Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '08

 
Kategori
Edebiyat
 

Dadaş'lardan bir demet

Dadaş'lardan bir demet
 

OLA ÇAFİR İMANA CEL!
“Rahmetli Naim Hoca, bir mevzuyu anlatırken onu adeta yaşar ve yaşatırdı. Hazreti Ali’nin bir düşman kafilesiyle olan mücadelesini anlatırken şöyle bir tasvir yapardı.
-Hz. Ali bir gün Düldül’e bindi cengin en ön safında yer aldi. Etrafda bir toz buluti var ki Allah sizi inandırsın göz gözi görmir. Neyse, bele atın yelesini galdırdi. Düldül’ün gılağına bir şeyler söyledi. Mübarek hayvan sanki o anda eşge geldi. Ele bir hızlandi, ele bir hızlandı ki, o toz buluti arhalarda galdi. Bunun üzerine Hz Ali, Düldül’i saki olmaya çağırdi. Düldül yavaşlayınca garşi tepelerde düşman kabilesinin kamp yaptıklarıni gördi. Düşmanlar ele güzel kebap yapmışlar ki, bizim çağ dönere benzir. Tebi Hz. Ali çahdırmadan kafileye yanaşdi. Bahdi ki düşmanların başi oturmuş tütün içir. Ola ben senin o tütünün içine ederem diyeceği sırada escerler bunun etrafini guşattılar Ben diyim elli kişi, siz diyin üç yüz elli kişi. Hz. Ali bunun üzerine zülfükârı kınından çıkardi. İmanım zülfükâr, nasi güneşi gördiyse parıl parıl parlamaya başladi. Bütün çafirlerin gözleri gamaşdi… Hz. Ali buni fırsat büldi doğruca kampın ortasına geder getti. Atından aşşaği enip, çafirlerin reisini yahaladi. Başıni dizine dayayıp;
-Ola çafir imana cel, dedi.
Çafir onun yüzüne bahdi;
-Celmirem, dedi.
Hz Ali tekrar konuşdi;
-Ula çafir imana cel, dedi.
Çafir buni tekrar reddetti.
Hz. Ali üçünçiye de celmirem cevabını alınca, Hakka sığınıp zülfükâri çafirin çellesine endirdi. Çele sağ tarafa gındıllandi, cövde sol tarafa cetti. O çellesiz cövde yerinde nasi bıngıl bıngıl bıngıldir. Ganlar fışgırir, çöl çafirin ganiynan gıp gırmızı oldi.
Hz. Ali zülfikârı temizlemeden etrafındaki leşgere sordi.
-Ola gavatlar, içizde imana celmeyen ver mi?
Heç çimseden ses seda yoh…
Hazret yeniledi.
-Ola bene bahın, elem gullem yoh. İçizde imana celmeyen varsa bir adım öne çıhsın?...
Tebi heç çimse buna cesaret edemedi. Belece Hz. Ali, iman güciynen gosgoca kabileyi tek başına imana cetirdi….

BENNEN BERABER YATACAHSIZ
Naim Hoca, camide tarvih namazı kıldırmaktadır. Ancak mahfilde bulunan kadınlar, hocadan evvel veya sonra secdeye varmaktadırlar. Bu da karmaşaya sebep olmakta ve gürültü çıkmaktadır. Birkaç kez bunu tekrar edince, hoca durumu fark eder. Bunun üzerine namazı tamamladıktan sonra kadınları ikaz etme gereği hisseder. Yukarı, mahfile doğru dönerek seslenir.
-Mahfildeki garılar. Ele tek tek yatıp galhmak yoh. Bundan sonra bennen bereber yatp, bennen bereber galhacahsız….

HELLÜME HÜLLÜME
Çırçır mahallesinin gençliğinde fetbaz ve şirret hanımlarından biri yaşlanınca kendini dine verir. Beş vakit namazı eksiksiz kılar. Hatta üzerine beş vakit daha koymayı ihmal etmez. Ancak huylu huyunu teneşirde terk edermiş misali mahalle kavgalarında da yine ön sıralarda yer alır. Bir gün tam namaz kıldığı esnada dışarıda bir kavga gürültü kopar. Birkaç hanım ağı dalaşı yüzünden birbirine girmiştir. Kadın bir yandan namaz kılarken, diğer yandan da sesleri takip etmeye çalışır. Gözü namazda, kulağı kavgadayken eniden sağa sola selam verir. Namazı bozarak kapının önüne çıkar. Saç saça, baş başa dövüşmekte olan hanımlara sinirli sinirli bir şekilde şöyle seslenir.
Hellüme Hüllüme
Yere bahanıma
Şırşır ahanıma
O baban kellesine
O deden goruna
Yetmiş bin defa
Tır tır tırıhlim

Bunları söyledikten sonra tekrar odaya girer ve hiçbir şey olmamış gibi kıldığı namaza devam eder.

ERZURUM’UN EN MEŞHUR ŞEYLERİ
Erzurum’da kadınlar toplantısında, yabancı bir misafir yanındakilere sormuş.
-Erzurum’un nesi meşhurdur?
Kadının biri cevap vermiş.
-Gargadır Guşi, Şalgamdır yemişi, sekiz aydır gışi.
Bunun üzerine bir başkası;
-Gız çaşıri, çirişi saymadın, demiş.
Misafir bu sözleri yanlış anlamış olacak ki yeniden sormuş;
-O “çarşının girişi” nasıl bir yer?

