- Kategori
- Şiir
Dağlarca

YERYÜZÜ OZANI
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA
uzun soluk
*
türkçenin büyük oğlu
bir anıt
oku okuyabildiğince
sayfaları açılmış bir betik
ayağının biri taş üstünde
sol eli cebinde
boylu boyunca öteki
duruyor yüksekçe
birkaç adım ötede
duyacak çocuk seslerini bu park
istanbul kalamışta
sonra bir genç kız
türkçenin sesiyle duyulur
emeğin yüreğine usuna düşenlerin
yayılır bir ışık dize dize özgür
kuşaklar boyu sevgi
konuşunca anıt
doğacak çocuklarını düşledi genç kız
*
“ Uluslar büyük evlatlarıyla soluk alır.” diyen Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı “o soluk”la anıyoruz.
Yazın evreninde bireysel, toplumsal, ulusal, evrensel yürüyüşüyle “yeryüzünün ozanı” olur.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1927’de on üç yaşında ortaokul öğrencisiyken öykü yarışmasını kazanır. Öyküsü Yeni Adana gazetesinde yayımlanır. İlk şiiri de İstanbul dergisinde “Yavaşlayan Ömür” adıyla 1933’te görülür.
Dağlarca on dokuz yaşındadır. Kuleli Askeri Lisesi son sınıf öğrencisidir. 1934 Mayısından sonra Varlık sayfalarında yazın yaşamını sürdürür. 1 Mayıs 1934’ten, 15 Mart 1937’ye değin on yedi şiiri yayımlanır. Kültür Haftası, Yücel, Aile, İnkılapçı Gençlik, Yeditepe, Türk Dili yazdığı dergilerdir.
On beş yıl görev yaptıktan sonra subaylıktan ayrılır. Babası süvari yarbayla çok gezen bir ailenin üyesi olarak Konya, Kayseri, Adana, Kozan, Tarsus kentleri çocukluğunda yer eder belleğinde. Oysa, Dağlarca 1914’te İstanbul’da doğmuştur.
Adana, Tarsus ortaokul yıllarını kapsar. Kuleli Askeri Lisesi’ni (1930-1933), sonra Harp Okulunu piyade subayı olarak 1935’te bitirir.
Dağlarca alışagelmiş bir yaşamdan uzakta ozan olmaya kendini alıştırmamış, gerekli eğitimi almamış. Subaylıktan ayrılınca İstanbul Aksaray’da Kitap Kitapevi’ni açar, sonra Türkçe adlı dergisini çıkarır. Böylece, 1915 kuşağının kendi dergini çıkar geleneği Dağlarca’da sürer.
Dağlarca’nın yazın yaşamını üç dönemde incelemek gerekir:
1.1933 – 1950 : Sezgi Dönemi
2.1952 – 1960 : Us Dönemi
3.1960 sonrası: Ussal yeryüzü ozanı
Bu üç döneme baktığımızda bireysel, toplumsal, ulusal, evrensel konular sezgi, us sürecinden geçerek şiire dönüşür. Şiirinde düş, imgelem, çağrışım, gözlem söyleyişinde özgünlük kazanır. Günceli evrensel boyutlarda toplumsal eleştiri, Türkçeyi kullanmadaki yetkinliği kendine özgü dille şiir evrenini kurar. (Feridun Andaç, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, İhsan Işık)
SÜRDÜRÜLECEK........