Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

25 Nisan '10

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Çok geç olmadan tabiatla elele

Çok geç olmadan tabiatla elele
 

homa dalyanını temsili flamingolardır.


GEDİZ DELTASI SULAK ALAN SINIRI VE TARTIŞMASI Ramsar Sözleşmesi’ne göre; tabii veya suni, devamlı veya geçici, suları durgun veya akıntılı tatlı, acı veya tuzlu, denizlerin gel-git hareketlerinin çekilme derecesinde 6 metreyi geçmeyen derinlikleri kapsayan bütün sular, bataklık, sazlık ve turbiyeler sulak alan olarak geçmektedir. Ülkemizde 300’den fazla sulak alan bulunmaktadır ve bu alanlardan 135’i uluslar arası öneme sahiptir. Ülkemiz Ramsar Sözleşmesi’ne 1994 yılında taraf olmuş ve bu güne kadar 13 sulak alanı sözleşme listesine dahil ettirmiştir. Bunlardan birisi de Gediz Deltası Sulak Alanı’dır. Gediz Deltası Sulak Alanı; Menemen İlçesi, Süzbeyli, Sasalı, Tuzçullu ve Maltepe Köyleri’nde 29. 03. 1982 yılında 8000 hektarlık alanda Homo Dalyanı Yaban Hayatı Koruma Sahası olarak İlan etmiştir. Saha 1998 yılında Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Ramsar Sözleşmesi listesine kayıt edilmiştir. 27. 12. 2002 tarihinde İzmir Kuş Cennetini Koruma ve Geliştirme Birliği kurulmuştur. 03.07.2004 tarihinde Çevre ve Orman Bakanlığı ile İzmir Valiliği arasında “Gediz Deltası Yönetim Planı Hazırlama Projesi Teknik İşbirliği Protokolü” imzalanmıştır. Bu protokol çerçevesinde Gediz Deltası Yönetim Planı Yapıldı. 40.000 hektar olan Gediz Deltası 20.400 hektar Sulak Alan olarak belirlenmiştir. 28.03.2007 Bakan Oluru ile Yaban Hayatı Koruma Sahası statüsü kaldırılmıştır. Gediz Deltası Sulak Alan Koruma Bölgeleri Haritası Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun 28.12.2005 tarihli 2005 yılı II. Olağan Toplantısı’nda onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Gediz Deltası Yönetim Planı 13.06.2007 tarihinde Ulusal Sulak Alanı Komisyonu’nun 2007 yılı I. Olağan Toplantısı’nda görüşülerek 5 yıl süre ile uygulanacak olan Gediz Deltası Yönetim Planı yürürlüğe girmiştir. 31.10.2007 tarihinde Yerel Sulak Alan Komisyonu toplanarak planın yürütücülüğünü Kuş Cenneti Koruma ve Geliştirme Birliğine devretmiştir. “Özellikle Su Kuşları Yaşamı Ortamı Olarak Uluslar arası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme” 28.12.1993 tarihli ve 3958 sayılı kanun ile uygun bulunmuş, 15.03.1994 tarihli ve 94/5434 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanarak, 17.05.1994 tarih ve 21937 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir(Ramsar Sözleşmesi). Bu sözleşme gereği korunması gerekli olan sulak alanlar tespit edilecek ve uluslar arası sözleşme kapsamında koruma altına alınacaktır. Bu söz konusu sözleşmenin yani Ramsar Sözleşmesi’nin 2. maddesindeki bir cümle (“ Her sulak alanın hudutları kesinlikle belirtilecek ve aynı zamanda haritaya çizilecek…”) kapsamında Gediz Deltası Sulak Alan Sınırları belirlenerek Ramsar Sözleşmesi Kapsamında koruma altına alınmıştır. Bu uluslar arası sözleşmenin uygulanmasına dair yönetmelik ise “Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği” 17.05.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Çevre ve Orman Bakanlığınca hazırlanan ve 14.08.2009 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgesi 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nda; Gediz Deltası sulak alan sınırı, ekolojik etkilenme sınırı, mutlak koruma sınırı, tampon bölge sınırı plan üzerinde aktarılmış ve söz konusu sınırlar içerisindeki kullanım kararları planda lekelenmiştir. Fakat yukarıda belirtilen planlamadan sonra İzmir Büyükşehir Belediyesince 16.10.2009 tarihinde onaylanarak yürürlüğe giren 1/25.000 ölçekli Kentsel Bölge Nazım İmar Sınırı planda gösterilmiş ve ayrı bir lejantla da Ramsar Sınırı işaretlenmiştir. Ancak daha öncede belirtildiği üzere Uluslar arası anlaşma ve yönetmelik çerçevesinde sulak alan sınırı zaten Ramsar Sözleşmesinde belirtilmişti. Zaten Ramsar Sınırı diye bir kavram yoktur. