- Kategori
- Eğitim
Çocuklara gazete

Çocukken öğlen vakitlerini severdim. Bir kasabada yaşıyorduk. Abim gazete dağıtıcısı idi. Öğlenleri eve gelirdi. O yemeğini yerken biz de gazete ve dergilere bakardık. Hazine odasında gibi hissederdik kendimizi. Şimdi düşünüyorum da temelimin çoğunu o yıllarda gazetelerden almış olmalıyım.
Milliyet'in eklerini hatırlıyorum. Çocuk eki hele ansiklopedi gibiydi. Öğretmenliğe geçtiğimde öğrencilerimin de gazete okuyarak güne başlamasını, olayları izlemesini istedim. Ama gazeteler çok değişmişti. Her sayfada çıplak kadınlar, cinayet, tecavüz haberleri vardı. Böylece fikrim suya düştü. Varsın gençler okumadan büyüsün, günceli takip etmesin, zaten çoğu gazetenin güncel anlayışı da kısır siyaset, magazin, adliye haberleri ötesine varamıyor.
Ders kitaplarına mahkum hissediyorum kendimi. Oysa ne çok isterdim öğrencilerimle bir konuyu okuyup tartışmayı... Örmeğin savaş haberlerini okur, üzerinde yorum yaptırabilirdim, böylece ufak yaştan bir duyarlılık geliştirebilirdim. Bilim haberlerini izlerdik, uzaya gözümüzü dikerdik. Keşke bir kampanya olsa "Baba beni okula gönder" gibi, "çocuğum gazete okuyor" mesela. Belki o zaman gazeteler ( ve belki tvler) biraz sorumluluk hissedip çocukları da göz önüne alır, ilerinin okuyucularını kazanırlar.
Rıfat Ilgaz'ın sevdiğim bir şiirini paylaşmak istiyorum bu arada:
ÇOCUKLARIM
Sizi yoklama defterinden öğrenmedim
Haylaz çocuklarım
Sınıfın en devamsızını
Bir sinema dönüşü tanıdım
Koltuğunda satılmamış gazeteler
Dumanlı bir salonda
Kendime göre karşılarken akşamı
Nane şekeri uzattı en tembeliniz
Götürmek istedi küfesinde
Elimdeki ıspanak demetini
En dalgını sınıfın
Çoğunuz semtine uğramaz oldu okulun
Palto ayakkabı yüzünden
Kiminiz limon satar Balıkpazarı´nda
Kiminiz Tahtakale´de çaycılık eder
Biz inceleyeduralım aç tavuk hesabı
Tereyağındaki vitamini
Kalorisini taze yumurtanın
Karşılıklı neler öğrenmedik sınıfta
Çevresini ölçtük dünyanın
Hesapladık yıldızların uzaklığını
Orta Asya´dan konuştuk
Laf kıtlığındaBirlikte neler düşünmedik
Burnumuzun dibindekini görmeden
Bulutlara mı karışmadık
Güz rüzgarlarında dokulmuş
Hasta yapraklara mı üzülmedik
Serçelere mi acımadık kış günlerinde
Kendimizi unutarak