Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '13

 
Kategori
Siyaset
 

Çözüm ve barış süreci - 8

Çözüm ve barış süreci - 8
 

BU MEKTUP DA, BAŞBAKAN'IN ERDOĞAN'IN, 2005 DİYARBAKIR "KÜRT AÇILIMI" KONUŞMSININ ÇİZGİLERİ VAR


PKK LİDERİ ABDULLAH ÖCALAN NE DEMEK İSTİYOR...?

"Artık silahlar sussun, silahlı güçlerimiz sınır dışına çekilsin. Bu bir son değil, bu yeni bir sürecin başlangıcıdır"

"Tıpkı yakın tarihte Misak-ı Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşen Kurtuluş Savaşı'nın daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz"

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın İmralı mektubunun "ana fikri" bence bu iki ifadedir...

NOT- 1 : Hemen burada devreye gireyim. Kurtuluş Savaşı yalnızca "Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde gerçekleşmesi" ifadesi pek doğru değildir...Kurtuluş Savaşı, etnik kökeni farklı tüm insanımızın M.Kemal Atatürk'ün öncülüğünde kazanılmış bir savaştır...

Öcalan'ın yukarıdaki ikinci ifadesinde de, Ortadoğu'daki "Yeni Türkiye"nin ipuçları da bulunmaktadır...Daha da ileri gidersek, bu "Yeni Türkiye" yapılanmasında Suriye ve Kuzey Irak'ın da olduğunu anlayabiliriz...

Öcalan, bu ikinci ifadesi ile, o günlere, yani 1920-1924 arasındaki Türkiye'nin siyasi ve sosyal durumuna atıf yapmaktadır...Öcalan'ın bu ifade ile ne demek istediğini daha sağlıklı anlamak için, bu dönemle ilgili Cumhuriyet Tarihimizi iyi bilmek gerekir...Ne yazık ki  bu döneme resmi tarihimizde pek değinilmez...Çünkü bu döneme ait bilgilerin çoğu, hala o zamanın "gizli ve açık Meclis Tutanakları"ı içinde bulunmaktadır

Bu arada, yeri gelmişken belirtmeliyim ki, 1920 -1924 yılları arasındaki süreç bilinmese de, bu sürecin en önemli  belgesi, günümüz anayasasından daha demokratik olan 1921 Anayasası'dır. İçinde bulunduğumuz yeni anayasa yapımı sırasında bu anayasanın örnek alınması, "Çözüm ve Barış Süreci"ni başarıya götürecek çok önemli bir etken olduğunu düşünmekteyim.

M.Kemal Atatürk'ün onayı ile yürürlüğe giren ve Kurtuluş Savaşı'nı zafere götüren de bu anayasadır...İçinde bulunduğumuz sürecinin başarısı da bu anayasayı temel alacak yeni bir anayasadır.

NOT - 2: "TEŞKİLAT'I ESASİYE KANUNU - 20 Kanunusani 1337 -85"...Bu kanunun ayrıntıları ve günümüzde bile hazmedilemeyen demokratik maddeleri için," Çözüm ve barış süreci-1" başlıklı bloğuma bakılabilir...

 

ÖCALAN'IN  İMRALI  MEKTUBU DİYARBAKIR'DA OKUNDU..

 

Mektubun tamamını buraya almanın fazla bir gereği yok; içindeki can alıcı noktaları özetlemek, bence  yeterli olur...Zaten medya da böyle yapmıyor mu? 

Çözüm yanlısı olanlar başka türlü özetliyor ve yorumluyorlar; çözüm karşıtı olanlar da bir başka türlü...

 PKK lideri Öcalan'ın, "barış çağrısı" yaptığı mektubu, Diyarbakır'da kutlanan 21 Mart 2013 Nevruz'unda, BDP'nin iki üyesi tarafından kamuoyuna okundu.

Öcalan mektubuna, Ortadoğu bölgesindeki bütün Kürtlere selam ile başlıyor.(bunun nedenini yukarıda  aktardığım Öcalan'ın ikinci ifadesinde bulabilirsiniz).

Ortadoğu halklarının uyanma sürecinde olduğunu söylüyor...(Yukarıda öncelikle vurguladığım gibi)  Yeni bir Türkiye ve Yeni bir Ortadoğu sürecine girilmiş olduğunu söylüyor ve "silahlı direnişten demokratik siyasete" kapıların açılmasından söz ediyor...

Demokratik haklar, özgürlükler ve eşitliğe vurgu yapıyor..."Silahlar sussun fikirler konuşsun" diyor...Artık silahlı unsurların sınır dışına çekilme aşamasına gelindiğini söylüyor...Ve arkasından da "bu bir son değil; bu yeni bir sürecin başlangıcıdır" diyor.

TBMM'nin,(BMM olacak.cd) kuruluşundaki ruhu, yeni döneme uydurulmalıdır.(Öcalan, sanırım burada, benim de sık sık vurguladığım 1920-1924 dönemine atıf yaparak 1921 Anayasası'nı hatırlamamızı istiyor..)

Öcalan'ın mektubunun en önemli yeri bence, Çözüm Süreci başarıya ulaştıktan sonraki döneme ve gelişmelere de ipucu veren aşağıdaki ifadesidir.

Tıpkı yakın tarihte Misak-i Milli çerçevesinde Türklerin ve Kürtlerin öncülüğünde(Buradaki , Öcalan'ın yanlış tespitini, yukarıda NOT- 1'de düzeltmiştim)gerçekleşen Kurtuluş Savaşı'nın, daha güncel, karmaşık ve derinleşmiş bir türevini yaşıyoruz...Bizi bölmek isteyenlere karşı bütünlüğümüzü koruyacağız; bizi ayrıştırmak isteyenlere karşı inat birleşeceğiz.

NOT- 3 : Yani Öcalan, ayrılmak yerine inadına birleşerek büyümekten söz ediyor. Bu konuyu dizi yazım bittikten sonra, Çözüm Süreci'nin sonunda geleceğe yönelik öngörülerimde ayrıntıları ile açıklamaya çalışacağım

 Mektup devam ediyor :

Misak-ı Milli'ye aykırı olarak parçalanmış ve bugün Suriye ve Irak Arap Cumhuriyeti'nde ağır sorunlar ve çatışmalar içinde yaşamaya mahkum edilen Kürtler, Türkmenler, Asuriler ve Arapları birleşik bir "Milli Dayanışma ve Barış Konferansı" temelinde kendi gerçeklerini tartışmayıa bilinçlenmeye ve kararlamaya çağırıyorum.

Benim anladığım kadarı ile Öcalan, özetin özeti olarak "silahların susmasını ve barış döneminin başlamasını istiyor. Bölünmeye karşı çıkıyor ve inadına birleşmekten söz ediyor...Ortadoğu ve Türkiye'yi birlikte değerlendiriyor; Yeni bir Ortadoğu ve yeni bir Türkiye'ye sürecine gidilmesi gerektiğini vurguluyor.

Öcalan, mektubunda açıkça dillendirmese de, gelecekte , Türklerin ve Kürtlerin, farklı bir üniter yapı içinde birlikte yaşanmasını istiyor...Bence,  "Yeni bir Ortadoğu ve yeni bir Türkiye" demesinin altında yatan gizli öngörü ve öneri  budur...

NOT- 4 : Eğer Öcalan, gerçekten yukarıda değerlendirdiğim şekilde düşünüyorsa, bence  biraz fazla ileri gitmiş sayılır. Bence bunun öncesinde ve kısa vadede olması gereken başka bir  şey var. O da,, şu anda hareketlenen Kuzey Suriye'de  - Kuzey Irak benzeri - oluşumun, ya Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile birleşerek ya da ayrı bire vilayet olarak Türkiye'ye bağlanmasıdır. Aynen, Lozan'da Misak-ı Milli sınırlarımız dışında kalan Hatay'ın 1939 yılında Türkiye'ye bağlanması gibi...Nedeni de gayet açık, Suriye'nin Kuzeyi  ve Kuzey Irak da, Lozan Antlaşması ile aynen Hatay gibi Misak-ı Milli sınırlarımız dışında kalan bizim topraklarımızdır.

Bu nedenle, kimse bu süreç sonunda Türkiye'nin, "bölünüp parçalanacağı" endişesine kapılmamalıdır...Mektupta Öcalan'ın, "bağımsız devlet" istediğinin açık ve kapalı bir işareti yoktur.

Öcalan, bu açılamaları yaparken, bir "federal yapı" da aklından geçiyor olabilir... Ama kısa ve orta vadede, bana göre bu mümkün olmayacaktır...Şimdilik, 1921 Anayasası'nın öngördüğü "Vilayet Şuraları"  benzeri bir idari yapılanma ve halk tarafından seçilen ama yetkileri biraz daha artırılmış bir "Cumhurbaşkanı" fazlası ile yeterli olur ve sıkıntı yaratmaz.

Bu konuyu, ilerde ayrıntıları ile sayfalarıma taşıyıp, "Türkiye'nin coğrafi konumunun dayattığı jeopolitik ve jeostratejik hassasiyetlerinin öngördüğü  'olmasısı gerekenler' görüş açısından" değerlendireceğim...

 

Bundan sonraki bloğum "süreç nasıl gidiyor" başlığını taşıyacaktır...

 

cdenizkent

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..