Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Davranış öğütleri -A-

Davranış öğütleri -A-
 

benden


Öğüt almak ilaç almak gibidir; sorunlara yeterli ve gerekli dozda uygulandığında genelde insanı mutlu edecek sonuçlar ortaya çıkar…

İlişkinin selameti ve sürekliliği açısından, kimseyi Tanrı’nın ruhu gibi sevme; ya da aşkın felsefesi gereği öyle sevmekten kendini alamasan bile, kesinlikle bunu belli etme. Bendini çiğneyip aşsa bile sevgin, sevdiğine bunu ayıla bayıla, yana tutuşa belli etme. Sevilen şımarır ve kendisini vazgeçilmez sanabilir. Şımarmakla kalsa gene iyi; bıkar, usanır ayol insan! “Fazla naz âşık bezdirir” gibi, aşırı sevgi gösterisi de sevileni boğar, ruhunu daraltır. Hepten de “gizle” demiyorum tabi; yoksa aşk yine çekip gidebilir. Yapman gereken, aşk için yerlerde sürünmeden aşka dimdik teslim olmaktan ibarettir sadece…

Arkadaşlıklarında ne hep veren, ne de hep alan olacaksın. Veren el alan elden üstün olsa da, aslında ne veren ne alan olmaktır esas olan; asıl olması gereken ne varsa paylaşabilmektir hesaba vurmadan…

Çok akıllı olmayacaksın derler ya; ben buna hep gülmüşümdür. İnsan ne kadar akıllı olacağını nasıl ayarlayabilir ki? Fakat gene de “çok akıllı geçinmeyeceksin” diyebilirim. Çünkü hiç kimse kendinden akıllı olanın yanında uzun süre kalmaktan hoşlanmaz. Kim kendini göreceli olarak akılsız gösteren birine içtenlikle katlanabilir ki?

Fakat hepten akılsız görünenleri de, sadece kendini akıllı sananlar değil, gerçekten akılsız olanlar bile sevmezler… Bu akıl dozunu ayarlamanda en yardımcı öğüdüm, “az konuş, az karış, çok dinle” olacaktır.

Çok başarılı olmayacaksın derler; eh, ben bunu geçerim. Başarılı olacaksın efendi! Sadece başarını bir böbürlenme ve kibirlenme övüntüsü olarak kullanmayacaksın. Yani başarıyı şöhrete yedirmeyeceksin.

Alçakgönüllü başarıları da elbet kıskananlar olacaktır; ancak emeğin hakkıyla elde edilmiş onurlu bir başarıyı kıskanan kimseden zaten hayır gelmez. Öylesi uzak kalsın daha iyi.

Başarında bir kıymık katkısı olan kim varsa, hepsini ödüllendirmeyi unutma. Kahramanlar gibi sevilmek istiyorsan, başarını sık sık seni destekleyen dostlarının dua ve yardımlarına bağlamalısın; fakat kendini de buna çok fazla inandırma tabi… yoksa özgüveninden yersin…

Eğer güzellik yarışmasında değilsen, çok güzel görünmeye çalışmayacaksın. Arkadaşlarının çok güzel olduğunu sık sık onlara iltifatlarla hatırlatacaksın.

Erkekler de fazla karizmatik ve yakışıklı olma derdinde olmamalı diyeceğim ama, böyle yalandan da olsa kendinden emin, özgüven havaları içinde dolaşan erkeğe de kadınlar bayıldıkça dinleneceğimi sanmam hani.

Eh o zaman diyeyim ki, erkekler de karizmatik Apollon heykeli gibi kasılmasınlar bari. Örneğin ben çok yakışıklı olduğum halde hiç çaktırmam… Hangi erkek bana baksa, en çok kendisi kadar yakışıklı olduğumu sanır… El-alemi çatlatıp düşman etmenin alemi yok... Öyle değil mi yani!

Gene de, ve her şeye rağmen, çok sıradan sayılacak kadar sade görünümlü olmaktan da kaçınman gerekiyor. İkisinin ortasında bir yerde olman hem seni, hem de arkadaşlarını mutlu eder. Hem sen zaten bilirsin herkesten güzel, herkesten yakışıklı olduğunu; bunun onayını başkalarından almana ihtiyaç yoktur. Zaten sormaya kalksan, dostların iltifatı abartır, kıskananlar da arkandan dalga geçerler.

