- Kategori
- İlişkiler
Çözümsüzlüğü marifet saymak

Geçmişle irtibat kurmak, çözüm aramak yerine çözümsüzlüğe bahaneler üretmek ve üstelik bunu marifet saymak...
Dünya değişiyor ama çoğu insan, geçmişin gölgesine sanki demir atmış gibi yeni fikirler ve çözümler üretmeye inatla baş kaldırıyor.
Halbuki geçmiş sadece ders alınabilecek şeyler varsa değerlidir. Eğer yapılan bir dizi hatalar varsa, aynı hatalardan yola çıkarak devamlı aynı hükümlere bağnaz bir biçim de bağlı kalmak faydadan ziyade zarar getiriyor insanlara ve dolayısıyla toplumlara.
Tarihe dönüp baktığımızda; o günün şartlarında bir çok ülkenin geçmişinde, yanılgılar ve bunların doğurduğu faşizan birçok olayların yaşanmasına neden olmuştur. Kim kendini güçlü hissettiyse güçsüz olanı yenmeye , o ülkeyi kendi çıkarları doğrultusunda zapt etmeye bir mani görmemiş hatta bunu yapılması gereken bir şart olarak algılamış ve yerine getirmiştir.
"Tencere dibin kara senin ki benden kara" sözünün tam da karşılığı olan istilalar, fetih adı altında gurur vesilesi olarak halklara kabul ettirilmiştir. Bizler yapınca kahraman, bir başka ülke yaptığında ise namert düşman olmuşlardır.
Tarih boyunca birbiriyle düşman olmayan , savaşmayan hemen hemen hiçbir devlet yoktur. Ancak günümüzde bir zamanlar düşman olunan devletler zaman içinde dialog kurarak yeni dostluklara ( en azından savaşmayıp, ortak çıkarlar konusunda konuşup belli konularda anlaşma sağlayabilmişlerdir) zemin hazırlamayı başarmışlardır.
Ebedi düşmanlık, kin ve nefret duygularını görükleyerek dialog kapılarını aralamamak isteği bazı insanların değişmez prensipleri olarak karşımıza çıkıyor. Bunun nedenini de geçmişte yaşanılan düşmanca davranışların ve onların doğurduğu yıkıcı sonuçlar...
Bunu inkar etmek tabii ki mümkün değil ama ebedi düşmanlığa devam etme isteği kime ve neye hizmet edebilir?
Her toplumun kendine göre haklı bulduğu tarafların olduğu asla inkar edilemez ama dialog kurularak bunların masaya yatırılması ve tartışılmasının kime zararı olabilir? Üstelik çoğu hatalar şu anda yaşamayan veya yaşasa bile etkin bir durumda bulunmayan bir grup insanın yaptıklarından kaynaklanmaktadır.
Bu durum kan davasına benzemiyor mu? Senin deden benim amcamı vurmuş...Ee ben de senin çocuğunu öldüreceğim mantığı, doğru bir mantık mıdır? Zaten öyle olsaydı bir zamanlar düşman olan ülkeler asla barışamazlar ve ileri dönük güzel işlere imza atamazlardı.
Karşı tarafı tek suçlu olarak görsek bile karşımıza alıp konuşabilmeliyiz. İnsanların birbirine neden kızdıklarını, neden hala uzlaşamadıklarını birbirilerine açıklamaları , anlatmaları gerekiyor. Geçmişte yapılan hataların kısmen bile kabulü, tarafların birbirilerini anlamalarına imkan yaratabilir. Ama konuşmaya yanaşmazsanız neyi halledebilir neyi anlatabilirsiniz?
Küskün ve de kırgın ve hatta düşman olanların zamanı geldiğinde, karşılıklı konuşması o olayların unutulmasına yol açmasa bile birbirilerini anlamalarına ve bir çözüm üretmelerine imkan sağlayabilir.
Bu kapıyı kapatmamak; kişilerin ve halkların ve de devletlerin barış içinde yaşamalarına, huzuru bulmalarına ve Yüce Yaradan'ın biz insanlar için sunduğu sayısız denilebilecek nimetlerinden faydalanmamıza, insan olduğumuzu hatırlamamıza önemli katkıları olacaktır.
Barış içinde yaşamak için herkes, elinden gelebileni yapmalı...
Sevgiler