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin hazırlamış olduğu bu planın da kendi menfaatleri için hazırlandığı bariz bir şekilde gözler önünde. Önceki yıllar dökülen çamurlara dayanmaya çalışan, binlerce okaliptus ağacı dikilip suyun çekilmesine direnen Gediz Deltası son olarak ta Homo Dalyanı’na dökülen molozlarla boğuşuyor. Bu molozlar da İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından sadece yol iyileştirmesi gerekçesiyle döküldü. Bu gelişmeler bununla kalsa yine iyi ama daha öncede Gediz Deltası birçok tehlike atlaşmış bulunmakta. En göze çarpanı 2004 de Gediz Deltasına ilk önce Liman daha sonrada Konteyner Terminali yapım çalışmaları olmuş. Ancak bunlar sadece düşüncede kalmış, yapım aşamasına geçilemeden dönemin Çevre ve Orman Bakanlığı’nca önlenmiştir. Daha sonrada belirttiğimiz üzere Ramsar Sözleşmesiyle güvence altına alınmıştır. Ancak günümüzdeki gelişmelerin Gediz Deltasının hiçte korunduğunu gösterememektedir. Gediz Deltası Homo Dalyanı’na dökülen molozlara en büyük tepki doğaseverlerden özellikle de Ege Doğal Yaşamı Koruma Derneği’nden geldi. Dernek başkanları, üyeleri ve doğa severlerin geçtiğimiz yıllarda molozların döküldüğü yerde yaptıkları açıklamada “uluslar arası anlaşmalarla koruma altına alınmış bu güzelliğe moloz döken İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne” sitemlerini belirten Dernek daha sonra belediyedeki ilgililerle görüşerek molozların bir an önce kaldırılması gerektiğini yoksa yargı yollarına başvuracaklarını dile getirdiler. Artan tepkiler üzerine İzmir Büyükşehir Belediyesi 2 kilometrelik sahil şeridinin 200 metresinde moloz temizleme çalışmasında bulundu. Geri kalan kısım ise, taş yığınlarının üzeri sahilden alınan doğal kum ve deniz taşlarıyla kapatıldı. Herkes kendini Homo Dalyanı’ndaki moloz dökme olayıyla ilgili savunadursun 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde Çevre ve Orman Bakanlığı’mızın internet sitesindeki yapmış olduğu açıklama ayrı bir tartışma konusu. Açıklamanın başlığı: “ Sulak Alanların Yok Olduğu İddiası Gerçek Dışıdır”. Bakanlığın yazısında: Bakanlığımız, bir taraftan su ve toprak kaynaklarının “Sürdürülebilir Kalkınma” ilkeleri çerçevesinde, ülkemiz içinde bulunduğu şartlar ve imkanlar dahilinde geliştirilmesi ve akılcı yönetilmesi yolunda büyük çaba göstermekte, diğer taraftan da gerek tesislerden faydalanan ve çevresinde yaşayan insanlar, gerekse bu kaynaklar bünyesinde barınan diğer canlılar açısından büyük önem taşıyan sulak alanların korunup geliştirilmesine özel önem vermektedir. Günümüz tabii kaynakların sürdürülebilir gelişmesi, bu kaynaklara yönelik ihtiyaçların belirlenmesi ve planlanması, rasyonel su kullanımı, gözlem, etkin kollama ve koruma için gerekli şartların sağlanarak entegre bir yaklaşımla gerçekleştirilmesi ve yönetilmesi büyük önem taşımaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda su ve toprak kaynaklarının çeşitli maksatlara yönelik kullanımlarında teknoloji, ekonomi ve çevre konularında bir dengenin kurulması gerekmektedir. Kuruluşumuz, bu yönleriyle konunun bilince olup, kanunlarla kendisine verilmiş olan görev ve yetkiler çerçevesinde üzerine düşeni ülkemiz gerçeklerine en uygun bir biçimde yerine getirmeye çalışmaktadır. Fakat günümüz bakanlığımızın bu görev bilinci maalesef Gediz Deltası konusunda tam olarak işlememektedir.
 
Toplam blog
: 3
: 4187
Kayıt tarihi
: 25.04.10
 
 

Kitap okumayı ve eleştirmeyi seviyorum. İlerde gazetecilik mesleğini yapmak istiyorum. Araştırmayı s..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara