Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '09

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Çin-Uygur Çatışması ve Uygur Ana'nın Yalanları

Çin-Uygur Çatışması ve Uygur Ana'nın Yalanları
 

Uygurların Anası, Amerikancının Allah'ı...


Yakın zamanda patlak veren bir etnik çatışmadan bahsedeceğim bu yazıda. Ancak yazının içeriği bekledğinizden biraz farklı olacak. Bu yazıda Çin'in Şincan-Uygur özerk bölgesinde çıkan olaylara ilişkin sizin pek görmediğiniz, duymadığınız (aslında size pek gösterilmeyen, duyurulmayan) ayrıntılar yer alacak.

Olayın çıkış noktası Çin'in güney bölgesinde bir oyuncak fabrikasında çalışan iki Uygur Türkünün, çıkan kavgada Han asıllı Çinliler tarafından öldürülmesi. Daha sonra ise Uygurlar tarafından Şincan-Uygur özerk bölgesinin başkenti olan Urumçi'de düzenlenen bir protesto gösterisi ( şunu belirtmeliyim; ilk protesto gösterisi iki Uygur'un öldürülmesinin üzerinden 10 gün geçtikten sonra yapılıyor...ilginç) polis tarafından engelleniyor ve büyük çatışma başlıyor.

Olayların başlangıç noktası hakkında kısa bir bilgi verdik, bir de parantez içi bilgi verdik. Şimdi biraz da dünyaya kendini Uygurların anası olarak tanıtan ve bir ayağı 'amerikada' olan Rabiya Kader'e odaklanalım.

Biliyorsunuz ki bölgedeki çatışmaları dünyaya servis eden ve olayların başladığı andan itibaren pek çok dünya kanalında demeçleri yeralan kişiydi Rabiya Kader.
Amerika'dan servis ediyordu olayları.
Dünya Uygur Kongresinin ve Uygur Amerikan Derneğinin Başkanı.

soL Haber Portalı'ndan bir alıntı;

'' Uygur Amerikan Derneği 1998 yılında Vaşington merkezli kurulmuş bir sivil toplum örgütü. Derneğin amacı, Uygur Türklerinin zengin kültürlerinin korunması ve geliştirilmesine katkı koymak ve kendi geleceklerini özgürce belirleyebilme haklarına destek vermek olarak belirtiliyor. Derneğin Başkanlığını Rabiya Kader yaparken, son olaylar sırasında ABD'nin resmi medya kanalı sayılan CNN'e sık sık demeç veren Alim Seytoff da genel sekreterlik görevinde bulunuyor.

Derneğin en ciddi çalışması ise 2004 yılında başlatılan Uygur İnsan Hakları Projesi (The Uyghur Human Rights Project). Proje, Uygur Türklerinin haklarının geliştirilmesi ve insan hakları bilincinin geliştirilmesini amaçlıyor. Bu çalışmanın Dünya Uygur Kongresi'nin kurulduğu günlerde başlaması ise dikkat çekiyor. Projenin donörü, CIA ile bağlantıları olduğu bilinen Ulusal Demokrasi Vakfı (NED).

Bu karanlık Amerikan vakfının, Venezuela'da Chavez karşıtı eylem ve etkinlikleri desteklediği biliniyor. Honduras'ta darbeyi selamlayan sivil toplum örgütleri de aynı vakıf tarafından finanse ediliyor. Vakfın Küba'daki devrim karşıtı faaliyetleri ise artık gizlenme gereği bile duyulmuyor. CIA'in Fethullah Gülen cemaatinin kontrolündeki okullara NED yoluyla kaynak aktardığı da iddia edilmişti. Sicili hayli kabarık olan NED tarafından fonlanan dernek ayrıca, zor durumdaki Uygur Türklerine yönelik olarak Uygur Yardım Fonu oluşturarak para topluyor. Fon hesabının adresi ise ABD. ''

Biraz da şu Uygur ananın söylediklerine ve dünya basınına servis edilen oradan da sizlere ulaşan ve ağızdan salya çıkması haliyle eşgüdümlü yazılar yazmanıza neden olan YALANLARA bakalım;

