- Kategori
- Seçim
Daha çok referandumlar göreceğiz çocuklar!...

Referandum:hayır!
Halkın cehaletine güvenen iktidarlar baki olduğu sürece iki ucu b.klu değneğin neresinden tutacağımız üzerine çok geyikler yapılacak demokrasisi ne ala güzel memleketimizde. Cem Karaca “bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” derken ne kadar haklıymış!
Yukarılarda en cebbar söylemler hançereleri patlatırcasına dile getirilirken aşağıda tebalar pekte içerikle ilgilenmiyorlar işin doğrusu. Malum halkın şeyinde bile değil YAŞ ve saire.
Ancak, yaşananların şu üç günlük dünyada doğru anlaşılması lazım.
Eh, istesekte istemesekte 12 Eylül günü demokrasinin amentüsü sandığı kullanacağız. Malum oylarımızın ne kadar gerçek anlamda amacına uygun değerlendirildiğine dair şüphelerimiz saklı kalsa da, sonuç demokrasinin tecellisi olarak değerlendirilecek.
İktidarlar halkın cehaletinden beslenirler.
Beslenecek!
Blog ortamından ayrı kaldığım bir aylık süre zarfında diyalog kurduğum yurttaş/seçmen /birey’in yapılan tartışmaların ne kadar uzağında olduğuna bizzat tanık oldum.
İşin özü anayasa değişikliğinin ülkeye ne getirip neler götüreceğinin farkında değil yurdum insanı. İsterseniz bordro mahkumu çalışanlar açısından bakın, isterseniz sıradan yurttaş açısından sonuç değişmiyor.
İlginç bir örnek ile konuyu açalım isterseniz. Hukukçuluğuna güvendiğim bir dostun söylediğine göre en ilginç değişiklik kamu ihale yasası sürecinde. Yani ihaleler sadece usul yönünden denetlenebilecek. Konuyu pekiştirmek üzere birde örnek verdi. Bir hastane; ortalama on trilyonluk bütçesi var! Ve bu hastanenin bu günlerde yemek ihalesi yapılıyor! İhaleye iki firma şartname alarak katılıyor. Ve dışarıdan gelen firma rakibine 5oo milyonluk çek veriyor ihaleye katılmaması için. Sonuç mu? Çekini alan firma ihaleden çekiliyor. Usul yönünden hiçbir sıkıntı yok! Hele referandum geçerse yapanın yaptığı yanına kâr kalacak!
Geçelim!
Hukuk alanında biat eden yargı oluşturmak için gerekli altyapıyı oluşturacak bu referandum. Siyasetin hukuka tahakkümü yasallaşacak.
İşin doğrusu hukuk iktidardan bağımsız olmadı bu güne kadar demokrasisini sevdiğimin memleketinde!
İster on iki eylülden örnek verin, ister günümüzden. Silivri’de 12 Eylül faşizminin ruhuna Fatiha okutacak yargılama süreci ortadayken, hukukun bağımsızlığından söz etmek abesle iştigal olur zaten.
Hele şu sıralar YAŞ ve saire üzerine yürütülen tartışmalar işin tuzu biberi.
“Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete” ne kadar gerçekçi değil mi? Yukarılarda filler tepişirken çimenler ezilmeye devam ediyor.
Nato paşası generallerin bilmem hangi göreve geleceğine dair yürütülen tartışmalar çokta umurumda değil!
Yakın tarihi karanlık sayfalarla dolu memleketimde, umuda dair türküleri dillendirecek bir ışık göremiyorum.Ve referandum sürecinde -Hayır!- diyebilmek için onca sebep varken ırkçılığı su götürmez Kürt politikacılarının “boykot” kararlarının “ha/evet”ten başkaca bir anlam taşımadığını da ifade etmek istiyorum.
