Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Haziran '11

 
Kategori
Turizm
 

ÇÖLDE SAFARİ

ÇÖLDE SAFARİ
 

Çöl tozu gerisinde kalan güneş


Safari “Vahşi yaşam alanlarına fotoğraf çekmek ya da avlanmak için düzenlenen gezi” diye tarif ediliyor.Genelde gruplar halinde dörtçeker arabalarla yapılan bu aktivite için akla ilk gelen ormanlar ve çöller denebilir. İçeriğinde macera vaadeden bir aktivite bu...
Turizminde egzotik çarşılardan başka en cazip unsur olarak safariyi sunan ülkelerden biri de elbette Katar olmalıydı. Katar, Dünya’ya turizmini de lanse etmeye çalışıyor. Bunun için 2022 Dünya Kupası’nı düzenlemeyi de üstlenmiş. Buraya yolu düşenlerden olunca biz de böyle bir turu yapmak istedik. Zaman kısıtlamasından dolayı bizimki “light” bir safari oldu. Gezimiz gün içinde başlayıp gece sona erdi.
5 kişilik arkadaş grubumuzu Filistinli Selim, tura başlayacağımız Messeiah’da Sea Line’da karşıladı. Sabah bizim turumuza engel olacağını düşündüğümüz havanın, en elverişli hava olduğunu söylemesi iyi geldi. Atmosfer havada asılı çöl tozuyla sarımsı bulanıktı. 40 dereceden fazla ısı buranın normaliydi zaten... Ek olarak hoş bir esinti vardı. Bu da ferahlatıcıydı. Bu mevsimde, artık havanın ısısı dayanılmaz olabilirdi. Ama bugün gayet ehvendi.
Güleryüzlü şoför – rehberimizin beş kişilik dörtçeker aracına yerleştik. Düzlükte biraz yol aldıktan sonra kum dalgaları üzerinde sörfe başladık. Özellikle kumdan dalgaların tepelerine tırmanıp arabayı kaydırararak indirmek, araçtaki hatunların çığlıklarına yol açıyordu. Bu da şoförümüzü daha da teşvik ediyordu. İçinde olduğumuz aracın, son derece dik kum yamaçlardan aşağı kayarak inişi heyecanlıydı, doğrusu... Bu heyecan biraz fazla kaçtı anlaşılan, sonuçta arabamızın sol ön lastiği iflas etti. Yükün çoğunu taşımaktan lastik, janta elveda dedi. Bu da bize bir saatten fazla bir molaya maloldu. İyi de oldu. Çölün ortasında etrafı detaylıca inceleme fırsatı doğdu. Ayrıca safari kavramının içeriğindeki macera duygusu da bonusu idi... Olurdu bu kadar! Rehber – Şoförümüz bir miktar terledi, ister istemez... Ama grubumuzun tecrübelisi Levent ve telefonla çağırdığı arkadaşının yardımlarıyla iş tatlıya bağlandı. Yedek lastik takıldı ve tekrar yola çıktık. Bu defa arabayı kaydırma konusunda daha temkinli olarak ilerledik.
Kum denizinde yüzer gibi devam eden bu seyir, deniz kenarında durdu. İnland Sea ismi verilen bir körfez kıyısındaydık. Karşıda görünen topraklar Suudi Arabistan imiş. Bodrum’dan görünen Kos Adası yakınlığındaydı. Binalar farkediliyordu. Gidebileceğimiz bu uç noktadan geri döndük. Kum denizi üzerinde bir süre daha ilerledikten sonra salaş bir deniz kıyısı tesisine vardık. Bir kaç direk üzerine atılmış sazlıklardan ve hasırla çevrilmiş bir kaç “barakamsı” dan oluşan tesis, turumuzun bize yemek sunacağı yerdi, aynı zamanda... Ekibimiz, şoförümüz dahil, hızla mayolarını giyip kendini dalgalı denize attı. Deniz suyu da oldukça ılıktı ama yine de çölden gelmişlere iyi geldi. Uzunca bir süre kimse sudan çıkmak istemedi.
Bizden başka bir iki grup daha vardı. Birisi 10-12 kişilik şamatacı bir Amerikalı grup, diğeri sessiz ve küçük bir topluluktu, ki Türk’lerdi onlar da...
Havanın kararmaya başlamasıyla yemek sunumu yapıldı. Kıl çadır tabir edilebilecek salaş bir ortamda mangalda pişmiş et çeşitleri, pilav ve salatadan ibaret yemekler servis edildi. Alkolün yokluğu kendini hissettirse de yan masamızdaki Amerikalıların doğumgünü kutlama eğlencesi bize de taştı.
İyice kararmış ve gece inmiş deniz bir kere daha çağırdı. Karanlığı ürpertse de denize bir kere daha girdik. Fazla uzatmadan da çıktık. Denizin seviyesi bariz yükselmişti. Med-Cezir neredeyse gözle görülecek hızda olmuştu.
Dönüş vaktiydi... Çölde serap görememiştik ama rüya görmüş gibiydik. Avlanmamış ama fotoğraf çekebilmiştik.

 
Toplam blog
: 93
: 1712
Kayıt tarihi
: 12.12.06
 
 

Ununu elemiş, eleğini henüz asmamış bir ''Mimar''ım. Hep özel sektörde çalıştım. Yoğun çalışma yılla..