Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ocak '16

 
Kategori
Şiir
 

Dayım fotograf istemiş

Dayım fotograf istemiş
 

BİR FOTOĞRAF-BİR ŞİİR
Öğretmenlik yıllarımda çok sevdiğim bir hikâyeyi dersine girdiğim tüm sınıflarda okurdum. Doktor yazar Muzaffer Hacıhasanoğlu'nun bu hikâyesi beni de öğrencilerimi de çok etkilerdi. "BİR FOTOĞRAF CANLANIYOR" adlı bu hikâyede yazar akşam evine giderken yerde çamura bulanmış bir fotoğraf bulur. Bu fotoğraf kısa bir süre önce elektrik direğinden düşüp ölen bir elektrikçinin aile fotoğrafıdır. Yazar, fotoğraftakileri tek tek konuşturarak bir aile dramını anlatır. Merak edenler bu hikâyeyi internetten bulup okuyabilirler.
Ben de eski siyah beyaz fotoğraflara bakıp şiir yazmayı seviyorum. Aşağıdaki fotoğraf en az elli beş yıllık, belki daha fazla. Ben de baktım ve bu dizeleri yazdım.
..................................................,.............................................

DAYIM FOTOĞRAF İSTEMİŞ

Nedense
Siyah beyaz olanlarını severim fotoğrafların
Hani güneş ışığı tüm kirliliği gösterirken
Gündüzleri
Saklar ya ay ışığı geceleri
Tüm pislikleri
Ben de ay ışığındaki görüntülere benzetirim
Siyah beyaz olanları
Duvar dibinde çekilmiş
Gurbete gönderilecek o fotoğrafları
Dokuz kişiyiz ak kağıt üstünde
Dede, ebe, ana ve de
Biz torunlar
Altmışlı yılların başında dayım askerde
Mektup gönderir
Der ki
Ucu pullu mektubunda
“Bir resminizi gönderin
Özledim köyümü, sizleri
Oturur bakarım
Talimden sonraki her tüfek çatımında”
Kırılır mı hiç “bir oğlan”ın isteği
Topladı dedem bizleri
İlicekli Debrah
O şakacı, esprili adam
Fotoğraf makinesi elinde
Elma, üzüm sattığı eşek arabası yedeğinde
Dilinde de hiç bitmeyen şakaları
Köye geldiğinde
Çektirdik bu fotoğrafı duvar dibinde
Nazik yenge yok bu fotoğrafta
Bu fotoğraf kocasına gönderilecek
Ayıp olur
Durulur mu kocaya gönderilecek fotoğraf için
Kayınbabanın yanında
………………
Dedem, sekiz köşe şapkası, çiçek bozuğu gözleri
Ve de az gülen yüzüyle
Nasılsa
Yanına almış
Hiç adını söylemeden çağırdığı ebemi
Onu anlattım daha önce
Şimdi sıra diğerlerinde
Ebem, yani ninem, anamın anası
Sessiz sakin kadınların en hası
Tatillerde köye geldiğimde
“Hoş geldin kurbanım!” sözü dilinde
Elinde de çok sevdiğimi bildiği yoğurtla dolu
Kalaylanmış bakır tası
Adı Ümüş, kendi gümüş; ama hiç gün görmemiş
Sırtında kadife ceketi
Altında üç eteği
Başında bürgüsü, sarığı, kucağında torunu
Onca yıllık ömrü
Kasabayı, kenti görmeden yaşadı
Ne yakınları ne de konu komşusuyla hiç olmadı
Sorunu

Bakınca tam solunda fotoğrafın
İnce, zayıf, uzun bir kadın
Benim anam
Hani şu bir çok yazımda anlattığım
Mektuplar yazdığım
Kocası memur; ama kendisi tam bir köy kadını
Başında siyah bürgüsü, kolunda kolcağı
Hep açık çocuklarına kucağı
Bir eli ev işlerinde hamurda
Bir eli tarlada, ahırda
Poz veriyor askerdeki
Biricik kardaşına

Fotoğrafın en başında
Ağabeyim
Ak gömleğin yakasını çıkarmış ceketinin üstüne
Yakışıklı mı yakışıklı
O zaman öğretmen okulunda
Şimdi sağlık dileklerimizi yolluyoruz
Kendisi Antalya’da
Yetmiş beş yaşında

En önde, ortada teyze oğlu Nafiz
Koca bir yırtık pantolonunda
Bu fotoğrafı görmüş geçenlerde
“Benim yırtık pantolon şimdi moda oldu gençler arasında”
Diye yazmış
O da şimdi mutlu, rahat
Torunlarla uğraşıyor İstanbul’da

Kim mi o tozdan topraktan beyaz entarileri siyaha dönüşmüş
Çocuklar
Benim kız kardeşlerim
Şimdi yaşları altmış civarında
Yanlarında boylarınca torunlar
Okumak mı vardı o zaman kızlara köy yerinde
Çoluk çocuğa karışıp
Ev hanımı oldular

Ben mi
Beni mi sordunuz
En arkadayım
Dedemle ebemin arasında
İşliğimin üstünde kocaman kafa
Şimdi altmış beş yaşında
Yaşadıklarını anlatan, fotoğraflara şiirler yazan
Bir emekli
Selam olsun eşe dosta

 
Toplam blog
: 120
: 283
Kayıt tarihi
: 19.02.09
 
 

1951 yılında Nevşehir- Hacıbektaş- Sadık köyünde doğmuşum (otlar biçilirken). Yıllarca Mucur'da, ..