'' Uygur Amerikan Derneği Başkanı Rabia Kader, 7 Temmuz’da Washington’dan katıldığı El Cezire yayınında, Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki son olaylarda kendisinin hiçbir payının bulunmadığını savunurken, Çin yönetiminin ne kadar baskıcı bir politika izlediğini ve olaylarda Uygurların hiçbir sorumluluğunun bulunamayacağını “kanıtlamak” için, ilgisiz bir fotoğraf göstermiş. Fotoğrafa dayanarak, tümüyle Çin ordusunun işgali altına girmiş gibi gösterdiği Uygur Özerk Bölgesi’nde, Uygurların herhangi bir olay çıkarma şansının olmadığını iddia etmiş. ( Rabia Kader'in gösterdiği ilgisiz fotoğrafa şuradan erişilebilir: http://english.aljazeera.net/mritems/Images//2009/7/10/20097105291894734_8.jpg]''

bu alıntımızda haberveriyorum.net adlı sitedendi

Sitede Uygur ananın yalanlarına bolca yer ayrılmış ve kanıtlarda sitede yer alıyor birkaç tanesini size sunacağım.

'' Rabia Kader’in sürekli olarak Uygurların “barışçıl” hareket ettiklerini savunmasına karşın, bir fabrikadaki etnik gerilimin ürünü olarak iki Uygur işçisinin Çinli işçiler tarafından öldürülmesi üzerine başlayan olaylar sırasında, şiddete kitlesel olarak ilk başvuran taraf Uygurlar olmuştu. Bununla ilgili bazı görüntüleri şurada bulabilirsiniz: http://news.bbc.co.uk/2/hi/asia-pacific/8135203.stm

- Medyada “Uygur katliamının fotoğrafları” diye gösterilen diğer fotoğrafların neredeyse tümü, 5 Temmuz günü Uygurların Urumçi’deki ayaklanmaları sırasında çekilmiş ve Çin devleti tarafından Uygurların “barışçıl” bir gösteri yapmadıklarını kanıtlamak için dünyaya sunulmuş olan fotoğraflar. Bu fotoğraflarda görülen cesetlerin çoğunluğu Çinli (Han)! 5 Temmuz günü, Çinliler (Hanlar) Uygurlara değil, Uygurlar Çinlilere saldırmıştı. ( Çin Komünist Partisi’nin haber sitesi: http://china.globaltimes.cn/day-photo/2009-07/443922_9.html

Yani 5 Temmuz'da yapılan gösteride Uygurlar Çinlilere saldırdı ve Türkiye basınında çıkan 'Uygur Katliamı' haber-fotoları ölen Çinlilere ait. Çin Komünist Partisi bu fotoları Uygurların barışçıl gösteriler yapmadıklarına kanıt olarak dünyaya göstermiş. Oysa Türkiye Basını ırkçı-soven çizgisini meşru göstermek için bazen yalan söylemiş bazen Uygur ananın yalanlarını araştırmadan aktarmış.

- 11 Temmuz’da, Çin yetkilileri tarafından, 5 Temmuz’da patlak veren olayların ardından toplam 184 kişinin öldüğü, bunların 46’sının Uygur, 1’inin Hui ve geri kalan 137’sinin, yani büyük çoğunluğunun Han (çinli) olduğu açıklandı (ya da “iddia edildi”). Olaylarda Hanların da öldürüldüğü bilgisini neredeyse hiç vermeyen Türkiye’deki medya kuruluşları ise, ısrarla, “184 Uygur”un öldürüldüğünü yazdı.

- 13 Temmuz günü, Çin’in resmi haber ajansları tarafından, polisin Uygurlar arasındaki bir çatışmaya müdahale ettiği, bir Uygura saldıran silahlı üç Uygurla çatışmaya girildiği ve saldırgan Uygurlardan ikisinin bu çatışmada öldüğü duyuruldu. Türkiye’deki medya kuruluşları, bu haberi, Çin polisinin durduk yere iki Uyguru öldürdüğü ve bölgede olayların yeniden başladığı şeklinde aktardı!

