- Kategori
- Kültür - Sanat
Çılgın ressam Salvador Dali' nin cinsel meseleleri, resimleri ve Türkiye sergisi

Kadın bir kitaptır, oku oku bitmez- S. Dali
"Çok sevdikleri erkek çocuklarının öldüğü gece, annesiyle babası cinsel ilişkiye girerek ölen çocuğun yerine bir çocuk yaptılar...
O çocuk psikolojideki deyimiyle bir “ikame” çocuktu ağabey yerine aynı isimle konulacaktı...
Salvador Dali ağabeyinin ölümünden tam 9 ay 10 gün sonra annesiyle babasının o geceki cinsel ilişkileri sonucu doğdu...
Onun için cinsel ilişkiyle ölüm arasında hep vazgeçilmez bir bağ gördü...
Bundan dolayı kadınlara dokunmayı ve dokunulmayı hiç sevmedi...
Cinsel ilişkiye girmedi, çünkü cinsel ilişki ölümü çağrıştırıyordu...
Onun yerine hep mastürbasyon yaptı...
Evlendiği ve 53 yıl beraber olduğu büyük aşkı Gala’yla da ilişkisinin aynı olduğu yolunda belirtiler vardır... Cinsel hastalık kapmaktan çok korktu...
Ergenlik döneminde uzun süre iktidarsız olduğuna inandı... Penisini küçük, yumuşak ve acınacak bir şey olarak gördü... Kadınlara yanaşmaya çalıştı kadınlar onu görmezden gelince şöyle dedi kendi kendine:
“Seni sefil yaratık, en çirkin kadınların bile seni ne yapsınlar?..”
Karısı Gala onun hayatını kurtardı:
“Gala beni evlat edindi... Ben onun yeni doğan çocuğu, oğlu, sevgilisiydim... Delirmememin nedeni, deliliğimi onun üslenmesidir...” (R. Muhtar gazetevatan.com)
11 Mayıs 1904'te Figueres, Catalonia, İspanya’da dünyaya geldi Dali. O doğmadan dokuz ay önce menenjit sebebiyle hayata gözlerini yuman ağabeyinin adı da Salvador’du ve anne babası ağabeyinin Salvador’un bedeninde yeniden dünyaya geldiğine yani reenkarnesi olduğuna inanıyorlardı. Dali daha sonraları bununla ilgili olarak şunları söyleyecektir
"Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden çok onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinden itibaren çok büyük bir yara oldu benim için."
Bu farkındalıkla yaşamakta zorlanan Dali’nin tüm davranışları ailesinin dikkatini çekmek üzerine odaklıydı. Dali’nin kızkardeşi Ana María’nın da dünyaya gelmesi durumu değiştirmedi. Zaman geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu.
Çocukluğunda, ileride FC Barcelona futbolcularından olacak Sagibarbá ve Josep Samitier’le çok iyi arkadaş olan Dali, Cadaqués’te geçirdiği tatillerde iki arkadaşıyla futbol oynamayı çok seviyordu.
1916'da resim okuluna kaydolan Dali’nin bir yıl boyunca yaptığı karakalem çalışmaları babasının desteğiyle evlerinde sergilendi. İlk resmi sergisi ise 1919'da Figueres’teki Municipal Theater’da açıldı. Dali’nin öğretmeni iyi bir ressam olan Juan Núñez’di. Dali, Catalan empresyonist ve realistlerini tanıdıktan sonra kübizm akımını ve Juan Gris’i de keşfetti.
Dali 1921'de annesini göğüs kanserinden kaybettiğinde henüz 16 yaşındaydı. Bu büyük travmanın üstesinden güçlükle gelmeye çalışan Dali’nin babası, merhum eşinin kız kardeşiyle evlendiğinde, bilinenin aksine Dali bu duruma içerlemedi. Zira teyzesine de oldukça düşkündü.
Dali, Figueres Belediyesi Sanat Okulu’nda eğitim gördüğü dönemde Miguel Angel, El Greco, Velazquez, Leonardo, Goya ve hayran olduğu diğer ressamların makalelerinin yer aldığı ‘Studium’ dergisinde de çalıştı.
1922'de Madrid’e taşınıp, San Fernando School of Fine Arts’a kaydolan Dali, burada gerçekleştirdiği kübist çalışmalarıyla büyük ilgi gördü. Hayatı boyunca etkileneceği dadaist akımıyla da o yıllarda tanışan Dali, şair Federico García Lorca ve film yapımcısı Luis Bunuel’le yakın arkadaştı.
Okulda onu sınava tabii tutacak yetenekte kimsenin olmadığını söylediği için yönetimle arası açılıp, final sınavlarından çok kısa bir süre önce okuldan atılan Dali, Basket of Bread isimli çalışmasında dehasını ortaya koymuştu. O yıl Paris’e ilk ziyaretini gerçekleştirdiğinde Pablo Picasso’yla tanışma fırsatı bulan Dali, ressamdan çok etkilendi ve bu etkilenimleri o dönemde yaptığı çalışmalarına da yansıdı.