ERZURUM’DA AEROBİK
Erzurum’lu bir beden eğitimi öğretmeni emekli olduktan sonra şehre bir aerobik salonu açar. Kendine özgü şivesiyle grubun hareketlerini şöyle yönlendiriyormuş;
-Ecilin, ecilin, öne ecilin, eycemen ecilin.
-Sağa büçülün bir, içi, üç…
-Day durun. Belizi gıvırdın, dala dönün.
-Şimdi sola büçülün bir, içi, üç…..tiçilin.

ERZURUMLU CAMİ HOCASI
Erzurumlu cami hocalarından biri va’az yaparken ahlakın bozulmasından dert yanar. Bunun sorumlusu olarak da televizyon yayınlarını ve gençlerin kıyafetini göstererek şöyle der.
-Eziz cemaat. Sahın evize televiyon almayın, gızıza da kot pantol geydirmeyin. Bunların ikisi de gâvur işdir. Kim ki bunnari yaparsa o gavattır, diye söyler.
Hoca bunu birkaç kez tekrarlar durur. Cemaat içinde evinde televiyon bulunan ve kızları da kot pantolon giyen biri en sonunda dayanamaz. Bir gün cami çıkışında hocanın yanına gider, sözlerini hatırlatır ve ekler.
-Hocam, sen böyle diyorsun ama senin de evde televizyon var. Kızların da kot pantolon giyiyor. Sen bunları nassın söylersin? Diye sorar.
Hoca hazır cevap biridir, hemen karşılık verir.
-Ee baba, ben gavat oldum diye sen de mi gavat olacahsan?

SONİ (VAH)INAN BİTİR
Rzurumlu bir kadına mahkemede hakim sorar.
-Nerede oturuyorsun?
-Burada, yani Erzürüm’de.
-Nerelisin demedim, nerede oturuyorsun dedim.
-Bacımgilinen bereber.
-Bacıngil nerede oturuyor hanım?
-Babamınan hep bereber oturirih.
-Hangi mahallede oturuyorsun hanım?
-Gavah Mahallesi’nde.
-Hanım yanlışlık olmasın? Bir mahalleye öyle çirkin bir isim koymazlar.
-Ele ise Heçim beğ sen yanın annadın, soni vah’ınan bitir vat’ınan decil.

YAŞLI BİRİ
Erzurumlu yaşlı biri, üçüncü karısını da öte dünyaya yolcu ettikten sonra yalnızlık çekmeye başlar. Çocuklarına, yakınlarına evlenmek istediğini söyler. Bir yandan bunu söylerken, diğer yandan da kendinden şüphe etmektedir. Doktor olan yeğenine gider ve maslahat-ı şahaneyi kastederek;
-Olu oğul İsmail, hle bu merete bah ki grih mi, çıhıh mi? Son günlerde heç teprenmir, diye yakınır.
-İsmail, amcasının yakınmalarını dinledikten sonra, şüphelerini ve korkularını bertaraf etmek için şöyle der.
-Amca korkma, korkma. O ne grıh, ne de çıhıh. Sadece bıhıh, bıhıh.

BASMACİ
Tezek yapmak için gübrenin toplanıp yayıldığı yer “basmalık” denir. Erzurum’da sokaktan bir ses;
-Basma basirem basma!...
Pencereden bir kadın sesi;
-Gardaş gaça basirsen?...
Adam duraklar ve sonra;
-Bennam abla, bahmah lazım….Pohluğu bülür.

AL GENDİN YAZ
Erzurumlu köy ağasının en büyük keyfi, yeni yağmış kar üzerine çişiyle imzasını atmakmış! Kar yağmış kar üzerine çişiyle imzasını atacakmış! Kar yağmaya başlayınca, öyde ahyvanlar dahil kimse dışarı çıkmaz, karın tutup kalınlaşmasını beklerlermiş. Kar iyice tutunca ağa kürkünü giyer, yanında yardımcısı Hasso ile meydana gelir, sırtını köye döner, sorarmış;
-Ula hasso, ahali bahir mi?
-He ağam, hepsi pencerelerden bahir!
Ağa, çişiyle üzerine imzasını atar,
“Abdullah Palandökenlioğlu”
Sonra da bir nokta koyup, Hasso’ya sorarmış;
-Hala bakirler mi?
-He ağam, hem Bekirler, hem alkişlirler!
Bir, üç, beş, yedi, on yıl sürmüş ağanın çiş töreni….
Yine kar yağmış. Ağa yanında Hasso meydana çıkmış,
Sormuş;…
-Ula Hasso, ahali bakir mi?
-He ağam bakirler, köpekler, kediler bile camdadır.
Ağa başlamış imzasını atmaya, “Abdullah” demiş kalmış, soyadına çişi gelmiyor. Prostat, rezil olacak ahaliye, Hasso’yu çağırmış;
-Ula gel yanıma, tamamla şunu!
Hasso açmış pantolonun önünü, bir an duraklamış, Ağa’nın kulağına eğilmiş;
-Ağam, kırk yıldır kafama vurdun aptal dedin, sırtıma vurdun salak dedin, okuyup yazma öğrettin mi ki yaz diyirsen? Ahan kalem burada, al elen sen yaz!

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..