- Kategori
- Gündelik Yaşam
Defter Notları

üç kalmıştık kalabalık olduk
Kutu açılmıştı ya hani, oradan bir sayfa geçti elime. Çizgili harita metot defterinden koparılmış, iki tarafı güzel yazımla doldurulmuş, artık iyice sarı renge dönmüş. Cümleler yazılmış, her cümlenin başında yıldız şekli çizilmiş tarafımdan. Ayrı zaman ve anlam içerdiklerini belirtmek için yaptığım. Küçük paragraflarda hislerin dökülmesi, bazılarını çok beğendim bazılarını çocukça hatta aptalca buldum yırtıp attım. İnsan gençken ne çok önemsiyor hem kendini hem değersizleri.
Kutunun içindeki sayfalarda pratik bilgiler kaydetmişim unutmamak için, güzel sözler, hala güzelliğini koruyan hisler ve mektuplar yazmışım askerdeki kuzenlerime, yeğenime. Fotokopi almışım bir de. Onları ayrı sayfalarda yazacağım tekrar. Çoğunu paylaşmak istedim sizlerle.
-Yükselmeyi kafaya takmamak gerek. Bir insan eziklik duygusu yaşıyorsa bunu ancak yukarıda olarak çözümleyebileceğini zannediyor. Bu da hem kendisi hem çevresi için yıkıcı olabiliyor. (Engin Geçtan: Psikanalist)
-Her şeyi kontrol edebileceğini düşünen varlığın akıbeti felakettir. (Kimin bilmiyorum)
-Orti, hokut meşniva madavallim. (Yavrum, canının içine kurban olayım.) Babaannem bizi öperken söylerdi kendi dilinde (Hemşince).
-Kılıbığın kancığı gibi sokaklar da dolaşıp durma. (Anne tarafımda kocasını ve evini umursamadan çok gezen kadınlar için kullanırlardı bu deyim.)
-Arsızın dötüne çivi çakmışlar bu takırtı nerden geliyor demiş. (Anonim)
-Birileri üzer, ezer, kaskatı kilitler. Birileri de yürekten dokunur çözer her şeyi. (Bu benim mi yoksa bir yerden mi duydum inanın bilmiyorum.)
-Aynı göğün kokusunu bile gerek yok teneffüse... (Benim 20.09.1994 Salı)
-Denizin görüntüsü olmadan dünyanın.
Martı çığlıkları olmadan yaşamanın anlamı ne? (Benim 20.09.1994 Salı)
-Martı sesi olmayan sessizliği neyleyim. (Benim)
-Hayallerdeki gibi güzel olsa bütün manzaralar.
Ve
Rüyalardaki gibi dönüşlü bütün yollar... (Benim 15.06.1994)
-Camide ezan, denizde dalga sesleri.
Hüzünlü, ritmik acıtıyor kalbimin derinliklerini. (Benim 15.06.1994 Çarşamba)
O bile bilmezdi yüreğime hissettirdiği güzelliği. (Benim, canımdan can olarak çıkanıma yazmıştım)
-Hep konuştum, hep anlattım, anlattıklarımın hiç bir olmadı. Onca şeyden sonra artık huzura erme zamanlarımızdı. Kim bilir belki de huzurumuz ayrı ortamlara dağıtılmıştı. Yaşadıklarımın, doğrunun, dünkü inandıklarımın hepsi bu gün yok oldu. Yarın nasıl düşüneceğim zamana bağlı. Dört kişiydik üç kaldık. Aile olmayı beceremeden azaldık. Şükürler olsun bu ayrılığı alnıma yazan kaderimdeki kaleme. (Bana ait)
-Bir kupaya sekiz şeker atmama rağmen çayı hala sevmiyorum. Soğuktan moraran parmaklarımı ısıtmak için bütün parmaklarımı doluyorum kupaya. Uzun süredir çektiğim kulak ağrısı, kulak ağrısını gidermek için olduğum iğne yerlerimin acısı yüzünden bu günlerde hayattan pek zevk aldığım söylenemez ama yine de ruh ağrılarının-kafanı davula çeviren zırıltıların olmaması kadar güzel bir şey yok bu dünyada. Kadehimi yalnız ve mutlu insanlara kaldırıyorum. (Kupayı)
Aaaa deprem oldu şimdi. Çınarcık merkez 4,5 şiddetindeymiş. Akvaryumun suyu bile dalgalandı. Her şey bir anda anlamsız kalıyor sadece KORKU. Kendin ve okulda, işte olanlar için. Mesajlar geliyor hissedenlerden. Telefon konuşmaları bölüyor gündelik yaşamı. Her şey bir anda iptal olabilir. Her şey bir anda bitebilir. Pamuk ipliğinin kopması an meselesi, bir daha görememek sevdiklerini... Korkunun getirdiği en güzel duygu; aslında GÜNDELİK YAŞAM daki rutinin ne kadar güvenli ve güzel olduğu. Yaşam korkusu bütün duyguların üzerine çıkıyor birden bire. Ben korkağın tekiyim galiba, korkunun tek savunma silahıysa dua. Dualarım uzun yıllardır dünyadaki herkes adına. Korkusuz, güvenli günler ve her açıdan sağlık diliyorum hepinize. Defter sayfasındaki son cümle;
-Kayba uğratma hayra uğrat Allahım. (Benim)