kanser sebzesi ise pırasa. Her ikisi de soğangillerden. İkinci tip anti-kanser sebzeleri ise turpgillerden brokoli, brüksel lahanası, karnabahar, kale (karalahana türü), lahana, wasabi. Son iki en yüksek anti-kanser özelliği gösteren sebze ise ıspanak ve pancar. Hepsini her gün yemek anlamlı değil mi?
 
Ben başından itibaren her gün yüzde 100 çiğ ve organik beslenmeye başladım. Başta bir sürü çiğ beslenme yemek kitabı aldım, ancak bunlar çok fazla zaman gerektiriyordu ve az bir malzeme kullanılıyordu. Ben tüm sebzelerimi her gün yemek istediğim için her gün öğlen ve akşama aynı dev salatayı yaptım. Süreklilik için basit olması gerekiyordu. Batı tipi diyette en çok kullanılan sebze patatestir. Sadece patates tüketerek bir yıldan fazla sağlıklı yaşayabilirsiniz. Ancak kansere karşı bir özelliği yoktur.
 
Sadece tüm bu sebzeleri yiyerek normalde yüzde 1 anti-kanser özelliği gösteren batı diyetinizi yizde 100 anti-kanser etkisi gösteren bir diyete dönüştürüyorsunuz.
 
Araştırmada ayrıca kuşkonmaz, yeşil fasulyeler ve turp da anti-kanser özelliği hafife alınmayacak olarak bulunmuş.
 
Dev anti-kanser salatası:
 
Büyük bir kase
 
-Yeşillikler: kale, ıspanak, pazı, su teresi, roka
 
-Brokoli ve brokoli filizleri
 
-Karnabahar
 
-Kırmızı lahana
 
-Kırmızı soğan dilimleri
 
-Kırmızı, sarı ve yeşil kapya biber
 
-Badem, ceviz gibi kuruyemişler
 
-Filizlenmiş mercimek, nohut ve maç fasulyesi gibi bakliyatlar
 
-Avokado
 
-Mantar
 
-Fermente yiyecekler (sauerkraut beyaz lahana turşusu, kimchi)
 
-Elma sirkesi, limon suyu
 
-Yağ (1 kaşık soğuk sıkım extra virgin zeytinyağı, keten tohumu yağı)
 
-Anti-kanser baharatlar (kekik, sarımsak tozu, zerdeçal/köri tozu, kırmızı acı biber, karabiber, Bragg organik baharat tozu 
 
 
 
Bu dev salatayı yemek zamanınızı alacak, fakat bunu sevmeyi öğreneceksiniz ve sizi doyuracak. Salata sevmeseniz bile 1-2 haftada tat alma duyunuz değişecek, hatta salatayı aşereceksiniz ve ona bayılacaksınız.
 
Fasulyelerde önemli anti-kanser maddeleri var. Bunlardan biri IP6. Fasulyeleri filizlendirmek enzimleri aktive ederek daha fazla besin maddelerinin açığa çıkmasını sağlar. Fasulyeleri filizlendirmeden de tüketebilirsiniz. Ancak filizlendirmek bir cam kavanoz ve tohum ile çok kolaydır.
 
Bir süper değerli besin de brokoli filizidir. Brokoliden çok daha fazla besin maddesi içerir. Turpgillerde indol-3-karbinol adında bağışıklık güçlendiren bir madde vardır. Brokoliyi çiğnediğinizde karaciğerinizi detokslayan sülforafan açığa çıkar. Brokoli filizinde, olgunlaşmış brokoliye göre yüzde 25 daha fazla sülforafan ve yüzde 100 daha fazla indol-3-karbinol vardır. Brokoli tohumunu aktarlardan alabilirsiniz. Çok yüksek değerlere sahip olduğundan günde 4 bardaktan fazla tüketmemelisiniz.
 
Mantarlar bağışıklık artırıcı ve iltihap giderici olup günlük tüketilirse belirgin anti-kanser etki gösterirler. Özellikle meme kanserlerinde. Her gün 1 bardak pişmiş beyaz düğme mantar yemek tükürükteki IG-A (bağışıklık sistemi antikoru) miktarını yüzde 50 artırır.
 