1929 yılından itibaren birlikte yaşadığı Gala’yla 1934'te dünya evine girdi. Tarihçi Alexandre Deulofeu’yla da o yıllarda tanıştı ve yakın arkadaş oldu. 30’lu yılların başında Paris’te katılmış olduğu sürrealist hareketten, kısa bir süre sonra dik başlılığı ve asi kişiliği nedeniyle dışlanan Dali, bu süre içinde kendisini sürrealizmin en büyük temsilcilerinden biri haline getirecek olan "Büyük Mastürbasyoncu, Seksapel Görüntü ve Hüzünlü Oyun" isimli eserlerine imza attı.
İkinci Dünya Savaşı başlar başlamaz eşi Gala’yla birlikte Amerika’ya giden Dali, 8 yıl boyunca orda yaşayacaktı. Virginia, Pebble Beach, California ve New York St. Regis Hotel’de geçirdikleri yıllardan sonra çift 1949'da yeniden İspanya’ya döndü.
1950’lerde, “Yansıtma ve Derinleşme Üzerine Paranoyak – Eleştiri” metodunu geliştiren ressamın eserlerinin büyük bir çoğunluğunun konusunu din, tarih ve fen bilimleri oluşturuyordu.
Sadece resim sanatında değil güzel sanatların birçok alanında da yapıtlar veren Dali şaşırtıcı ve olağanüstü projeleri de hayata geçirdi. Ressam, bir smokini, içinde filtre bulunan likör kadehleriyle kaplayarak gerçekleştirdiği çalışmaya Afrodizyak Ceket adını vermişti. Daha sonra ahize yerine kabuklu hayvan kullandığı Istakoz Telefon’u icat etti. Çekmeceli Milo Venüs isimli eserinde ise ünlü heykeli çekmeceli gülünç bir mobilyaya dönüştüren Dali, memeler, göbek ve dizlerle mobilyanın kulplarını oluşturmuştu.
Bu çalışma daha sonra mobilyacılık ve mücevhercilik alanında üretilen birçok lüks eşyaya da uygulandı. Breton tarafından Fransızcada dolar düşkünü anlamına gelen “Avida Dollars” anagramıyla sürekli olarak eleştirilen Dali, yapıtlarını bir meta olarak ortaya koyduğu için “Sanat için sanat” düşüncesini yıkmaya çalışmıştı. Amacı sanatın, hayatın her alanını doğrudan doğruya ilgilendiren bir yaşam biçimi olduğunu göstermekti.
1982 yılında tek aşkı Gala’nın ölümünün ardından Dali büyük bir travma geçirdi ve sağlığı da gitgide bozulmaya başladı. 1984'te İspanya’daki şatosunda çıkan yangından sonra rahatsızlığı iyice artan Dali, son yıllarının bir kısmını Pubol’daki şatoda, bir kısmını da kendi kurduğu Tiyatro Müzesi’nin yanındaki Torre Galatea’daki özel odasında inzivada geçirdi. Salvador Dali 23 Ocak 1989'da Figueras hastanesinde, 84 yaşındayken hayata gözlerini yumdu ve Figueras’daki müzesine hâkim olan dev kubbenin altına gömüldü.
Dali tüm varlığını ve koleksiyonunu İspanya devletine bırakmıştı.
Dali' nin gündemde olmasının sebebi; Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi'nin (SSM), Akbank’ın sponsorluğunda ve Gala-Salvador Dalí Vakfı‘nın işbirliğiyle, 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan, sürrealizm akımının temsilcisi Salvador Dalí' nin eserlerinden oluşan bir sergiyi açması.
Salvador Dalí’nin kapsamlı bir retrospektifi niteliğini taşıyan sergide; yağlıboya tablolar, çizimler ve grafiklerden oluşan 270 eserin yanı sıra, el yazmaları, fotoğraflar ve çeşitli dokümanlar yer alıyor. Gala-Salvador Dalí Vakfı koleksiyonuna ait eserlerle, vakıf dışında gerçekleştirilen en büyük geçici sergi olma özelliğini taşıyan sergi, 20 Eylül 2008 - 20 Ocak 2009 tarihleri arasında izlenebilecek.
Serginin küratörü Montse Aguer Teixidor, İstanbulluların Salvador Dalí’yi ve onun olağanüstü sürreel dünyasını sergi sayesinde daha yakından tanıyacak olmasının altını çiziyor: “Sergi, eşsiz, yenilikçi, yetenekli ve farklı bir sanatçı olan Salvador Dalí’yi, ilk kez İstanbullularla buluşturacak. Bu evrensel ve provokatif sanatçının düşüncelerini, saplantılarını, ikonografisini ve olağanüstü sürreel dünyasını herkesin anlayabilmesini, daha yakından tanımasını sağlamayı amaçlıyoruz.”
Yirmibirinci yüzyıla damgasını vuran ressamlardan olan Dali' yi tanımak ve eserlerini görmek için bu fırsatı kaçırmayın.
Bilgi kaynağı:wikipedia