Temiz pak çık hayata, ve gülümseyerek sarıl arkadaşına, dostuna, sevgiline… Hatta gülümseyerek zam iste patrondan. Gülümse ki herkes bilsin artık bir sen vardır senden güzel; bir sen ki senden yakışıklı…

Çok iyi olmayacaksın; tepene binerler. Çok kötü de olmayacaksın, yalnız kalırsın. Kötülüğün korkusuyla elde edilen saygıya rağbet etme. Böyle bir saygı hiç ummadığın yerde ve konumda seni zorda bırakmayı zevk sayacaktır. Zaten herkes biraz iyi, biraz da kötüdür; o yüzden insan olduğunu hatırlayan herkes için, bence dozu en kolay ayarlanabilir davranıştandır bu.

Davetlerde her şeye saldırıp çok yemeyeceksin; seni cimri veya açgözlü sanırlar. Az yersen de davet sahibinin emeğine saygısızlık olur. Kibirli olduğun düşünülür. Yediklerin için ev sahibine iltifat etmeyi sakın unutma. Ne kadar iltifat edersen, bir sonraki davetin en saygın konuğu olmaya o kadar yakın olursun.

Çok zengin olmayacaksın demiş akıllının birisi!!! Bu ne ya!! Boş ver, sen istediğin kadar zengin olabilirsin. Önemli olan zenginliğini herkesin gözüne batıra batıra yaşamayacaksın. Herkesin gözü kalır tabi; sen de güle güle harcayamazsın o zaman.

''Parasız adam gereksiz adam'' tavrına da muhatap olmayacaksın. Zengin olacaksın ve zenginliğinden ara sıra etrafına reklam olsun diye dağıtacaksın. Katiyen eşe dosta borç vermeyeceksin; onlara sadece hediye vereceksin ve ara sıra özlemiş ayaklarıyla yemeğe çağıracaksın.

İşyerinde her işi yapan kahraman olmayacaksın. Yoksa her işi üzerine yıkarlar. Tembel ve beceriksiz de olmayacaksın. Yoksa kapıya koyarlar. Kapıya konmayacak, ancak tez zamanda hurdaya da çıkmayacak bir çalışma temposu tutturacaksın.

Ne tokat enseye, ne şaplak popoya olacaksın. Bir ölçek ana baba, bir ölçek arkadaşlık, bol kepçe dostluktan olacaksın.

İş aşka geldiğindeyse, karşılıksız ve sınırsız sevgiyi sonsuz güven paketi içinde sunan açık bir kalp olacaksın…

Yani yaşamda var olan her davranışın bir beğenilme dozu var. Mutlu yaşamanın ustaları bu dozu ayarlamaya “yaşama sanatı” diyorlar. Kısaca, hayatın tadı yaşamı ilaç gibi tüketmekle çıkarılır…

Az doz depresyon, çok doz da stres getirir. Dozdaki büyük oynamalar ölümü bile getirebilir… Sürdürülebilir mutluluk, hayatı dozunda yaşayabilme becerisine bağlıdır. Bu becerinin getirdiği başarının mutluluk duyumuysa, paylaşımı en güvenli ve zevkli bir yaşam anı olacaktır. Çünkü kimsenin dozunda yaşanan bir hayattan kendine sunulan bir paydaya kuşkuyla sırtını çevireceğini sanmam…

Yalnızlığını saklamalısın... Bak işte dostum bu, uygulamada en zorlanacağın öğüttür. Tüm öğütlerimi uygulayarak kendine kalabalık bir insan çevresi yapsan bile, yalnızlık kaybedebileceğin bir şey değildir.

Yalnızlıktan dert yanıp durma. Çünkü dünyada tek yalnız sen değilsin. Çık dışarı ve hayatın yalnızlığını da dozunda yaşa; çık dışarı ve kendini yalnızlara dost, yalnızlığa efendi yap… Ve unutma, yalnızlığını hayata güzel bir hediye yapmak senin kendini tanıma başarınla bir gider.

Zaten yalnızlığını dozunda yaşamayı beceremeyen birisi dünyayı hem içeriden hem dışarıdan algılayamayacağı için kendini hayatın geleceğine hazır edici biçimde yorumlayamaz…

Muharrem Soyek
**

 
Toplam blog
: 363
: 1765
Kayıt tarihi
: 04.08.08
 
 

Parasız yatılı Darüşşafaka Özel Lisesi'nde iki yılı hazırlık sınıfı olmak üzere yedi buçuk yıl ok..