Yeşil çay ve mantar tüketen Asyalı kadınlarda Amerikalı kadınlara göre daha az meme kanseri gözlemlenmiştir. Mantarı çiğ yerine pişmiş olarak tüketmek çiğ mantarda bulunan agaritin adlı toksini parçalar.
 
Fermente yiyecekler sindirim sistemine faydalı bakteriler içerir. Geleneksel sauerkraut beyaz lahana turşusu, lahana, su ve tuz içerir. Yapması çok kolaydır. Sauerkrauta alternatif kimchidir (baharatlı soğanlı, sarımsaklı ve biberli sauerkrauta benzer geleneksel bir kore yemeği).
 
Elma sirkesinin pek çok şeye faydası olduğu söylenmektedir. İyi bir probiyotik, potasyum ve enzim kaynağıdır. 
 
İleri seviye kanser hastalarının yağı iyi metabolize edemezler ve yağların gerçekte iyi olup olmadığı konusunda tartışmalar vardır. Ben her gün salatama yağları ekledim ve bana ihtiyacım olan ekstra kaloriyi sağladı. Biraz yağ sebzelerde bulunan yağda çözünen mineral ve vitaminlerin emilmesini sağlar. Gerson terapisinde sadece keten tohumu yağı kullanılır. Ancak zeytinyağı da anti-inflamatuardır.
 
Bu salatayı yemeyi her gün çok sevdim. Salatadaki her şey bedeninize kanseri yenmenizi sağlayacak ve sizi yeniden yapılandıracak.
 
Blender Salatası (Salata smoothiesi):
 
Tüm salata malzemelerini biraz suyla birlikte blenderdan geçirip sıvılaştırabilir ve içebilirsiniz.
 
İlk başta tadı garip gelebilir ama daha fazla elma sirkesi ve limon suyu koyunca tadı daha iyi oluyor. Tadı güzel olsun diye içmiyorsunuz zaten. Burnunuzu kapayıp içmeniz bile gerekse sadece için. Kendiniz için bunu yapın. Blenderdan geçmiş bu salatayı biraz ocakta ısıtıp çorba gibi de içebilirsiniz. Başta çiğ sebzeleri sindirmede sorun yaşarsanız tamamen pişirebilirsiniz de.
 
Eğer dev bir salata yemek sizde gaz ve şişkinliğe yol açıyorsa bunun sebebi incebarsak bakterisi fazla büyümesi olabilir. Yüksek lifli sebzelerle beslenince başta vücudunuzda bunları sindirecek bakteriler olmadığı için bedeniniz tepki verir. İyi barsak bakterileriniz kemo, antibiyotik ve ilaçlardan etkilenmiş ve çok azalmış olabilir. Ancak sadece birkaç haftalık bitkisel beslenme ile barsaklarınız iyileşmeye başlayacak ve bakteri seviyeniz tekrar yükselecek.
 
Gaz problem değil ancak çiğ beslenmeye geçince acılı kramplar yaşarsanız salatayı sıvılaştırıp, çorba gibi pişirmeniz gerekir. Pişirmek yiyecekleri parçalar ve sindirimini kolaylaştırır. Pişirmek besin değerini düşürmez. Ayrıca sindirim enzimi olarak salatayla birlikte HCl takviyesi almak sindirime yardımcı olabilir.
 
 
Kanserle savaşan sebzeleri her gün bedeninize almanın 3 yolu:
 
-Dev anti-kanser salatası
 
-Salata smoothie
 
-Çorba gibi pişmiş salata smoothie
 
 
 
Baharatlar:
 
Zencefil gibi zerdeçal en kuvvetli anti-kanser baharatıdır. İçerisinde kurkumin bulunur.  Kurkumin kemik, meme, beyin, kolon, karaciğer, pankreas, mide, mesane, böbrek, prostat, yumurtalık,  kanserlerinin, melanoma ve löseminin büyümesini durdurmasıyla bilinir. Tüm seviyelerdeki kanserleri durdurabilir. Kurkumin hücre mutasyonunu, tümör büyümesini, metastasları bloklar, direk kanser hücrelerini öldürürken sağlıklı hücrelere dokunmaz.
 
