Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Şubat '18

 
Kategori
Çocuk Psikolojisi
 

Çocuğunuz Kavgacıysa Yapabileceğiniz 8 Şey

Çocuğunuz Kavgacıysa Yapabileceğiniz 8 Şey
 

Kavgacı çocukla nasıl bağ kurmalısınız?
Kızım küçüklüğünden beri her bana kızdığında ve sorularıma öfkeli cevap verdiğinde onu üzen bir şeyin olduğunu hissedip bana anlatmasını isterdim. Bu şekilde sakinleşir sıkıntısını söyler, benden özür diler ve birbirimize sarılırdık. Ona komik bir anımızı anlatıp onu güldürmeyi başarırdım. Lora Markham’ın “”Huzurlu Ebeveynler Mutlu Çocuklar” kitabındaki tavsiyelerine katılarak paylaşmak isterim.
 
Danışanı Tara anlatıyor: “Kızım çok kaba ve kavgacı oluyordu. Her şey hakkında bana bağırıyordu, sonunda ben de kontrolü kaybettim ve ona odasına gitmesi için bağırdım. Sonra gözyaşlarına boğuldu ve hıçkırarak ağladı, ağladı... Sonunda birinci sınıftan korktuğunu söyleyebilecek kadar toparlandı. Fark etmemiştim…”
 
Çocuklar zor zamanlar yaşarken, genellikle kendilerini güvende hissettikleri kişilere patlar yani Bize! Anne ve babalarına .. Bizim için kızmak, azarlamak, onlara terbiyeli olmalarını söylemek ya da onları sakinleşmeye yollamak normaldir. Ama çocuklar kaba ve kavgacı davrandıklarında bize zor zamanlar geçirtmeye çalışmıyorlar. Bize “SOS” bir yardım sinyali göndermeye çalışıyorlar. Eğer bağırarak, tehdit ederek ya da onları “sakinleşmek” için uzağa göndererek karşılık verirsek, onların açtığı kapıyı kapatır ve onları kendi kendilerine çırpınmaya terk etmiş oluruz. Tabi ki çocuğunuzun kavgacılığı açık bir kapıdan çok bir mayın tarlasıymış gibi görünebilir. Ama o anda yapabileceğinin en iyisi bu ve ebeveynlik yapmanın kolay olduğunu kim söyledi ki? İşte çocuğunuzla bağ kurup dramayı durdurmanız için o mayın tarlasının içinden nasıl yolunuzu bulabileceğiniz ve dramanın bitişi.
 
1. Kendinize çocuğunuzun “SOS” bir yardım çağrısı gönderdiğini hatırlatın. Doğal olarak çocuğunuz size karşı kaba olduğunda tetiklendiniz. Eğer derin bir nefes alıp sakin kalabilirseniz, çocuğunuz için kritik bir beceriye model olursunuz: özdenetim. Çocuklar ne söylediğimizden daha çok ne yaptığımızdan öğrenirler. Eğer üslubunuz saygılıysa çocuğunuzun olağan üslubu da saygılı olur. 
 
2. Üslubunun kırıcı olduğuna dair nazik bir uyarı verin. Azarlamak yerine incinmiş ya da acı çekiyor olabileceğini kabullenin ve onu bu konuda konuşmaya davet edin: “Ah! Benimle böyle konuştuğuna göre çok üzülmüş olmalısın. Neler oluyor tatlım, paylaşmak ister misin?”
 
3. Setlerin yıkılmasına hazırlıklı olun. Konuşmak için nazik davetinize çocuğunuzun tepkisi muhtemelen size karşı bir kızgınlık sağanağı salıvermek olacaktır. Hayatının berbat, adaletsiz, katlanılmaz olmasının nedenleri hakkında ve belki de bunların hepsinin sizin hatanız olduğu hakkında azar işiteceksiniz. Fakat Kişisel algılamayın! Hepimiz sinirli olduğumuzda söylemek istemediğimiz şeyler söyleriz. İyi haber ise, içinde tutmak ya da kardeşinden çıkarmak yerine bütün sinirini size gösteriyor. Sizden ihtiyaç duyduğu ise ne kadar üzgün olduğunu anlamanız. 
 
4. Şefkatli Olun Anlayış gösterin. Biliyorum. Size bağırıyor ve siz mi anlayış göstermekle yükümlüsünüz? Ama o duyguları hissetmesi için kendini güvende hissettirmesine yardım eden ve onları iyileştiren de bu. “Ah tatlım… Kızgın olmana şaşmamalı… Anlıyorum.” Onu hislerinden vazgeçirmeye ya da onları azaltma isteğine direnin. Tabi ki aşırı tepki veriyor. Pek çok üzüntüyü içine atıyordu. Ve belki de gerçek üzüntüsü çok daha derinde ve o bile gerçekte ne olduğunu bilmiyor. O karmaşık duyguları hissetmesi ve onları bırakması için onu güvende hissettiren şey sizin şefkatiniz. 
 
