- Kategori
- Gündelik Yaşam
Çocuktan al haberi

23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda çocuklarımıza biraz daha farklı davranırız. Onlara olan sevgimiz bugün daha da başka duygular içindedir. Okulda, törende fotoğraflarını çeker, kameralarla kayıtlar yaparız. Çok güzel ve değişik giysiler içindedirler, kimisi folklorcu olmuştur, kimisi Pamuk Prenses, kimisi de asker. Bugün onların bayramıdır çünkü. Ata'mızın onlara armağanıdır. Hiç bir ülkede çocuklara böyle bir armağan verilmemiştir. Herkes bilir ve hep söylenir.
Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Kuvvet Komutanları, Pari Liderleri, Valiler, Belediye Başkanları ve daha niceleri. Ülkemizin önde gelen büyükleri bu çoşkuya katılmak, katkıda bulunmak için makamlarını bir günlüğüne de olsa küçük, ancak ettikleri laflar büyük olan çocuklarımıza bırakırlar.
(ama özellikle ve de özellikle parti liderleri çocukların yanlarından ayrılmaz bir elleri de koltuktadır, çocuk bu ne yapacağı belli olmaz, tatlı gelir, makamı bırakmak (!) istemeyebilir)
Ben de düşündüm taşındım, evet benim böyle bir makamım yok, şimdilerde orta halli bir blog yazarıyım. Ama iyi kötü, okuyan da var. Onlara teşekkür borçluyum okudukları, okumaya değer buldukları için. Hal böyle iken "Günün mana ve önemi nedeniyle" sadece bir günlüğüne ve sadece bir blog yazması için küçük bir öğrencimize yerimi bırakmak istedim. Bu gün o yazsın benim yerime. Niye olmasın ki.
Cici bir kız çocuğu vardı apartmanımızda, merdivenlerde karşılaşırdık bazı sabahlar. Selamlaşırdık. Günaydın! Günaydın! Derdik birbirimize. Servis aracına binene dek izlerdim onu.
Yukarıda bahsettiğim kişiler kadar ünlü (!) olmadığımı ama gene de yazdıklarını Milliyet Gazetesinin İnternet sayfalarında okuyanların çıkabileceğini söyledim. "Önemli değil, olsun" dedi. "Hangi konuda, ne istersen yaz. Öncelikle şu olsun bu olsun diye sıralama da yok, istediğin sorudan başlayabilirsin" dedim. Güldü tabiki. "Aklından ne geçiyorsa, düşündüklerini yaz. Korkma. Ancak bak bazı kurallar var, oku, onları dikkate al."
PC nin başına geçti. Koltuğuma oturdu. Başladı yazmaya:
- Bazı işyerlerimizin isimleri çoğunlukla yabancı, neden Türkçe bir isim kullanmıyorsunuz?
- Türkçe'mizi yanlış kullanıyorsunuz, kelimeleri kısaltıp anlamsız hale getiriyorsunuz.
- Cadde ve sokakları kirletmeye devam ediyorsunuz. Sigara içip hem de söndürmeden yere atıyorsunuz. Yerlere tükürüyosunuz, her yer pislik içinde.
- Dedeleriniz, babalarınız size böyle bir dünya mı bıraktı? Eski resimlere bakıyorum bir de etrafıma bakıyorum. Burası başka bir dünya mı?
- TV lerde haber ve diziler hep şiddet içeriyor, acı var, kazalar var. Böyle şeyler bizleri olumsuz etkiliyor. Çok üzülüyoruz. Neden düzeltmiyor, önlem almıyorsunuz?
Sonra biraz duraksadı.
"Daha yazacağım çok şey var ama arkadaşım geldi. Bahçede biraz oynamak istiyoruz" dedi.
Ne denir ki? Ona ve arkadaşına birer gofret verip teşekkür ettim. "Onay" verirlerse yayınlanacağını söyledim. Yazdıklarını okurken biraz utandım biraz kızardım.
"Daha yazacağım çok şey var" derken daha neler yazmak istediğini de biliyordum. Sizler de biliyorsunuz ya.
Bugün çok güzel şeyler yazılacak. Eminim. Ben farklı olsun istedim.
23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlu olsun.