Yani Uygurların kendi arasındaki (yani etnik temeli olamayacak) olayda bir kişiye saldıran üç kişiyle çatışmaya giren polis haberini dahi çarpıtıyorlar.

bu yalan ise dudakları uçuklatacak türden;

- 14 Temmuz tarihli Yeni Şafak gazetesinin birinci sayfasının tepesinde, “Başını çıkaran Türk’ü vurun” dediği iddia edilen bir Çin Komünist Partisi yetkilisinin fotoğrafına yer verildi. Çinli yetkili, haberde, “Uygur kasabı” diye anıldı. Oysa bu haberin alındığı kaynakta, söz konusu yetkilinin, “intikam almak” için Uygurlara saldırmaya çalışan Hanları(çinlileri) durdurmaya çalıştığı yazılıydı!

Adam intikam duygusuyla Uygulara saldırabilecek olan Çinlileri durdurmak için açıklama yapıyor ve Yenişafak bu haberi kaynağından alıyor ve bu adamın 'Başını çıkaran Türk'ü vurun' dediğini söylüyor... Pes

- Çin yetkilileri, 5 Temmuz günü başlayan ve izleyen günlerde devam eden olaylar sırasında toplam olarak 12 Uygurun polis tarafından öldürüldüğünü açıkladı, Türkiye’deki medya kuruluşları “Çin polisi 12 Uyguru daha öldürdü” diye haber yaptı!

- 196 Uygurun kurşuna dizildiği yalanını aktaran bazı haber siteleri, bu “haber”i bir de videoyla destekledi. Bu videoda, Honduras’tan görüntüler bile vardı! Honduras’taki darbe karşıtları ile askerler arasındaki çatışmaların Çin’de yaşandığı izlenimini uyandırmak için, görüntüler bir Çin kanalından alınmıştı ve olayları Çince konuşan bir spiker aktarıyordu!

Bu olayların ve aktarılanların etik açıdan değerlendirilmesiydi. Bir de politik değerlendirme yapmak zorundayım.

Başlamadan önce açıklamamın hangi minvalde gideceğinin ipucu olarak sizlere bir kitap önereceğim. Tartışmadan önce okuyalım, Banu AVAR- BÖL ve YUT... Emperyalizmin planlarının ne denli geniş ve uzun erimli olabileceğini kimleri kimleri satın alabileceğini daha net göreceksiniz ve şaşıp kalacaksınız. Benim açıklamalarımda bu çizgide olacaktır. Veriler çok net gösteriyorki Olayları kışkırtan, bir ayagı 'amerikada' ki Uygur ana yalan söylemiş. Olayın içinde emperyalist güç odakları var ve bunlar arasındaki çelişkiler ve bunların uşakları.

Biliyorsunuz ABD'nin dünya hegemonyasını sarsmak için oluşturulan Doğu blokunda üç büyük ülke var: Rusya, İran ve Çin.

Yakın zamanlarda bu üçündede ABD destekli oldukları hiç saklanmayan kişilerin önderliğinde iç çatışmalar çıkmadı mı, ve siyasette hiç tesadüfe yer var mı ? yok...

Emperyalizm tüm dünyada demokrasiyi bayrak edinip etnik yaraları (ki bu yaralar vardır ancak halkların özgür iradesiyle onları dahada köleleştirmeden çözülmelidir) kaşıyıp kanatarak ve mazlum tarafın eline silahlar verip otoriteyi yaraladığında da bundan faydalandığını biliyoruz. Sonrası ya işgal ya uşakça sözde özgürlük ( ya Barzani ya RTE de denilebilir)

Dikkatli olalım. ABD'nin oyununa ortak olmayalım. Sorunu halledecek olan halkların ortak olarak emperyalizme karşı vereceği mücadeledir. Ölen Çinlinin de Uygurun da acısı yüreğimdedir, öfkem öldüren Çinliye Uygura değil, dünya hegomanyası için öldürten ABD emperyalizminedir.

* ('-' işareti ile aktarılan veriler www.haberveriyorum.net sitesinden alınmıştır, kendilerine namuslu habercilik anlayışlarından ötürü teşekkürler )

** ( bağlantılara ulaşmak için Ctrl tuşuna basılı tutup tıklayın...)

 
Toplam blog
: 22
: 831
Kayıt tarihi
: 10.02.08
 
 

Üniversite sebebiyle İstanbul'da oturan, burslarıyla geçinmeye çalışan, okumayı yazmayı seven, ortal..