- Kategori
- Güncel
Cumhurbaşkanıysanız... (Savaşa hayır deyin birilerine haddinizi bilin deyin...)
CUMHURBAŞKANI’YSANIZ…
“Cumhurbaşkanlığı’na kardeşim Abdullah Gül layık görülmüştür” lafının hemen ardından türlü ayak oyunları ile yapılan “halk oylaması” ile “Cumhur’un” reisi oldu…
Yani “halkın seçtiği” ilk cumhurbaşkanı oldu, ben olumlu oy kullanmadım, çünkü ne olduğunu kim olduğunu kafa yapısını yeterliliklerini çok iyi biliyorum…
İşin içine “kardeşim” girince zaten ülkenin başına gelecekler gün kadar açıktı…
***
Yaklaşık üç yıldır AKP hükümeti ile dikkat edin Türkiye ile demiyorum, AKP hükümeti ile Suriye Cumhurbaşkanı Başar Esad arasında bir husumet var.
Asırlara dayalı dostluk komşuluk ilişkileri AKP hükümetinin özellikle Başbakanın inadı ve dayatmaları yüzünden aniden bitti…
O günden bu yana da Başbakanın ilan ettiği tek taraflı savaş nedeniyle Suriye’de kan gövdeyi götürüyor. Başbakan inatla sonucunun ülkeye vereceği zararı düşünmeden “rejim değişikliği” olsun Başar Esad gitsin istiyor.
Geldiğimiz nokta da AKP hükümetinin Suudi ve Katarlı para babalarıyla desteklediği yaklaşık 1200 muhalif gurup yüzünden Suriye’de bir iç savaş yaşanıyor 38 silahlı terör gurubu yüzünden de kan gövdeyi götürüyor. Başbakan ABD ve müttefiklere “gelin SURİYE’ ye müdahale edin” diyor…
***
Dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ABD Başkanı Obama’nın konuya ilişkin bir konuşmasındaki Kongreden ve temsilcilerinden izin istediğine ilişkin sözlerini aynen şöyle değerlendiriyor;
“Obama’nın Suriye kararını ABD’nin dinamikleri içinde değerlendirmek gerekir.”
Kongre kararları için ise; ”Her zaman dört dörtlük kararlar çıkmayabilir” diyor…
Kendileri Çankaya noterliği yaptıkları için sanıyorlar ki dünyanın her yerinde işler böyle yürüyor; Kendisini oraya gönderen Başbakan emrediyor Cumhurbaşkanı onaylıyor…
***
AKP hükümetinin tüm üyeleri bilaistisna “Suriye” vurulsun yani SAVAŞ başlasın diye bas bas bağırıyor Başbakan halkı da bu konuda adeta savaşa teşvik eder konuşmalar yapıyor, kendi yandaşlarını açıkça galeyana getiriyor…
Suriye olayı aylardır Cumhurbaşkanı’nın gözlerinin önünde cereyan ediyor.
Elinde bu konuda her türlü bilgi belge ve adam var, ülkenin yasalar gereği de Başkomutanı…
Cumhurbaşkanı böyle zamanlarda tepe de olmayacak da ne zaman olacak, en zor sorunlar karşısında yumruğunu masaya vurup sorunlara el koymayacak da ne zaman koyacak?
Beyefendi yeni değil seçildiği ilk günden bu yana Başbakandan izin alamadığı ya da korktuğu için yapması söylemesi gerekenleri yapamıyor;
***
-Suriye bizim kardeş ve komşu ülkemizdir, evet, orada bir sorun yaşanıyor bize düşen görevi ne ise yapmaya hazırız, barış talebimiz savaştan öncelik olmalıdır, diyemiyor.
-Başbakan siz savaşı çok istiyorsunuz ama sizin bana rağmen “savaş” daveti yapmanız manidardır, buna hakkınız yok, bu ülkede hiç kimsenin savaş isteği olmadığı gibi Cumhurbaşkanı olarak ben de istemiyorum ve halkımızın geleceği güvenliğini tehlikeye atamam, diyemiyor.
-Başbakana da bu savaş çığırtkanlığınızdan komşu ülkelerde yaşanan iç işlerinde de taraf olmaktan vaz geçin, bugünün yarını da var tarihin derinliklerinden gelen soylu ve köklü ilişkilerimize halel getirmeyin, diyemiyor.
-Etrafımızda korkunç bir yangın var her an cehenneme dönebilir özellikle sınır illerimizde felaketler yaşanabilir, halk büyük bir endişe hatta korku içerisinde ama buna rağmen televizyonlara çıkıp halkı rahatlatacak bir tek lafa edemiyor Başbakanın ağzından çıkacaklara bakıyor…
-Türkiye AKP iktidarına kadar bölgenin en güvenilir en büyük en caydırıcı ülkesiydi, şu anda savaş yanlısı ispiyoncu alt oyucu düşman hatta gammaz olarak biliniyor.
Cumhurbaşkanı olarak buna el koyup örneğin Suriye’ye gidip Başbakan tarafından “tu kaka” ilan edilen Başar Esad la görüşüp “barışa” davet ve telkin edemiyor.
-Ortalıkta binlerce yanıt bekleyen soru, yurt dışından gelen suçlamalar eleştiriler geliyor yetkisinde olmasına rağmen meclisi acele toplantıya çağıramıyor. Böyle zamanlarda tek karar merci durumundaki kişi artık kendisi değil Başbakan farkında bile değil farkında ise de cesaretle yiğitçe delikanlıca çıkıp Başbakana; “haddinizi bilin” diyemiyor…
***
Saydıkça sayın, yazmakla da bitmez, zaten ön yazımda “Çankaya noteri” terimini de bu nedenle kullandım. İktidar “kardeşim Gül” ile başlayan siyasi kuşatma meyvesini alıyor ama ülke ise beş para etmeyen ülkeler insanlar karşısında eziliyor, küçülüyor, insafsızca hatta zalimce eleştiriliyor…
Cumhurbaşkanıysanız savaş karşıtı dostluk yanlısı bir vatandaş olarak sesleniyorum; Cumhurbaşkanı gibi hareket edin SAVAŞA hayır hatta DUR deyin. Başbakanın ülkeyi “terör” destekçisi bir ülke konumuna sokmasına “ izin” vermeyin…
Cumhurbaşkanı iseniz bu ülkenin geleceği güvenliği huzuru ve refahı sizin gözetim ve denetiminizdedir, felaketlere sürükleniyoruz, gereğini derhal hatta gecikmesizin bugün yapın…
Ülke kardeş kavgalarının içine çekilmekte, parçalanmakta, ülke içerinden hemen her alanda “ikiye bölünmüşlükleri” yaşanmaktadır. Anladık AKP sayesinde oradasınız ama sizin gözünüz kulağınız her şeyden önce de “vicdanınız” yok mu?
Sizi ben seçmedim seçenlere de açıkça acıyorum; ama şayet “Cumhurbaşkanıysanız” ne olur “Türkiye Cumhuriyeti” Cumhurbaşkanı gibi hareket edin, ya da çekin gidin…
***
Nedir bu yahu, yeter artık; iki adamın biri yetersiz ve korkak en tepede ama bağımlı, diğeri ise doymak bilmeyen, içini kin nefret hınç ve öç alma duygularıyla kararmış iki adamın yüzünden, halkın çok büyük çoğunluğu “Müslüman” olmaktan hatta Türk vatandaşı olmaktan utanç duyar hale geldi…
Yazıklar olsun…
Erdoğan ÖZGENÇ