Ben içinde kurkumin, kişniş ve diğer baharatlar olan organik köri tozu ya da zerdeçalı 1 yemek kaşığı kadar tüm salatalarıma, pişmiş sebzelerime ve meyve smoothilerime koyuyorum. Karabiber zerdeçalın beden tarafından emilimini 2000 kat artırıyor. O yüzden yerken zerdeçalın üzerine biraz da karabiber ekleyin.
 
Kekik (oregano)’yu tüm salatalarıma koyuyorum. Kekik kuvvetli bir antioksidan, antimikrobiyal olup 1 tatlı kaşığında 2 bardak kırmızı üzüm kadar antioksidan vardır. Ayrıca anti-kanser flavanoid olan quercetin içerir. İyi bir vitamin K ve demir kaynağıdır.
 
Salatamda sarımsak da var. Zerdeçal ile birlikte harikalar. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) her yetişkinin günde 1 diş sarımsak yemesini öneriyor. Ben eğer iyi olmak istiyorsanız en az günde 3 diş sarımsak öneriyorum. 1 diş sarımsağı alıp ince çentin ya da ezin, sonra su veya sebze suyuyla birlikte günde 3 defa yutun. Son zamanlarda siyah sarımsağın beyaz sarımsaktan daha kuvvetli olduğu bulundu. Onu da araştırabilirsiniz. Evet sarımsak çok tükettiğiniz için çok fena kokacaksınız ancak bunu etrafınızdakilere önceden anti-kanser diyetinizin bir parçası olduğu şeklinde açıklamanızda fayda var.
 
Kırmızı pul biber (cayenne pepper) anti-kanser maddesi olan bibere acılık veren capcaicin içerir. Capsaicin kanser hücrelerine ölmelerini söyler. Ne kadar acıysa o kadar iyidir.
 
Kimyon da anti-kanser için iyi bir baharattır. Benim doktorum her gün anti-kanser maddesi salisilik asit içerdiği için bir bebek aspirin almamı önermişti. Ben almadım. Meyve ve sebzelerde de salisilik asit bulunur. Bunlardan en yükseği kimyondur. Günde 1 çay kaşığı kimyon, 1 bebek aspirinine eşittir.
 
Kurşun ve diğer toksinleri barındırabileceği için tüm baharatlarınızı organik olarak seçmelisiniz. 

Not: Bilgilendirme amacıyla paylaşıyorum. Eski Kanser hastası Chris Wark tarafından verilen Square One kanseri doğal yollarla yenme programında aktarılmış bilgilerdir. 
 
Modüllerin devamı ve yazıyı anlatılan yiyeceklerin temin edileceği linklerle okumak için Doğal Anneyim blogumdaki bu linkten bakabilirsiniz:
 
 
Modül 5 – Bedeninizi ve Çevrenizi nasıl detokslayacaksınız? 
 
Modül 6 – Stresi nasıl yokedeceksiniz ve kalbinizi nasıl şifalandıracaksınız
 
Modül 7 – Spiritüel şifalanma
 
Modül 8 – Egzersiz ve dinlenme ile iyileşmeyi aktive etmek
 
Modül 9 – Kanseri tedavi eden bitkiler, çaylar ve gıda takviyeleri 
 
Modül 10 – Gelişmenizi nasıl test edebilir ve izleyebilirsiniz
 
Şifalar dolu bir hayat diliyorum.
 
Başak Pirtini
 
 
 
Toplam blog
: 201
: 11799
Kayıt tarihi
: 07.12.07
 
 

Tüm blog severlere merhaba! Boğaziçi Kimya bölümü mezunuyum. Bilişim sektöründe toplantı, etkinli..