Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '11

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Çok mu duygusalsınız?

Çok mu duygusalsınız?
 

-


Tüm söylemlerinde aşka, sevgiye vurgu yapanlar var. Özellikle klavyenin başına oturduklarında, duygusal frekanstan yayın yapan her ne varsa ilgi alanlarına, menzillerine giriyor.

Yazılarında, yorumlarında, sözlerindeki vurgu hep duygusal eksenli…

Amacım onların samimiyetini sorgulamak değil elbette. Bilakis, mevzu aşk-sevgi olduğunda, herkesten daha fazla samimi olduklarına da inanıyorum.

Ancak nedense dışarıdan şöyle düşünülebiliyor; bir kimse aşktan sevgiden, duygusal tınılardan ne kadar çok bahsediyorsa, o ölçüde de hassastır. Yakın bir zamana kadar ben de öyle düşünüyordum.

Hangi tanıdığım, duygusal platformda aşk-meşk işleriyle daha fazla ilgiliyse onların daha hassas olduklarını düşünürdüm. Daha hassas, daha duygusal ve özellikle daha kırılgan.

Bir adım daha ileri gidebilirim; daha savunmasız.

Neye karşı savunmasız? Travmatik aşk ayrılıklarına, etkileyici karşılaşmalara, zihinlere kazınan alışmalara, tensel temaslara, bunların yarattığı duygusal şahikalara...Peki gerçekten öyle mi?

Bir de resmin tersi var.

Aşktan, sevgiden, duygusal yakınlaşmalardan belki de hiç bahsetmeyen ya da çok az bahsedenler de var. Bu durumda onlar da diğerlerine göre nispeten daha az duyarlı ve belki de daha az hassaslar. Hiç de öyle damar şarkı dinlemezler ve belki de hırçın görünürler.

Daha az duyarlı ve hassas olduklarından değil, böyle bir izlenim oluştuğu için söylüyorum.

Toparlarsak, artık şuna inanıyorum; yetişkinler içersinde sevgi sözcüklerine, aşk tınılarına sık vurgu yapanlar, sürekli bu konulara kanalize oldukları için, belki de hiç plânlamadan, başlarına gelebilecek aşk facialarına karşı bağışıklık geliştiriyorlar.

Olası tehlikelere karşı pozisyon almayı biliyorlar, bu sayede de gönül işlerinden en az zararla sıyrılmayı başarabiliyorlar.

Tıpkı hastalıklara karşı bağışıklık kazanır gibi önceden aşılarını oluyorlar.

Sürekli duygusal konularla ilgilendiklerinden, kalplerinin sesine daha fazla önem verip, aşk ve sevgi meselelerine daha fazla yoğunlaştıklarından, bünyeleri de, ‘olası ağır darbelere karşı’ mukavemet geliştiriyor.

Ya da mesela mevzu bahis aşk olduğunda daha az hata yapıyorlar. Bunu bilinçli olarak değil ama farkında olmadan başarıyorlar.

Bizlerse ‘bu arkadaş çok duygusal, herhangi bir ayrılık durumu ya da sevgilisine ulaşamaması onu çok yıpratacaktır’ yanılgısına düşüyoruz.

Daha hassas, daha zayıf, daha kırılgan, sözgelimi yaşadığı ayrılıktan ötürü daha yaralı sandığımız birisi normal birine göre aslında daha güçlü ve dayanıklı.

Hülâsâ; yaşamının merkezine aşkı koyan birisi, aşkla yatıp aşkla kalktığı için metabolizması sürekli teyakkuz hâlindedir.

Güçlü ve mukavimdir. Daha az hata yapar. Savunma sistemi zaten o eksende geliştiğinden, her şeye hazırlıklıdır ve bu yüzden daha az acı çeker.

Ancak günlük yaşam aktivitelerine dalmış, entel dantel gezen, benim senin gibi sıradan biri kalbini derinden etkileyecek bir güçle karşılaştığında hayatı alt üst olabilir.

Çünkü savunmasız ve hazırlıksızdır. Aşısını bile olamamıştır.

Dışarıdan daha güçlü görünmesi ise sadece bir yanılsama, tuluat ve ilüzyondur.

Sabrın sonu ile

 
Toplam blog
: 269
: 1885
Kayıt tarihi
: 08.01.07
 
 

Kabataş Erkek Lisesi Matematik (1992) Marmara Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu Mak..