5. Eğer çocuğunuz anlayışınızı daha fazla kızgınlıkla karşılıyorsa, konuşmayı bırakın. Genellikle kızgın/üzgün olan insanlar nasıl oldukları anlaşıldığında ağlamaya başlar. Ama bazen de o hisler dayanılmazdır ve anlayış gösterene sözlü olarak saldırırlar. Bu durumda konuşmayı durdurun ve bütün o acıyı hissedin. Yüzünüze yansıyacaktır. Derin bir nefes alın. “Bu, bu kadar zor olduğu için üzgünüm, tatlım. Hazır olduğunda bunu çözmek için bir kucaklamayla birlikte ben buradayım. Sana sarılmak istiyorum.”
 
6. Üzüntünün/kızgınlığın katkınız olan herhangi bir parçasını kabullenip sorumluluk alarak model olun. “Ah, hayır. Üzgün/kızgın olduğuna şaşırmamalı, tatlım. Onu bu akşam bitireceğimizi söylediğimi tamamen unutmuşum. Ve şimdi zaman geçip gitti. Çok üzgünüm! Bunu nasıl düzeltebiliriz?”
 
7. Daha çok dinleyin ki çocuğunuz çözümleri çıkarabilsin. Çocuğunuza, eğer yeni bir tane daha yaratmak istemiyorsanız, sorunu nasıl çözeceğini söyleme isteğine direnin. Onun yerine dinleyin ve sorular sorun. Çocuğunuz dışa vurdukça sakinleşmeye başlayacaktır. İste o zaman bazı çözümler düşünebilir. Çözümleri müthiş olabilir: "Yarın okula Emily ile birlikte yürüyebilir miyim?" Sizin cevabınız?  "Ne kadar güzel bir fikir! Yapabileceğimiz başka bir şey? " Ya da belki fikirleri o kadar müthiş değildir.  "Birinci sınıfa gitmeme gerek yok... Sadece evde kalacağım." Sizin cevabınız?  "Hmm... O zaman neler olabilir?" Fikrinin o kadar müthiş olmadığının farkına varabilir ve kendini düzeltebilir. Ya da siz sınır koymak zorunda kalabilirsiniz.  "Evde kalmayı tercih ettiğini anlıyorum... Şimdi okul sana korkutucu geliyor... Hadi yardımcı olabilecek başka fikirler düşünelim... Başka neler yapabiliriz?" Fikirler önermede sorun yok ama kendi endişenizi kontrol altına alın ki çocuğunuzu ezip geçmeyin. Bu problem çözme süreci, onun nasıl güven ve yeterlilik inşa ettiğidir.
 
8. Daha sonra,  onun neler olduğu konusunda düşünmesine yardım edin. Bu, çocuğunuzun duygularını daha iyi yönetmesine imkan veren nöral devreleri üreterek duygusal zekayı geliştirir. Ama utandırmaktan ve suçlamaktan uzak durun yoksa çocuğunuz asla sizinle konuşmak istemez. Çocuklar öğütlerden de öğrenmezler. Onun yerine şefkatinizi ve mizah anlayışınızı toplayın ve nazik bir sohbet başlatıcı sunun: "Son zamanlarda sakin kalmak için çok uğraşıyordum... Ama bugün sen çok sinirlendiğinde sakin kalmak benim için hiç kolay değildi... Başta kırıldım... Sonra bütün o yoğun hisleri gördüm... Bana söylediğin için çok sevindim..." Azarlamadığınızı ve bir özür talebinde bulunmadığınızı fark edin. Bu sadece savunuculuk yaratır. Eğer bunun yerine kendi deneyiminizi ifade eder ve ona kendisininkini keşfetmesinde yardim ederseniz, başkalarını nasıl etkilediğini görmesine izin veren bir fırsatı olur. Ve içten bir özür, bir teşekkür ya da bir "Seni seviyorum!" sunduğunu gördüğünüzde şaşırabilirsiniz. Aynı benim kızımla yaşadığım gibi. Peki ya bunları yapmazsa? Kızgın hissettiğinde, onu dinlemek için her zaman orada oldugunuzu hatırlatın. Bir daha sinirlendiğinde ona yardımcı olmak için ne yapabileceğinizi sorun. Ona yardım etmek için daha farklı yapabileceğiniz bir şey var mı?  Kızgınlığını daha farklı ifade etmek için yapabileceği bir şey var mı?  Sonra ona sarılın ve havadaki gerilimi dağıtmak için ikinizi de güldüren bir şeyle konuyu değiştirin.
 
Evet, bu çocuğunuzu odasına göndermekten daha çok iş gerektiriyor. Çocukluğu boyunca
bu süreci tekrar ettiğinizde, çocuğunuz duygusal zeka, empati ve problem çözme yeteneklerini öğrenir. Onunla olan ilişkinizi derinleştirirsiniz. Zamanla duyulması için bağırmasına gerek olmadığını fark eder. Ve siz de!
 
Fazilet Seyitoğlu
Uzman Klinik Psikolog 
 
Toplam blog
: 43
: 80
Kayıt tarihi
: 12.02.18
 
 

Uzman Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu Kimdir? 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü..