Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ocak '18

 
Kategori
Sanat Eğitimi
 

Yazın

Yazın
 

KENTLEŞME SÜRECİNDE YAZIN TÜRLERİ

Toplumsal değişim, kentsoyluluğun üstünlüğü,usun, mantığın ürünü düzyazıyı doğurur. Bu gerçek 17.yüzyıl Avrupasından başlayarak bilimsel düşüncenin gelişmesi, bireysel yaşantıyı yansıtma, gözleme dayanan anlatım düzyazı dilinin gelişmesini hızlandırdı.

18. yüzyıldan sonra şiir egemen anlatım biçimi sarsılır. Kentsoylu sınıfının yaşama biçimi doğrultusunda düzyazı şiirsel anlatım biçiminin önüne geçer. Cevat Çapan, Değişen Tiyatro adlı yapıtında oyun dilinin düzyazıya dönüşmesini kentsoylulaşma ve çağdaşlaşma süreci sayar. Bir başka yazar Onur Bilge Kula, dil, yazın ilişkisini, “Edebiyat, dili estetikleştirmektir.” diye tanımlayarak belirtir.

Kentsoylulaşma modernizmi doğurmuş, aydınlanma dönemini de bu nitelikteki toplumlar yaşamıştır. İşte kentsoylulaşmayla düzyazının önemli türü olan roman kendine özgü dili bu süreçte yaratır.

Kentsoylulaşma bununla kalmamış resimde yağlı boya müzikte keman nesnelerini toplumsal yaşama sokmuştur. Kentsoyluluk, nesnelere sahip olduğu gibi onun imgelerine de sahip olduğunu göstermek istiyordu. Örneğin, yağlı boya resim “resimsel türü”, keman konçertoları tek sesli “müziksel türü”, yaylı çalgılar “çok sesliliği” temsil etmişlerdir. Romanın çok sesliliği konçertodan senfoniye geçiş sürecine rastlar.

Lirik şiirin tek seslilikten çıkışı romanın öne çıkmasıyla şiirin düzyazısallaşmasıdır. Ancak şiirin öznel duyguları dile getirmesi nesnel dünyaya ilişkin protestoyu da dile getirmesine engel olmamıştır.

Toplumsal yaşamdaki gelişmelerin, değişmelerin, devrimlerin sonucu 19.yüzyılda coşumculuk (romantizm) ve gerçekçilik (realizm) yazın akımlarıyla öykü yazın türü oldu.

Amerikalı yazar Edgar Allan Poe, Fransız Guy de Maupassant, Rus Anton Çehov, Alman Henrick vo Kiest, E.T. A Hofman, Wolfgang Borchert, kısa öyküleriyle bu türü tanıttılar.

Kısa öyküler sanatsal metinlerdir. Kısa öykünün başarısı, yazılmamış ya da Yazılamamış olanların, okuyucuya metnin derin yapısında bulunan simgesel alt yapılarla aktarılmasındadır. Bu alt yapıların içinde okurca çözülmesi gereken, onun zihninde bir dizi sorular oluşturan kimi gizler saklıdır.

Okur bu soruları yanıtlarken, gizleri çözerken yazarın “yardımcı yaratıcısı” ve öyküdeki anlamların ortaya çıkmasına yardım eden eylemli katılımcı konumundadır. Onun öyküye katılımı ve sezgisel tepkileri okur–merkezli bir eleştiridir aslında.

Yazar ise sanatının getirdiği kimi sınırlamaları bilen, sanatının dar sınırları içinde dil kullanma özgürlüğünü dileğince kullanma hakkına sahip bir sanatçı.
 

 
Toplam blog
: 1064
: 732
Kayıt tarihi
: 24.03.12
 
 

Türkay KORKMAZ, umuda yolculuğu ertelemez. Mermeri delenin damlanın sürekliliği olduğunu bilir. Y..