Ülkenin yaşadığı süreci sadece salt kendi bireysel/kişisel/siyaset çıkarları açısından değerlendirip; işlerine geldiğinde sınıfsal terminolojiye dayandırdıkları görüşlerinin sanal olduğunu görmemizi sağladıkları için “referandumu boykot” goygoyculuğunun yenilip/yutulamayacağının altını çizmek isterim!
Derinlikli irdelemelere/tahlillere gerek kalmaksızın yaşanan referandum sürecinde BDP/AKP ittifakının olduğunu söylemek iddialı olmaz!
Sonuç ortada… Erdoğan istediği kadar "şer" ekseni ilan etsin! Söylemleri ittifakını gölgelemez!
Türkiye’ye dayatılan sekiz milyar dolarlık Dubai anlaşması (Meclisin Onaylamadığı) gün gibi ortada. Ali Babacan’ın altında imzası olan anlaşma hükümleri göz önüne alındığında sonuçlarını kestirmek/tartışmak gerekiyor.
Söz konusu anlaşmaya göre ortaya konulan maddeler hazmedilir değil.Ayrıntıları mutlaka verilen linklerden okuyacaksınız.Lafı uzatmaya gerek yok!12 Eylüğl faşizmi’nin mağdurları değil, muhatapları olan devrimciler, bu anayasa referandumuna hayır derken herkesin sağlıklı değerlendirmelerde bulunması gerekiyor!
Siz, siz olun iktidardan beslenen liboş, dönme, biatçı kalemşörlere pirim vermeyin. 12 Eylül faşizmi’nin yok ettiği, ezdiği, astığı devrimcilerin, dostlarının çağrılarına kulak verin.
Gerçek tartışılmayacak kadar net bir şekilde ortada. Yaşanan referandum tartışmalarının malum merkez medya’nın sunduğu gibi sadece darbelere evet/hayır ile geçiştirilemeyeceği tartışma götürmez!...
Söz Erdal Eren’in arkadaşlarında;
“Kardeşler<ı>
onlara sokakta rastlarsanız eğer
ölümü görmüş gibi çevirin başınızı
kirpiksiz sarı gözler gözünüze bakarken
arkadan sırtınıza bir bıçak girebilir
onlar istiyorlar ki
kara toprağın kalbi durana kadar
biz pazarda kelepir bir mal gibi satılalım
kafamızın ışığını, gücümüzü kolumuzun
ve dumanlanmağa başlayınca gözümüzün bakışı
yavaşlayınca damarlarımızda kanın akışı
karaya vurmuş balıklar gibi
köprü altlarında yatalım
'Kardeşler
onlara elleriniz dokunmuşsa eğer
yedi tas su dökün ellerinize
yırtarak bayramlık gömleğimi ben
peşkir yaparım size
biz, ayrı dillerde aynı şarkıyı okuyanlar
biz, aynı yastıkta yatar gibi
toprağa başlarını yan yana koyanlar
biz, yüzümüzün derisi koyu açık yanmış diye
saçlarımız ayrı ayrı boyanmış diye barsaklarımızı birbirimizin avucuna dökerek
birbirimizin gırtlağını dişimizle sökerek gebereceğiz
ve kadrolar parlatarak kara gömleklerinin beyaz kordonlarını
gömecekler kadife koltuklara golf pantolonlarını
'Kardeşler
onların adına benziyorsa eğer
adınızı değiştirin
vebanın girdiği kapıdan girin
onların evine atmayın ayak
onlar istiyorlar ki
çift ağızlı baltalarıyla
yuvarlansın kafalarımız önüne yarın
o kara gömlekli beyaz kordonlu golf pantolonlu
kadroların”
Erdal Eren’in arkadaşları, anayasa değişiklik paketini böyle değerlendiriyor: Sırtımıza inen bir bıçak!
Ve yazının başlığını haklı çıkarırcasına bir öngörü;Daha çok referandumlar göreceğiz çocuklar!... Konu mu istediğinizi seçin, artık önemi yok!...
07/08/2010 Ankara Necati TÜFEKCİ